Partili sanatçı olur mu? Onun verdiği yanıt: Hiç Partisiz sanatçı olunur mu?

Art arda geldi kayıplar. 40 yılın sözü mü olur… 50 yıllık can dostumuz, yoldaşımız…

Sarper Özsan.

12 Mart Amerikancı darbeyi, 12 Eylül’ü, SS kararnamelerini cezaevlerini… içerisini, kapısını, neleri neleri birlikte göğüsledik.

Ama en çok da güzellikleri paylaştık.

Bebeklerimiz oldu.

Kiraz, Memo o marşları ezber ettiler. Büyüdüler

Botan doğdu.

Can sürpriz yaptı.

Ne güzel komşumuzdu.

Hep aradı sordu.

Hep aradım sordum.

Kemaliye’nin dağlarında türküler söyledik, çeşmelerinden akan sularından beslendik.

Uzun uzun geceler. Gündüzler. Kültür sanat siyaset sohbetler… kimi hemen o sırada kalkıp notaya döküldü… kimi yazı oldu…

Bir sanatçı grubuyla Kemaliye’ye gitmiştik. Apçağa köyünde üç kadim dost.

BAŞARILARIMIZ BİZİ DELİ ETTİ

Ama ille de vatanımızın, Vatan Partimizin başarıları bizi deli etti.

Sarmaş dolaş olduk ayaklara fırladık. Başımız göğe erdi erecek.

O küçük bedeni nasıl doldu taştı.

Ne kolay ağlardı. Kahkahası da ünlüydü.

Kıpır kıpır.

Müthiş bir enerji.

Ayağında lastik pabuçlar.

Gözler fıldır fıldır.

Yaşam neşesinin enerjisi başka.

Sanırdınız ki zıpladı mı havaya uçacak.

Dev adam.

50 yılı aşmış geçmiş. “Koşmuşuz saflarda, Parti bayrağı altında.” Dile kolay.

Uygun adım. Kolay mı!

BİRİ KÖRELTİR BİRİ COŞTURUR

Partili sanatçı olur mu?

Ona sorulacak soru hiç Partisiz sanatçı olunur mu?

Parti ne demek?

Bir siyasi fikrin, dünya görüşünün örgütlenmiş hali.

Kimi der ki ben cebimi nasıl dolduracağım.

Kimi der ki Türkiye’min.

Biri çıkmaz yol. Köreltir.

Öteki coşturur.

İşte Sarper en kararlılarından. Bir milim tavizsiz. İnat mı inat!

Sanatta üretim devrimi. Odasında, dört plastik boyalı duvarın arasında değil. Elinde milletinin arzusunun nabzı.

Tik tak… Tik tak…

Hiç bırakmadı.

Ama bir adım önde.

Önder.

Hedefi vardı.

Gözü o yükseklerde. Güneşin doğuşunu bekler.

“Arkadaşlar, ben 1919 senesi Ağustos’u içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu.

“Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım.

“Samsun'dan Anadolu içerilerine kırık bir otomobille gidiyordum. Yanımda öteden beri yaverliğimi yapan Salih ve Cevat Abbas'tan biri bulunuyordu. O kırık otomobil Anadolu yollarında ilerlerken ben daima düşünür ve yaverime şimdi sizin terennüm ettiğiniz şarkıyı söyletirdim.

Dağ başını duman almış

Gümüş dere durmaz akar

Güneş ufuktan şimdi doğar

Yürüyelim arkadaşlar...

“Ben Türk ufuklarından bir gün mutlak bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvveti bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki bunu adeta gözlerimle görüyordum.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.29, s.176)

İşte başarısının sırrı.

Üreticiliğin gizemi.

Marşlar yediden yetmişe kitlesel dillerde, ezberde.

Çünkü dilleri tanıyor. Gönülleri biliyor.

Nereden?

Kütüphanedeki tozlu kitaplardan mı?

O Vatan Partili. 50 yıldır.

Biriktirmiş.

Karlı dağların doruklarından gelen sudan kana kana içti.

HANGİ PARTİ HANGİ BİLGİ

“Efendiler, bu seyahatim esnasında görüştüğüm 20-30 senelik bir maarif müdürü -memleketimizin muhtelif yerlerini dolaşmış- kendisinin verdiği izahata göre birçok ve birbirine zıt programlar alıyor, tatbik ediyor ve ettiriyor; çünkü iktidar mevkiine geçen her nazır kendine göre bir program yapıyor, onu bildiriyor, icaplarının tatbikine çalışıyor. Bir müddet sonra bir nazır geliyor onu beğenmiyor, başka bir program tatbik ettiriyordu.

