Tarım politikası ve 13 maddelik çözüm önerisi

Siyaset yapanların en çok spekülasyon yaptığı konuların başında köy, tarım, çiftçi sorunları gelmektedir. Köylüyü sözde destekleyen, oyunu ve desteğini almak için söylenen sloganlar genelde havada kalır. Temelden tarım politikası uygulanmaz. Zaman zaman köylünün gazını almak için popülist bir iki destek haricinde sorunlara temel çözümler getirilmez. Çünkü halka harcanacak kaynaklara daha çok ihtiyacı olan yerler vardır.

Bu yazıda tarımın bugünkü durumu, güncel sorunları, temel sorunlarını ele alarak bunlara ne tür çözümler üretmemiz gerektiğini yazacağım.

Öncelikle şunu çok açık bilmemiz gerekir ki; tarım stratejik olarak ele alınması gereken, partilerin, grupların, şahısların hatta köylünün bile eline bırakılamayacak kadar önemli bir konudur. Başlı başına bilimle yönetilmesi, yönlendirilmesi gereken sektördür.

Öncelikle sorunları ve çözüm yollarını bulmak için tarımın fotoğrafını çekelim.

1- TARIMSAL NÜFUSUN DURUMU

Doç. Dr. Hasan Arısoy tarafından Mayıs-Haziran 2019 sayılı Tarım ve Orman Dergisinde yayınlanan yazıda “Türkiye’de yaş ortalaması 32 iken, kırsal alanda yaşayanların yaş ortalaması 55’tir. Maalesef genç çiftçiler, şehirde yaşamak uğruna daha düşük bir gelir düzeyine bile razı olmaktadır” deniliyor.

Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda tarımda çalışan nüfusun oranı yüzde 80’lere yakın iken bu oran son yıllarda yüzde 17’lere kadar gerilemiştir. Sn. Arısoy’un belirttiği gibi kırsal alan nüfus ortalaması Türkiye nüfus yaş ortalamasının çok üstüne çıkmıştır. Köylerinden bahsedenler genelde, köylerinde yaşayan sayısının çok azaldığından, köylerde ailelerin yaşlı nüfusların kaldığından bahsederler. Gençler okumak ve iş bulmak gibi nedenlerle genelde yakın şehirlere de değil, metropol denilen büyük şehirlere göç edip oralarda tutunmaya çalışırlar. Sosyolojik olarak da zamanında köyden kente göç edenler belli bir zaman sonra geri dönmek isteseler de, çocukları büyüklerinin geldiği köyleri belki hiç görmemektedirler, geri dönmek de istememektedirler.

Bu konunun çözümü; tarım politikaları ile birlikte planlı kalkınmanın, sanayileşme ve şehirleşme konuları ile birlikte ele alınması ile mümkün olup bu yazının kapsamına girmemektedir.

Sanayi ve hizmetler sektörlerinden elde edilen gelir düzeyinin tarımdan elde edilen gelirden daha yüksek olması, ana neden olarak köyden kente göçe neden olmuştur. Bunun yanında özellikle Doğu ve Güneydoğu'da terör nedeni ile ayrıca köyden kente göç yaşanmıştır.

Tablo: 1 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Sitesi

Tablodan da görüleceği gibi özellikle hizmetler sektöründe istihdam artarken tarım sektöründe istihdam 2015 yılından sonra yüzde 20’lerin altına doğru gerilemiştir.

TÜİK tarafından düzenlenen istatistiklerde tarımda çalışan nüfusun rakamları diğer sektörlerle birlikte aşağıda gösterilmiştir.

Tablo: 2 TÜİK

Tablodan da görüleceği gibi tarımda çalışan nüfusun toplam çalışan nüfusun içerisindeki payı yüzde 17.2’dir.

