TCG Anadolu’nun güvertesinde 29 Ekim

İstanbul Boğazı’nda yapılan tarihimizin en görkemli geçit törenini 50 gazeteciyle birlikte komuta merkezinde; TCG Anadolu gemisinde izledik. 100 gemi buradan sevk ve idare edildi.

Önce şunun altını çizelim: Çok değil, 10 yıl önce güçlü ordunun, milletimizin birliğini, özgürlüğünü ve ülkemizin bağımsızlığını savunmak açısından önemini vurguladığımız günlerde ‘darbeci, militarist’ olmakla itham ediliyorduk. Kamuoyunda, bu yüzeysel liberal tutum hakim durumdaydı. Siyasi iklimi FETÖ kalemleri belirlediği için Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Aydınlıkçılar özel olarak hedef alındı. Milli bayramları yasaklama hamlesi bile yapılmıştı. Türk Milleti o kararları meydanlarda yırtıp attı. Bugün yeni bir süreçteyiz. ‘Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye’ söyleminin haklılığını artık herkes görüyor.

TÜRK SUBAYININ KARAKTERİ

FETÖ üyesi sözde hakimler donanmanın en güçlü savaş gemilerinin komutan, komodor ve yüzlerce subayını hapsederek Türk donanmasından tasfiye etmek istedi.

NATO, bugün Boğaz'ı geçen güçlü Türk donanmasının temelini attıkları için Türk amiralleri zincire vurmaya çalıştı.

Bu görkemli geçitte Amiral Soner Polat da bilincimizde TCG Anadolu'da güvertedeydi. Göğsümüzde onun subayı olmanın gururunu da taşıdık.

Milli Ordu’nun hedef alındığı o günlerden sonra askeri disiplinde aşınma, kurumsal yapıda da zayıflama olduğu iddia edildi. 15 Temmuz bunalımını atlatmanın en az 50 yıl alacağını söyleyen güvenlik uzmanları bile çıktı. Fakat darbe girişiminden sadece 1,5 ay sonra ABD ve piyonu PKK’nın hakim olduğu bölgeye yapılan Fırat Kalkanı Harekatı ve sonraki süreç ordumuzun, Gladyo ezildikçe güçlendiğini, güçleneceğini kanıtladı. O zor günlerde Aydınlık’ta Kurtuluş Savaşımızın lideri ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 31 Temmuz 1920’de yaptığı subaylara yönelik hitabını sık sık anımsatırdık. Atatürk bu tarihi konuşmasında ‘Ordunun ruhu subaylardadır’ diyor ve şöyle devam ediyordu:

“Allah göstermesin, milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde, birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve hususi hayatları itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler.”

TCG ANADOLU’DA DUYURU: FAALİYET ESASTIR!

Bu bilgiler ışığında gözlemlerimizi aktaralım:

TCG Anadolu’da sabah 7.30’dan akşam 21’e kadar subaylarla zaman geçirdik. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu TCG Anadolu’da geçit törenini yönetti. Gazetecilerle ve askerleriyle sıcak ve rahat bir teması vardı. Görev sorumluluğu, titiz çalışma ve güçlü disiplin, subayların her hareketine yansıyordu. Gazetecilere ‘Faaliyet esastır’ duyurusu yaparak güne başladılar. Yani aslında kibarca ‘siz de farklı konulara değil faaliyete odaklanın’ dediler.

Gazeteci milletini bir arada tutmak ve yönetmek zordur. Her biri ayrı bir bilginin peşine düşer, haber atlatmaya çalışır, özel çalışma yapar vb. Milli Savunma Bakanlığı’nın basından sorumlu subayları bu zorluğu gazetecilerle temaslarını sıkı tutarak çok iyi aştı. Mihmandarlar, şöyle etrafa gelişigüzel bakan bir gazeteciye bile hemen ‘Bir ihtiyacınız mı var?’ diye sorarak her anı kolaylaştırdı.

Türk milleti bilimsel üretimde geri kalırsa ordusu zayıflar. TSK da bilimsel atılımlarla kendini yeniler ve geliştirirse imkan ve kabiliyetlerini geliştirir. Atatürk’ün ‘Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir!’ ilkesi TCG Anadolu’nun ruhuna sinmiş. Her adımda, bilimin, askeri sanatta yer aldığı karşılık önünüze geliyor. Bilimde geri kalan savaşta yenilir. Subaylarda bu bilinç üst seviyede.

Geçişi, Ulusal Kanal Dış Haberler Servisi Şefi Kıvanç Özdal ile TCG Anadolu'nun güvertesinde takip ettik.

FERDİ EMNİYET TEDBİRLERİ

Gemide ilk olarak ‘Ferdi Emniyet Tedbirleri’ sunumu yapıldı. ‘Koç boynuzu, mapa, kaporta eşiğini’ öğrendik. Yerimiz dar. Bu terimleri tek tek anlatırsak yazımız çok uzar. Şöyle özetleyelim: Ayağınızın ufak bir eşiğe takılma ihtimali bile görsellerle aktarıldı. Subaylar ‘vukuatsız bir çalışma’ için gerekli tüm bilgileri sundu.