“Fakat bütün bu programlar ve tatbikat ne verebiliyordu?

“Çok bilmiş, çok okumuş birtakım insanlar!

“Ama neyi bilmiş efendiler? Birtakım teorileri bilmiş! Ve neyi bilmemiş efendiler?

“Kendini bilmemiş, hayatını, ihtiyaçlarını bilmemiş!

“Yaşamak için lazım olan her şeyi bilmemiş ve aç kalmıştır!

“İşte bu tahsil tarzının uğursuz neticesi olmak üzere denilebilir ki memlekette aydın olmak demek, okumuş olmak demek, çok bilmiş olmak demek, sefalete ve fakirliğe mahkûm olmak demektir!”

Vatan Partili aydın!

İhtiyaçları biliyor.

Güneş doğacak, ısıtacak, güç verecek.

O bilgiye sahip. Vicdanlara sesleniyor.

Kaynaktan besleniyor.

Önüne geçip yol gösteriyor.

Dut ağacına tırmandı.

PINARLARI KURUYAN ŞAİRLER BİLİM İNSANLARI

Kimi şairler tanıdım. Bıraktılar gittiler o eli. Kurudu pınarları.

Yazmadılar mı … eh… sayılır… az da olsa…

Ama çoluk çocuğun eğlencesi oldular. Burun kıvırıp dalga geçmecesine.

“Bu ne yaa…”

Bilim insanları tanıdım.

İki satır yazamaz oldular. Geçmiştekileri kırpıp kırpıp satmaya kalkıştılar.

Para etmiştir belki… beş para. Üstü yok.

Bir fotoğraf sanatçısı dostum vardı.

Hangi marka makinesi diye soracak oldum, siyah beyaz mı renkli mi, dijital mi tercihi…??

Yanıtımı aldım.

İşaret parmağını kafasına, şakağına götürdü önce; sonra kaydırdı gözlerine ve yüreğine en son parmağının ucuna …

Bastığı düğme simsiyah bir metal.

Ne önemi var.

Sanatın can suyu.

Yaşayacaksın kardeşim.

Dolu dolu.

Yaşatmak için dolu dolu.

Bırakıp gittiğinde arkandan diyeler ki.

Çok yaşa! Çok yaşa!

Sağol! Varol!

ASYA ÇAĞI VE FUTBOL

Bu hafta Yeni Ufuklar’da Asya uygarlığının yükselişini ve futbolu konuşacağız.

Son dünya kupasının ardından Batı basınında yapılan yorumları okudum. Ne ayıp diyeceğim ama onların ayıp kavramı da başka.

Katar’ın ev sahipliği neden Batı’yı bu kadar rahatsız etti.

Fas milli takımının oyunu, hatta oyuncuların rengi bile neden bütün dünyayı bu kadar şaşırttı…

A aa bunlar bayağı oynuyorlar diyenlere rastladım. Hatta çok ilginç “savunma filan da değil… gerçekten oyun kuruyorlar…” yorumları yapıldı.

Oynuyorlar da … ama beklenen en fazla savunma…

Fransa karşısında mesela.

Oysa orada bile takımın hepsi siyah.

Ama en kötüsü kamera tribünleri gösterdikçe şaşkınlıkları arttı:

“A aa bunlar beyaz…”

Bize yakışıyor mu…

TV yorumcuları da yazarlarından da “uygarlık geçişini” sağlayamayanların söyledikleri iyice utanç verici.

Onlara değinmiyorum bile.

Seviyesizlikler çok.

Peki, Asya takımlarının bu başarıları bir rastlantı mı…

Futbolun İngiltere’de doğuşundan bugüne ne, nasıl değişti. Yarın ne olacak?

Bu hafta Yeni Ufuklar’ın konuğu futbol dünyasının da iyi tanıdığı bir isim

Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu yeni Başkanı

Ethem Sancak’la hem futbolu, tarihini, kültürünü, nereden geldiğini ve geleceğini konuşacağız hem de dünyadaki siyasi gelişmelerin etkilerini…

Bu keyifli yıl sonu sohbetini kaçırmayınız.

Bekleriz.

(Ulusal Kanal, 25 Aralık 2022, Pazar, saat: 21.00-23.00)