Yukarıdaki verilerden elde edeceğimiz sonuç; tarım alanında istihdam giderek azalmaktadır. Tarım çalışan sayısındaki azalmanın yanında, tarım çalışanlarının yaş ortalaması da günden güne yükselmektedir. Bunun nedeni kırsal alanlardan şehirlere, hizmetler ve sanayi sektöründeki çalışma şartları ve gelir seviyesinin nispeten tarımdan yüksek olması temel nedenlerdir. Ayrıca tarım üretimi meşakkatli ve risk içeren yapısı nedeniyle, özellikle genç nüfus tarafından tercih edilmemektedir. Böylece genç nüfus geleceğini kırsal alanlar yerine şehirlerde aramaktadır.

2- TARIM MİLLİ GELİR İLİŞKİSİ

Tarımın toplam istihdam içinde azalan payı ile birlikte, tarımın GSYH içindeki payı da aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi yıllar itibariyle düşmektedir.

Tablo: 3 Tarımdan elde edilen gelirin GSYH içindeki payı yıllar itibarıyla

Tarımın toplam ekonomiye katkısı yıllar itibariyle azalmaktadır.

3- EKİLEBİLİR ALANLARDA DURUM

Tarım ve Orman Bakanı Ekrem Pakdemirli 11 Haziran 2020 tarihinde atıl tarım arazilerini değerlendirme toplantısında yaptığı açıklamada, “Yaklaşık 3 milyon hektar atıl tarım arazisinin arazilerin 2 milyon hektarı üretime kazandırılabilir” dedi.

Ülkemizde ekilmeyen bir karış toprak bile bırakmamak adına atıl durumdaki hazine arazileri için önemli bir çalışma başlattıklarının da vurgulayan Bakan Pakdemirli, "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile koordineli çalışarak, pilot uygulama olarak atıl durumdaki hazine arazilerinin 14 bin dekarını, tarımsal üretime kazandırıyoruz. İlk tespitlerimize göre; 23.2 milyon hektar tarım arazisi olan ülkemizde, yaklaşık 3 milyon hektar atıl tarım arazisi bulunmakta olup, bu arazilerin 2 milyon hektar alanı üretime kazandırılabilecek durumda. Ancak arazilerin; küçük, çok parçalı olması, mülkiyet sorunlarının bulunması, göç, yaşlı nüfus, sınır anlaşmazlıkları, kan davaları ve terör gibi nedenlerden dolayı atıl kalması nedeniyle maalesef yıllık yaklaşık 14 milyar liralık kayba yol açıyor. İşte hepimizin el ele verip bu kaybın önüne geçmesi lazım" diye konuştu.

Görüldüğü üzere Türkiye’de 3 milyon hektar ekilebilir arazinin değerlendirilemediğini ifade etmiştir. Sivas ili yüzölçümü 2 milyon 848 bin hektardır. Toplam ekilebilir arazilerimizin yüzde 13’ü, Sivas ilimizden büyük arazi ekilebilir olduğu halde, Bakan Pakdemirli’nin açıkladığı nedenlerle değerlendirilememektedir.

4- GÜBRELEME

2020 yılında gübre olarak Türkiye 1 milyar 129 milyon dolar gübre ithal etmiş.

“Tükettiğimiz gübrelerin yaklaşık 1/3’ünü ve gübre hammaddelerinin yaklaşık yüzde 95’ini ithal etmemiz nedeniyle gübre fiyatları döviz kurlarına bağlıdır. Taban ve nitratlı gübrelerde katkı maddesi olarak kullanılan kireç taşı, kil ve dolamit haricinde gübre üretiminde kullanılan girdiler tamamen ithal olarak getirtmekteyiz. Azotlu gübrelerin hammaddesi doğalgazdır. Ülkemizde çıkarılan doğalgaz miktarı ülke tüketiminin sadece yüzde 1’i seviyesindedir. Taban gübrelerinin hammaddesi ise fosfattır. Fosfat kayası Kuzey Afrika ülkelerinden ithal edilmektedir. Her ne kadar Mardin Mazıdağ’da fosfat yatakları bulunsa da rezervi yeterli değil.

