Ortadoğu'da savaşa 5 kala

ABD ve İsrail’in sadık bendesi Suudi Arabistan savaşa hazırlanıyor.

Önce Trump’tan silah aldılar, Mısır Devlet Başkanı El Sisi ile birlikte kristal küre üzerinde Darth Vader pozları verildi.

Ardından Suudi Arabistan’da bir saray darbesiyle, gerçek veliahtı sürklase edip, Şahin Prens Muhammet Bin Selman’ı “Kral” yetkileriyle donattılar.

Ve; Katar’a bir ultimatom listesiyle 10 günlük müddet (23.06.2017 itibariyla) verdiler.

Bu 10 günün sonunda ne yapacaklarını da söylemediler!

Kaldı 5 gün.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn.

Türkiye ile olan askeri anlaşmasını bitirmesini ve Türk askerlerinin bulunduğu üsleri kapatmasını istiyorlar.

Bunun yanı sıra İran ile de askeri ve diplomatik ilişkilerin kesilmesi, Müslüman Kardeşler’e, Yemen’de Şii Husilere, İŞİD ve El Kaide’ye olan maddi desteklerin kesilmesi, El Cezire haber kanalının kapatılması, politikalar nedeniyle yaşanan kayıplar için tazminat ödenmesi, aylık ve yıllık denetimlerin kabul edilmesi gibi talepler var listede.

Katar bunu reddetti.

Suudi Prens Muhammet Bin Selman, bölgeyi iyi bilenlere göre tam bir ABD ve İsrail dostu, katı bir İran ve Şiilik düşmanı.

Yemen’deki kanlı savaşın mimarı da o zaten.

Şii Husilere karşı acımasız saldırılar düzenledi.

Hatta İsrail’den aldığı küçük bir nükleer bombayı da onların üzerine atmaktan çekinmedi.

İşte bu 30 yaşındaki küçük Selman, 2 Temmuz’da Katar’a saldırmayı planlıyor olabilir.

Zaten bunun emareleri de görülüyor.

Pek yakında diplomatik ilişkileri kurmaya hazırlandığı yakın dostu İsrail, Suriye’yi vurup duruyor.

Hem Selman yalnız da değil.

Bakınız Körfez emirliklerini iyi bilen Aydınlık Yazarı Mehmet Yuva, 26.06.2017 tarihli yazısında neler demiş:

“’Dünyanın mahfına yol açacak’ maceraperest cephenin ikinci adayı, Arap Birleşik Emirliklerine bağlı Abu Dabi Emiri Muhammed Bin Zayed. 56 yaşında ve İngiltere Sandhurt Kraliyet Askeri Akademisi’nde terbiye edilmiş. Dubai gibi önemli bir ticaret merkezinin ülkesi olan Arap Birleşik Emirlikleri Silahlı Kuvvetleri’nin Genel Komutanı. ‘Kankası Suudi Prens Muhammed Bin Selman’ın Kral yapılması için İsrail ve ABD nezdinde açıktan lobi faaliyetleri yürüttü. Papa, Trump ve Dışişleri Bakanı Tillerson ile özel görüşüyor. Dünyanın aradığı IŞİD ve El-Nusra liderlerinden “Çeçen” asıllı teröristleri Abu Dabi’de ağırlıyor. “Mücahitlere” kendisinin kullandığı arabasıyla kent turları düzenliyor. Bu ulvi ziyaretin videosunu paylaşıyor. Bu kadar lakayıt ve gözü kara. ‘Mars’a koloni kurmak istiyorum’ sözünün sahibi. ABD ve İsrail’e düşman olan her şey ve herkesten nefret ediyor. İran ve dostlarına karşı aleni savaş istiyor. İran’a savaş açması için Obama’ya yalvardı. İsrail askeri yetkilileriyle muhabbet kuşları misali aşna fişne. 15 Temmuz kanlı terör saldırısında parmağı olduğu

iddia edilen, Abu Dabi’de yaşayan ‘Filistin’ asıllı Muhammed Dahlan’ın patronu. ”(https://www.aydinlik.com.tr/kose-yazilari/mehmet-yuva/2017-haziran/zincirini-koparmis-bogalar)

Bu arada bir parantez açayım; ben bu son zamanlarda sıkça rastlanan ‘Mars’a koloni’ hikayelerinden hafiften kıllanmaya da başladım. ABD’nin nükleer silah anlaşmasını bozma eğilimleriyle birleştiğinde acaba, dünyayı yöneten Batılı seçkinler ve onların zengin Arap dostları, başlatacakları nükleer bir savaşta kaçacak yer mi arıyor diye düşünmeden edemiyorum!

ABD DE SAVAŞA HAZIRLANIYOR

ABD de, kimyasal silah yalanı ortaya çıkmamış gibi, Esad’ın yeni bir saldırı hazırlığında olduğunu ileri sürüyor.

New York Times gazetesi, Suriye hükümetinin bir başka kimyasal silah saldırısına hazırlanıyor gibi göründüğü yönündeki Beyaz Saray açıklamasının, ABD'nin Suriye'yi yeniden vurma ihtimaline hazırlanıyor olabileceğini gösterdiğini yazdı.