TCG Anadolu, Marmara’ya girdiğinde gelişigüzel duruyor gibi görünen 100 gemi bir saat içinde ip gibi dizildi. Denizaltıların adalar etrafında yığıldığını gördük. Meraklı yelkenliler de çevresinde geziyordu. "100'üncü Yılda 100 Gemi" adı verilen resmigeçide, TCG Anadolu, TCG Nusret ve TCG Derya'nın yanı sıra 11 fırkateyn, 10 denizaltı, 4 korvet, 4 karakol gemisi, 17 hücumbot, 8 mayın avlama gemisi, 5 akaryakıt gemisi, 6 amfibi çıkarma gemisi, 10 tank çıkarma gemisi, 18 yardımcı sınıf gemi ile 4 atak botu katıldı. Sahil Güvenlik ve Kıyı Emniyeti’nin tekneleri olağanüstü bir çabayla bir dakika bile durmadan geçiş yollarını açmakla meşguldü.

TÜRK YILDIZLARI KARŞILADI

Boğaz’a doğru hareket etmeye başladığımızda Türk Yıldızları ve SOLOTÜRK’ün savaş uçakları gökyüzüne ‘100. Yıl’ yazarak selam verdi. TCG Anadolu’nun liderliğinde ‘yürüyüş’ başladığında arkamızda dizilen savaş gemileri muhteşem bir görüntü oluşturdu. 100 yıl önce işgalci İngiltere donanmasının bulunduğu alana 100 yıl sonra 100 gemiyle gövde gösterisi yaparak giriyorduk. Kız Kulesi hizasına yaklaştığımızda kıyılarda toplanan vatandaşların alkışları gemiye kadar ulaştı. Bir uğultu bu kadar mı güzel olur! El sallayanlar, bayraklarını yükseltenler, coşkuyla zıplayanlar… Subaylarımız o anda duydukları heyecanı saklayamadılar. Gazetecilere sarılarak, gözleri dolu dolu etrafı izlediler. Bu duygu seli ancak bir halk ordusunda olur. Türk milleti, ordusuyla kucaklaştı.

BOĞAZ’A GİRDİĞİMİZ AN

Boğaz’a geldiğimizde Havacılar ‘Biz de buradayız’ dedi. Türk milletinin ayak sesleri gök gürültüsü şeklinde bölgeye yansıdı. Gözler bir yandan savaş gemilerini gururla izlerken diğer yandan gökyüzündeki pilotlarımızın şovunu yakalamaya çalıştı. Kimisi de yanındakilere parmaklarıyla işaret ederek ‘pusu kuranın aklını alırız’ edasıyla suyun üstünde sakin sakin süzülen denizaltıları gösteriyordu. Tam bu sırada Kara Kuvvetleri sahneye çıktı. Top atışlarıyla güven verdi. Topçular meydan okurken helikopterler de dans edercesine manevralar yaparak Boğaz semalarında göründü. Bir süre sonra kanatları neredeyse birbirine değen savaş uçakları alçak uçuşla TCG Anadolu üzerinde belirdi. Bu heyecan dalgası bir müjdeyle arttı: Pirireis denizaltısı ve Derya gemisi henüz resmi hizmete girmemesine rağmen geçit törenine katıldı! Kıyı boyunca dizilen teknelerden marş sesleri yükseldi. Bazılarında meşalelerle Cumhuriyet ateşi yakıldı. Gurur, heyecan, coşku, özgüven… Tüm bunlar aynı anda yaşandı.

MESLEKTAŞLARIMIZIN HEYECANI

TCG Anadolu’dan tüm bu olanları izlemeye doyamayan kimi meslektaşlarımız yapacakları sunumu unuttu. Sunum yapanlar da tarihi olayın etkisiyle konuşurken kelimelerin birbirini kovalamasını engelleyemedi. Bir köşede, gözyaşını silerek ekrana çıkmaya hazırlanan muhabir arkadaşımız kaybettiğimiz yıllara ağlıyor gibiydi… Gazeteciler haberleri belirlerken birbirine omuz verdi. Duygu paylaşımını fotoğraf ve görüntülerin paylaşımı izledi. Cumhuriyet coşkusu dayanışma duygularını kuvvetlendirdi. Bizi daha çok birbirimize bağladı.

TCG Anadolu bir kale. İmkan ve kabiliyetimizin doruk noktalarından biri. 100. Yıl Geçit Töreni’nde Boğaz’da dimdik durarak hem ‘aynı gemide’ olduğumuzu gösterdi hem de ‘aynı fırtınada’ olduğumuzun mesajını verdi. Ülkemizin üretim devrimiyle birlikte neler yapabileceğini düşündürdü ve sorumluluklarımızı artırdı.