Sabıkalı Ağrotur ve Dikelya Devletleri (!)

Türkiye’de çoğu kişi, Kıbrıs Adası’nda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) olmak üzere, yalnızca 2 devletin bulunduğunu düşünür. Ama Kıbrıs’ta bir emperyalist, bir emperyalizm ile işbirliği yapan, bir de emperyalizm ile mücadele eden 3 devlet vardır. Geçmişiyle birlikte anlatayım.

Kırım Savaşı’ndan sonra emperyalizm, Karadeniz ve Baltık Rus Donanmalarını toptan imha etmişti. Savaş sonrası imzalanan 1856 Paris Barış Antlaşması, Çarlık Rusyası’na savaş gemisi inşasını yasakladığından, kıyılarına hapsolan Ruslar, emperyalizm için zararsız hâle getirilmişti. Rusları karaya itmenin rahatlığı içindeki İngiliz emperyalizminin yeni hedefleri; önce Kıbrıs’a, arkasından da Çanakkale Boğazı’na yerleşmek idi. Çanakkale Boğazı için henüz erkendi; ama İngiltere’nin Kıbrıs’a yerleşmesi için yeni bir Osmanlı-Rus savaşına daha gereksinimi vardı. 1871’de yapılan Londra Konferansı’nda, emperyalizm, Osmanlı’nın da Rusya’nın da Karadeniz’deki silahlanma yasağını kaldırıverdi. Sonra İngiltere, Osmanlı’ya da Rusya’ya da, sırf birbirleriyle savaşsınlar diye, inanılmaz düzeyde silah satışı gerçekleştirdi. Her iki devletin de ekonomilerini altüst eden, 6 yıllık bu aşırı silahlanma sürecinden sonra, beklenen oldu; yani, Çarlık Rusyası, 1877’de Osmanlı Devleti’ne savaş açtı.

RUSLARLA SAVAŞAN OSMANLI’DAN KIBRIS’I KAPAN İNGİLTERE

1878’de Tuna ve Kafkas Cepheleri çökünce,İstanbul’a ilerleyen Rus ordularını durduramayacağını anlayan Osmanlı Devleti, İngiltere’den yardım istedi. Osmanlı, oltaya gelmişti. İngiliz emperyalizmi, önce, iki tarafa da Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması’nı imzalattırıp savaşa ara verdirdi; sonrasında ise, Osmanlı Devleti’ni şaşırtan teklifini yaptı: İngiltere’ye göre,Rus ilerlemesi İngiliz sömürge yollarının güvenliğini -güya- tehdit ediyordu; bu nedenle, Osmanlı Devleti’ni desteklerken, İngiliz sömürge yollarını da Ruslardan koruyabilmek için Kıbrıs’ın 99 yıllığına kendi idaresine verilmesini Osmanlı Devleti’nden resmen istedi. 1878’de kara savaşlarında Osmanlı’yı yenmiş olmasına rağmen Rusya’da, bırakın İngiliz Donanması’nı Osmanlı Donanması’nın çeyreğinin bile karşısına çıkabilecek güçte bir donanma olmadığından İngiltere’nin Kıbrıs’ı kiralamak için uydurduğu bahane, aslında komikti. Fakat Osmanlı, emperyalizmin isteğini reddetmek yerine, yumuşatma manevraları denemeyi tercih etti.

Neticede, Osmanlı Devleti, Kıbrıs’ın yönetiminin geçici olarak İngiltere’ye verilmesine rıza gösteren antlaşmayı 4 Haziran 1878’de imzaladı. Ama, antlaşmadaki geçici sürenin belirlenmemiş olması nedeniyle Osmanlı Devleti, Kıbrıs’ı teslim etmeyince İngiltere’nin baskısı arttı. Sonunda uzlaşıldı. 1 Temmuz 1878’de yapılan ek antlaşma ile İngiltere, Rus işgali altındakiKars, Batum, Artvin ve Ardahan, Osmanlılarca geri alındığında, Kıbrıs’ı derhâl boşaltma ve yönetimini Osmanlı Devleti’ne iade etme güvencesini verdi. II. Abdülhamit, -belki hızlı bir konjonktür değişikliği yaşanır diye, son bir ümitle- antlaşmayı onaylamakta oyalanınca; bu defa İngiltere, kibarlığı bıraktı ve Osmanlı Devleti’ni Kıbrıs’ı işgal etmekle tehdit etti. Sonunda, Osmanlı’nın Kıbrıs direnci kırıldı; 12 Temmuz 1878’de Lefkoşa’daki Türk bayrağı arya edilip yerine İngiliz bayrağı toka edildi.

Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’na kadar, Kars, Batum, Artvin ve Ardahan’ı Ruslardan geri alma mücadelesine girecek gücü bulamadı bile. Savaşa girdikten birkaç gün sonra, yani 5 Kasım 1914’te,düşman cephedeki İngiltere’nin Ada’yı ilhak ettiğini açıklaması geldi. TBMM ise, Kıbrıs’ı geri almak için savaştırabileceği tek bir gemisi bile olmadığından; Kıbrıs’ın bir İngiliz kolonisine dönüşmesini 1923’te Lozan’da onaylamak zorunda kaldı.