Çünkü, Rusya, İran ve Suriye cephesi savaşı kazanmak üzere.

Suriye birlikleri Deyrezzor’a dayandı, bölgenin Avrasya bağlantısı, Çin’in yeni İpekyolu projesi kurtarıldı.

Türkiye de İran ve Rusya cephesinde, Afrin’e girme hazırlığında.

Rakka ve Deyrezzor’da, sadece IŞİD değil, PYD ile de savaşta olan Esad’dan da icazet tamam.

ABD bile bu şartlar altında Barzani’nin 25 Eylül referandum ilanını “aceleci” buldu.

Ancak Suriye’de ve Körfez ülkelerinin başlatacağı olası bir savaşta ABD’nin asıl hedefi, Katar’dan çok, Esad ve İran olacak. Tabii “kontrolden çıkan” Türkiye de cezalandırılacaklar arasında.

Türkiye’ye tanınan iki seçenek var: Ya ABD cephesinde yer alıp İran ve diğer ülkelere karşı düşmanlık yapacak, ya da bunu yapmazsa kendisi hedef olacak.

Yani her iki seçenek de aynı aslında: İran, Türkiye, Suriye ve Irak’ın çökertilmesi ve Asya-Ortadoğu-Afrika kuşağına kama gibi saplanacak Kukla Kürdistan’ın kurulması. İsrail bayrağındaki Fırat ve Nil arasına Davut yıldızının çakılması. İsrail’in dostlarına bakın anlarsınız: Nil’in olduğu Mısır ve Fırat’a saldırı halindeki Kürt ve Selefi terör örgütleri.

Anlaşılan o ki, ABD ve dostları kaybettikleri savaşı tersine döndürmek için son bir kamikaze saldırısına hazırlanıyor. Almanya’nın Avrasyacı tavrıyla (Şimdi Fransa’da iktidara gelen “Amerikancı” Macron da sanki buna ekleniyor gibi) giderek dağılan ve işlevsizleşen NATO’ya alternatif, IŞİD, El Nusra, PKK gibi terör örgütlerinin yanına bu kez Mısır, Suudi, Bahreyn ve BAE dörtlüsünü ekleyecek.

Zaten ABD üssüne de ev sahipliği yapan Katar, NATO’da gözlemci statüsüne sahip. Suudi Arabistan’ın böyle bir özelliği de yok. Ama artık bu minvalde NATO’nun da bir anlamı yok.

İsrail de Suriye özelinde tüm bölgede Suudi kuartetine destek veriyor.

Bu arada, diplomasi kulislerinde Kıbrıs görüşmelerinin de AKP hükümetince, İsrail’e verilen bir dokunulmazlık tavizi olarak başlatıldığı ve sürdürüldüğü söyleniyor.

Ne kadar doğru bilmem ama, İsrail, Mısır ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin Akdeniz’de enerji arama çıkarma çalışmalarına göz yumulacak ve karşılığında İsrail’in Leviathan sahasında bulduğu büyük doğalgaz rezervinin Türkiye üzerinden pazarlanması yapılacak.

Zaten Barzani’nin petrol ve doğalgazı da Türkiye üzerinden İsrail’e satılmakta. (Ayrıntı için bknz: https://www.aydinlik.com.tr/kose-yazilari/fikret-akfirat/2017-haziran/petrol-satisini-durdur-bagimsizligi-engelle)

Neticeye bakılırsa, Suudi kuartetinin Katar’a verdiği ultimatom, dili, süresi ve içeriği bakımından bir savaş ilanına benziyor.

Bölge kaynakları, Katar’a toplamda 43 bin Türk ve Pakistanlı askerin gideceğini ileri sürüyor. Türk askeri üssü kurulması için de çalışmalar başladı.

İhvan eksenli politikalarıyla önce Mısır ve Suriye, ardından da tüm Ortadoğu bataklığına müdahil olan AKP yönetimindeki Türkiye, terörle mücadeleye başladığı 25 Temmuz 2015’ten beri çok ciddi bir rota değişikliğine gitti.

NATO/FETÖcü darbeyi savuşturdu, Astana süreciyle İran ve Rusya ile işbirliği yapmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, umulmadık biçimde, zorunlu olarak Avrasya cephesine kayan Katar ile özel ilişkilere sahip ayrıca.

Ankara da Katar gibi Türk askerinin çekilmesini reddetti ve ultimatomun hedefi haline geldi.

Ortadoğu’da emperyalizmin boru sesi kısılırken, acul bir hareketle bunu toparlamaya çalışmak yeni felaketlerin kapısını aralayacak gibi görünüyor.

Çünkü Ortadoğu’da devletlerden çok terör örgütleri, cemaatler, mezhepler, darbe, suikast ve ayaklanmalar, iç savaşlar egemen durumda.

Bölgede ayakta kalan devletler, Rusya, Türkiye, İran ve Suriye dayanışmak zorunda, Irak’ı da yanlarına çekmeleri şart.

Savaşa 5 kala görünen o ki, Türkiye girdiği bataklıktan ancak Avrasya kalesiyle kurtulabilir.