Saray makamına şahsi önerilerim

Şimdi herkes soluğunu tutmuş siyasî iktidarın hamlelerini bekliyor. Ne yapacak? Ekonomide A takımı kimlerden oluşacak? Dış politikada sürmekte olan halat çekme oyununu NATO mu kazanacak, yoksa Rusya ve bölge ülkelerine mi yaklaşacağız? Belki de halat inceldiği yerden kopacak. IMF’ye mi gidecekler, yoksa millî iktisat politikalarına mı yönelecekler? HDP’yi ne yapacaklar? Yoksa bir tür “çözüm süreci” mi başlatacaklar? Sayın Bahçeli eyalet sistemini ima eden hamlesiyle sadece bir mesaj mı verdi, yoksa arkasında bir hesap mı var?
Bütün bunlara kim karar verecek? Elbette, Saray! Sayın Reis oturup düşünecek ve memleketin yüksek menfaatleri doğrultusunda kararlar alacak. Biz de onun alacağı karara göre siyasî koordinatlarımızı gözden geçirip yeniden mevzileneceğiz.
Peki biz iktisat politikalarının değiştiğini, dış politikada yeni bir yola girildiğini nasıl anlayacağız? Elbette bakanlar kurulunda ve danışmanlar heyetinde yapılan değişikliklere bakarak anlayacağız. Küçük bir değişiklik büyük bir anlam taşıyacak. Mesela bir bakmışsınız Damat gitmiş, yerine Mehmet Şimşek gelmiş! O anda hapı yuttuğumuzu, IMF’ye kelepçelendiğimizi anlayacağız.
Monarşilerde böyledir. Politikalar yasama meclisinde tartışılmaz; yürütme gücü kimseye hesap vermez; alınan hiçbir karar yüksek yargının denetiminden geçmez. Padişah bir sabah uyanır ve sadrazamın kellesini alır, Divan’ı dağıtır, nazırları azledip yenilerini atar. Böylece Saray’ın kulları devlet-i âliye’nin politikasını değiştirdiğini mehter marşı eşliğinde öğrenmiş olurlar. Böyle toplumlarda medyanın yüzde 95’i Saray’a bağlıdır; dolayısıyla ne kamuoyunun baskısı ne de toplumun aydınlanma şansı vardır.
Sorun, özünde rejim sorunudur ve ideolojik hegemonya kurma niyetiyle ilgilidir. Bu sorun ve bu niyet görmezden gelindikçe, herhangi bir konuda mantıklı analiz yapmak ve alternatif siyaset geliştirmek kesinlikle mümkün olmaz.
Elbette Sayın Reis bazı kavukları devirip, yenilerine ferman çıkarırken kullarının çeşitli önerilerine kulak verecektir.
Biz de haddimizi aşarak bazı önerilerde bulunmak isteriz. Eğer Sayın Reis tam bağımsızlığı irade buyuracaksa, her konuda Başdanışman olarak Amiral Cem Gürdeniz’i seçmelidir. Dışişleri Bakanlığı’na Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yunus Soner’i, Millî Savunma Bakanlığı’na askerî reform konusunda kafa yormuş General Ahmet Yavuz’u getirmelidir.
Sayın Reis millî iktisat politikalarına yönelerek üretim ekonomisine geçecekse, dünya kapitalizminin gidişatını bilen bir teorik iktisatçıya ihtiyaç duyacağı kesindir. Bu nedenle, Prof. Dr. Korkut Boratav’ı, hocamızın bizzat oluşturacağı A Takımı’nın eşliğinde ekonomiden sorumlu bakan yapmalıdır.
Üretim ekonomisi kesinlikle kamulaştırmayı gerektirir. İktisadi planlama şarttır. Bu yüzden Devlet Planlama Teşkilatı yeniden kurulmalı, başına bu konuda en tecrübeli ve donanımlı kişi, Prof. Dr. Bilsay Kuruç getirilmelidir. Zaman zaman Reis’in asabını bozacak olsa da, iktisadi kalkınma danışmanı olarak Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün atanması isabetli olacaktır.
Bendeniz böyle bir yapıya Milli Eğitim Bakanı olarak destek vermeye hazır olduğumu belirtmek isterim. Eğitimci bir aileden gelen araştırmacı soruşturmacı köşe yazarı, editör/çevirmen, ekonomi-maliyeci, üstelik halk eğitimi lisansı ve pedagoji sertifikası olan, dantelsiz sert bir entel olarak bu göreve hazırım. Mustafa Necati Bey gibi Millet Mektepleri kurarak Devrim Kanunları’nı yurt sathına yayacağıma, her türlü tarikat ve cemaati eğitim alanından sürerek millî eğitim kurumlarını laik ve bilimsel bir anlayışla yeniden örgütleyeceğime inanıyorum. Kendime güveniyorum. “Ben yaparım!” diyorum. Fakat eğer, “Kardeşim sen fazla solcu ve ateistsin, üstelik Troçkist misin nesin?” şeklinde bir tereddüt oluşursa, yerimi Prof. Dr. Tülin Oygür’e gönül rahatlığıyla bırakmaya hazır olduğumu beyan ederim.
Yukarıda, benim dışımda ismi geçen değerli insanlar Reis’in hâkimiyeti altında çalışmak isterler mi? Bundan pek emin değilim. Ben sadece ülkemizin tarihsel olarak izlemesi gereken istikamete uygun bir yönetim kadrosu öneriyorum. Eğer Reis, “Ben yönetemiyorum, iktidarımı paylaşacak adam arıyorum” derse mesele yok. Fakat dediğim gibi, esas mesele rejim sorunu ve ideolojik hegemonya girişimidir. İyice yerleşmeye çalışan bu mafya-tarikat rejimi yüzünden ülkemiz çok acı deneylerden geçecek. Bu arada İstanbul’da fark kaç oldu?