Rumların, İngilizleri de Türkleri de Kıbrıs’tan atmak üzere giriştiği silahlı eylemler, garantörlük antlaşmaları şartıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulma sürecini hazırladı. 1960’ta İngiltere, Kıbrıs’taki haklarından vazgeçmek için, askerî üslerinin de bulunduğu 120 mil karelik Kıbrıs toprağında “İngiliz egemenliği”ni şart koştu. Makarios’un 36 mil kareden başlattığı pazarlığın sonunda bugünkü 99 mil karelik “Ağrotur” ve “Dikelya” üsleri, birer “egemen” İngiliz toprağı olarak şekillendi. Dikkat edin, üs olarak kullanım izninden, kiralamaktan filan değil, “egemenlik”ten bahsediyorum. Bugün, Kıbrıs topraklarının %2,76’sı olan, toplam 191.536 dönüm arazi,Kıbrıs’ta resmen “İngiliz toprağı” olup tüm Kıbrıs kıyılarının %10’unu oluşturan 79 kilometrelik kıyılarının önündeki karasuları da İngiliz deniz egemenlik alanıdır. Hatta, üslerin karasularının ötesinde ekonomik yetki alanları ilanı bile,Lordlar Kamarası’nda hâlen tartışılan bir konudur.

AĞROTUR VE DİKELYA’NIN İNCİRLİK VE KÜRECİK İLE BENZERLİĞİ

İlginçtir; KKTC’yi tanımayan ABD’nin CIA’sının,dünyadaki devletleri ayrıntılarıyla anlatan resmî internet sayfasına göre, Kıbrıs’taki devletler: “Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti”, “Ağrotur Devleti” ve “Dikelya Devleti”dir (!?) Demek ki, emperyalizm, Kıbrıs’taki İngiliz üslerine, “İngiltere”ye bağlı birer devlet muamelesi yapılmasını istiyor. Tuhaf… CIA’nin “Ağrotur” ve “Dikelya” devletlerinde 11.000 Rum’dan başka 7.195 İngiliz yaşamaktadır. 7.195’in içinde, aileleri de olduğuna göre, Kıbrıs’taki İngiliz üslerinde 3.500 askerden fazlası çıkmaz…

Bu 2.500-3.500 kadar İngiliz askerinin bulunduğu “Ağrotur” ve “Dikelya” üslerinin (CIA’ye göre devlet), sadece Süveyş Kanalı’nı kontrol ettiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çok sayıda savaş uçağının bulunduğu, donanımlı bir hava üssü olma özelliği ile “Ağrotur” ve karmaşık gözetleme, istihbarat ve erken uyarı sistemleri bulunan “Dikelya” üsleri (CIA’ye göre devletleri), İngiltere’nin, bazen ABD’nin, bazen de Fransa’nın Batı Asya ve Kuzey Afrika’daki askerî harekâtlarında etkin olarak kullanılmışlardır, kullanılmaktadırlar ve kullanılacaklardır. Soğuk Savaş’ta kaldırılan U-2 uçaklarından başlarsak; Batı’nın Irak ve Afganistan’ı işgalinden, Libya bombardımanına, Romanya’nın Ukrayna sınırındaki hava devriyelerinden, Sudan ve Yemen’dekiler olmak üzere, Kıbrıs’ın etrafındaki 2.000 mil yarıçaplı dev sahada gerçekleştirilen emperyalist maksatlı çok sayıda askerî harekâtta “Ağrotur” ve “Dikelya”, kritik roller almışlardır. O kadar etkinler ki, Kıbrıs’ın batmayan bir “uçak gemisi” muamelesi görmesinin hakkını vermektedirler. “Ağrotur” ve “Dikelya”nın son emperyalist icraatı, yakın zamanda gerçekleşti: 14 Nisan 2024’te İran’ın İsrail’i hedef alarak yaptığı dron ve füze saldırısını önlemekle görevli onlarca İngiliz savaş uçağı, “Ağrotur” hava üssünden havalandı. Diğer taraftan, İsrail’in yüksek oranda başarı gösterdiği hava savunmasına yardımcı olan gerçek zamanlı hava resminin kritik kaynaklarından biri Kürecik ise, diğeri -kimse renk vermiyor ama- “Dikelya”dan başka bir yer değildir.

Emperyalistlerin Türkiye’yi hedef alacağı olası askerî harekât planlamalarında; “Ağrotur” ve “Dikelya”ya da yine kritik roller biçeceklerinden emin olabilirsiniz. Türkiye’nin etrafındaki ABD üsleri gibi, Kıbrıs’taki İngiliz üsleri de, tüm Batı Asya’ya olduğu kadar Türkiye’yi de tehdit eder.

Bana soracak olursanız, -güç birliği yapabilirse- Batı Asya’nın, Batı emperyalizmini, Batı Asya denizlerinden dışarıya süpürme potansiyeli -elbette- vardır. Anlayacağınız, gün gelecek, emperyalizm, Kıbrıs’tan da “geldiği gibi gidecek”… Emperyalizmin Kıbrıs’taki “egemen” üsleri, CIA’ye göre emperyalizmin Kıbrıs’taki devletçikleri veya Batı literatürüne göre “devredilmemiş toprakları” vs ne şekilde tanımlanırlarsa tanımlansınlar; emperyalizmin gelecekte terk etmek zorunda kalacağı Kıbrıs’taki kaleleri olan “Ağrotur” ve “Dikelya”, emperyalizmin işbirlikçilerinin, yani Rumların elinde kalırsa, yine emperyalizme hizmet eder. İngiltere’nin bir Batı Asya denizi olan Doğu Akdeniz’i terk edeceği o kutlu gün geldiğinde; Türkler, Batı Asya adına “Ağrotur” ve “Dikelya”ya sahip çıkmayı görev edinmelidir -ki, Türklere ve diğer Asyalılara karşı kullanılmasın…