Bugün Hollanda’da tarım alanında hektara 550 kg, Almanya’da 235 kg, Yunanistan’da 190 kg saf NPK (15-15-15) kullanılırken, ülkemizde sadece 95 kg saf NPK kullanılmaktadır.

Ülkemizde toplam 7 üretici firma ile faaliyet gösteren yurtiçi kimyevi gübre sektörünün toplam üretim kapasitesi 5.7 milyon ton düzeyindedir.” (Ziraat Müh. Odası web sitesi 6 Mart 2019)

Ziraat mühendisleri odası tarafından yapılan açıklama tarımın tohum, ilaç, mazot ile birlikte en önemli dördüncü girdisi olan gübre konusunun durumunu net olarak ortaya koymaktadır.

5- ZİRAİ İLAÇLAMA

Zirai ilaçlama yıllar itibariyle artmakla beraber zirai ilaç sanayi yabancı kartellerin tehdidi altındadır.

TARIMDA ÇÖZÜM NEDİR?

Yukarıda, ülkemizde tarımın durumunu gördük. Tarımın görünümü ile birlikte içindeki sorunların ne olduğu da açık bir şekilde fark edilmektedir.

Tarımda çözüm ve tarımın yol haritası olarak aşağıdaki önerileri sıralayabiliriz.

1- Tarım politikalarında detay çözümlere girmeden önce; sanayi ve hizmetler sektörlerinde de sorunların çözümü ve kalkınmış ve refaha ulaşmış bir toplum olabilmek için tarımda da kalkınma planları temelinde çözümlere yaklaşmak ve toplum tarafından genel kabul görmüş kalkınma planları çerçevesinde yol haritası çizmek esastır.

2- Tarım sektörünün yapısı gereği, tarımda esas olarak çalışan ve tarımdan geçinen nüfus zaman içinde azalmaktadır. Planlamada bu husus dikkate alınarak tarım teknolojisinin gelişimine paralel, kentleşme ve nüfus planlaması yapmak gerekmektedir.

3- Tarım; diğer iktisadi sektörlerden daha fazla insanın müdahalesi dışında, özellikle doğa koşullarından ve iklim değişikliklerinden açık olarak en fazla etkilenen sektördür. Dolayısı ile tarım sektörünün öngörüleri ve planlaması olabildiğince bilimsel veriler ışığında yapılmalıdır.

Tarım arazilerinde genelde yılda 1 kez ürün alınabiliyor olması meselesi; hangi bölgeye, hangi miktarda ne ekileceği konusunu her yıl belirlenecek bir konu olarak önümüze koymaktadır. Bu konu gerek çiftçilerimizin yeterli geliri elde etmesi, gerekse de stratejik bir konu olan gıda güvenliğinin sağlanması hususunda çok yüksek önem arz etmektedir. Tarımsal desenler belirlenerek çiftçimize bu desenler, yani hangi bölgede o yıl hangi tarım ürününün ekilmesi gerektiği konusu anlatılmalıdır.

Dolayısı ile tarım mevsimi öncesi, yıllık olarak, bir sonraki yıl hangi bölgelere hangi tür tarım ürünlerinin ekileceği bilimsel bir kurul tarafından belirlenmelidir. Elde edilecek ürünlerin planlamasında; hangi ürünlerin ne kadar ülke gereksinimleri için kullanılacağı, hangi üründen ne kadar ihraç edileceği ve ithalat tutarları her yıl yapılacak planlamada mutlaka belirlenmelidir.

4- Yapılan planlama; sözleşmeli tarım, geri alım garantili tarım, taban fiyat gibi şekillerle desteklenerek, yapılan yıllık tarım desen planlarına köylünün katılımı için destek sağlanmalıdır. Planlama dahilinde üretim yapan köylüye, verilen destek sözleri zamanında, hiçbir gerekçe üretilmeden yerine getirilmelidir.

