Şiddetle yıkanan beyinler ve atılan sevinç çığlıkları...

Fransa Hükümeti, iki gün önce olası bir terör saldırısı nedeniyle Ankara’daki Fransa Büyükelçiliği ile İstanbul’daki Başkonsolosluğu kapatma kararı alınca, bunun terörü önlemek için yeterli olmadığını, teröristlerin mutlaka bir “b” planı olacağını yazmıştım.
Yazmaz olaydım...
Meğer IŞİD terörünün “b planı” Nice’ymiş!
***
Fransa’nın Nice kentinde Bastille Kutlamaları yapıldığı sırada kalabalığın üzerine kamyonla saldırı düzenlendi. 84 kişi hayatını kaybetti, 18’i ağır 100’den fazla kişi yaralandı.
Saldırganın kimliği de ortaya çıktı:
Mohamed Lahouaiej Bouhlel isimli bir Tunuslu...
Üç de çocuk babası!
Peki; üç çocuğu olan 31 yaşındaki bir adam, başkalarının çocuklarını neden öldürür ki?
Sorunun yanıtı ne yazık ki belli:
Beyni yıkandığı için!
Kendisi gibi inanmayan herkesi “düşman” gördüğü için!
***
Bütün dinler “inançsızlığı” yani “ateistliği” en büyük tehdit ve tehlike olarak görür.
Bunun için “kafirler”e uygulanacak şiddete hoşgörüyle bakılır!
Tüm çocukluklarını internette savaş oyunları oynayarak, günde bin, bin beş yüz adam öldürerek (!) geçiren bugünün yetişkinleri için bir “canavar”a dönüşmek; işte bu yüzden çok da zor değildir!
***
Nice’deki saldırıdan sonra AKP yandaşı bazı sosyal medya artistleri neredeyse sevinç çığlıkları attı.
Neymiş; “Bu saldırı duyarsız Batı’nın gerçekleri görmesini sağlayacakmış...”
Düşünebiliyor musunuz; 84 masum insan katlediliyor ve bizim ülkemizde birileri “Oh olsun” diyebiliyor...
Bugün bunu yazanın, yarın bir seri katile dönüştüğünü görürseniz, şaşırır mısınız?
***
İnanır ya da inanmazsanız... Bu, Allah’la sizin aranızdaki bir konudur.
Hiçbir ateist, inançsızlığı yaymak için silahlı ya da silahsız propaganda yapmaz.
Şiddete başvurmaz!
Ancak o kötüdür, günahkardır; halkın arasında kamyonla dalan beyni yıkanmış yaratık ise “mücahit...”
***
Terör her geçen gün biraz daha tırmanıyor; artık gerçekleri görmenin tam zamanı...
Bu gerçek de kaynağı her ne olursa olsun; hiçbir şiddetin yüceltilmemesi ve kaynağında kurutulması gerektiğidir!
Biliyorum; çok geç kalmış bir öneri...
Ama bir yerden başlamak gerekiyor!

SÖZ!
Sözdür önemli olan...
Verilen söz, tutulan söz!
Tutulmayan söz...
İnsan, değerini buna göre ölçer; ya da değersizliğini...
“Söz uçar” demeyin; tutulan söz uçmaz!
***
Ne senet gerektirir verilen söz; ne sözleşme...
O sözü verene bakarsın; gerisi bahane!
Ben; verdiğim her sözü tutmaya çalıştım bugüne kadar.
Bana verilen dost sözlerinin de tutulmasını beklerdim safça...
Dedim ya “Söz uçar” demeyin...
Hele hele, “Söz uçar, yazı kalır” hiç demeyin!
Bazen tutulmayan sözler kalır; yazı uçar!
***
Bu da ne mi böyle?
İşte; öyle...

GÜNÜN SORUSU
Fethullahçı bir gazetenin yazarlarından biri dün Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın, Reza Zarrab’ın yargılandığı ABD’deki dava nedeniyle yurtdışına çıkamadığını, çünkü Halkbank’taki ve Kuveyt Türk’teki geçmişi nedeniyle başının belada olduğunu yazmış... Sorum Murat Çetinkaya’ya:
Bu müthiş iddia doğru mu? Geçmişte Zarrab’la ne gibi bir yakınlığınız oldu?

156+360!
Abdullah Gül’e söylemek istediklerinizi yazıp mustafa0mutlu@gmail.com’a gönderin; yayınlayayım. Söz bugün Kadri Yalvaç’ta:
“Abdullah Bey...
‘Konuşacaksan bağır’ derdi rahmetli babam...
‘Güleceksen kahkahalarla gül...
Ağlayacaksan, gözyaşların çağıldasın şelale gibi...
Seveceksen, kalbine kazı adını...
Dövüşeceksen, kavganın hakkını ver!
Susacaksan... Sus, heykel gibi’ derdi...
Bu köşeyi okudukça aklıma hep babamın bu sözleri geliyor.
Çünkü siz gerçekten de heykel gibi, taş gibi susuyorsunuz!
Ama... Babam yaşasaydı; eminim o da sevmezdi sizi!”

Hülya Hanım’dan inciler!
Sinema oyuncusu, akil insan ve Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği davetlerin vazgeçilmez konuğu Hülya Koçyiğit, beyefendi hakkında demiş ki:
“Kendisine çok büyük saygım var. Bir gün insanlar, ‘İyi ki Marmaray’ı yapmış, iyi ki üçüncü havalimanını açmış; Allah razı olsun’ diyecek, teşekkür edecek. Kendisi bu ülkeye çok güzel eserler bıraktı!”
Ülke din devletine dönüşme ve bölünme noktasına gelmiş, her gün yedişer sekizer şehit tabutu gelir olmuş, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar patlamış, ses çıkaran susturuluyormuş; bunların hiçbiri önemli değil...
Önemli olan, “Köprü yaptı, yol yaptı!”
***
Bazı insanlar nedense “ölmeden ölmeyi” tercih ediyorlar.
Yazık!

GÜNÜN İSYANI
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’daki yol ve yön tabelalarında “üçüncü dil” olarak Arapça’yı kullanmaya başlamış... İsyanım Kadir Topbaş’a:
Neden Rusça, Çince, Japonca, Fransızca, Farsça, Almanca değil de Arapça? Bu kararı hangi morkoloz verdi? İstanbulluları denize döküp yerimize Arapları getirmeyi de düşünüyor musunuz?