5- Ülkemizde Tarım ve Orman Bakanımızın belirttiği gibi yaklaşık 3 milyon hektar tarım alanında ürün yetiştirilmemektedir. Ekilebilir tarım arazilerinde ürün yetiştirilmemesinin ana nedeni olarak, köyden kente göç ve miras vb. gibi nedenlerle küçülen, terk edilen tarım arazileri görülmektedir.

Tarımda kooperatifçilik bu konuda da desteklenerek, desteklenme yanında kamu tarafından da yatırım alanı olarak görülerek çalışma başlatılmalıdır. Birbirine yakın bölgeler tek bir kooperatif çatısı altında birleştirilerek tarım üretimi yapılmasının önü açılmalıdır. Bu uygulamalarla hem istihdam, hem de gelir artışı sağlanmalıdır.

6- Tarımın finansmanının da Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarıma uygun finansman yöntemleri ile çalışmalıdır. Tarımın finansmanında; ülke de sanayi ve ticaret için uygulanan finansman maliyetleri yerine oynak, tarım ürünleri karlılık oranlarını takip eden faizlendirme ve geri ödeme uygulamaları geliştirilmelidir.

7- Tarımda vahşi sulama denilen yöntem acilen önlenmelidir. Çiftçi damlama sulama vb.gibi tasarruflu sulama yöntemleri konusunda eğitilmeli, bu uygulamalarla ilgili yatırım destekleri verilmelidir.

8- Tarımın modernizasyonunda milli teknolojilerin gelişmesine devlet ön ayak olmalıdır. Akaryakıt enerjisi konusunda dışa bağımlı olan ülkemizde, tarımın en önemli girdilerinden olan akaryakıt yerine alternatif olarak halen geliştirilme aşamasında olan elektrikli traktör bir an önce seri üretime geçecek şekilde projelendirilmelidir.

9- Yurt dışı tohum bağımlılığı sona erdirilmeli TİGEM’ler aracılığı ile Türkiye coğrafi koşullarına uygun tohumlar geliştirilerek çiftçiye ulaştırılmalıdır.

10- Zirai ilaçların Türkiye’de üretimi konusunda sanayiciye destek verilmelidir. AB uyum yasaları çerçevesinde Türkiye’ye imzalatılmaya çalışılan Tarım İlacı Patent sözleşmesi imzalanmayarak, Türkiye’de emsal tarım ilacı üretiminin önü açılmalıdır. Devlet Türkiye’de üretilmesinde fayda olan tarım ilaçları üretiminde milli sanayici yanında üretime katılmalıdır.

11- Türkiye’nin gübre ihtiyacı Türkiye’de gerek kamu gerekse de özel sektör yatırımları ile sağlanmalıdır. Gübre üretiminde önemli hammadde olan fosfat ve doğal gaz konusunda bu tür yatakları zengin olan ülkelerle anlaşma yapılarak, gübre üretiminin dünya fiyatları dalgalanmaları ve kur etkisinden olabildiğince koparılması sağlanmalıdır.

12- Bugünkü hükümet tarafından yapılmaya çalışılan Tarım Kredi Kooperatifleri satış mağazaları (market zincir) tüm ülke sathına yayılacak şekilde programlanmalıdır. Üreticiden tüketiciye en kolay ulaşım zinciri olmaya aday bu yapılanma, herhangi bir tereddüde meydan bırakmayacak şekilde en kısa zamanda bitirilmelidir.

13- Çiftçilerin gerek ürün gerekse de bölgesel olarak kooperatifleşmesi muhtelif yöntemlerle desteklenmelidir. Teşviklerin yanında devlet kooperatifleşmeyi örnekleme yöntemlerle kurarak çiftçiye yöntem ve uygulamaları pratikte gösterecek uygulamalar yapmalıdır.

Not: Hayvancılık ayrı programla ele alınacaktır.