Ufuktaki gemiler

Bir yanda paracılık, piyasacılık... Diğer yanda kamuculuk, halkçılık…

Bir yanda ortaçağsal “tavırlar”; Atlantik sistemi ve Avrupa Birliği.

Diğer yanda, “insancıl yaklaşımla”; Çin, Rusya, Küba...

Bu son virüs, ‘savaş enerjisi’ biriktiren dünyayı yaman salladı.

Aylan bebekleri kıyılara savuran, göçmen botlarını silahla tarayan sistemler çöküyor.

Kartlar yeniden karılıyor; yeni bir dünya kuruluyor!..

GAZAP ÜZÜMLERİ, ÇİLE ÇİÇEKLERİ

Sekiz yüz bin insana içme suyu sağlayamayan, 91 milyar dolar uyuşturucu pazarlayan düzenler, çözülüyor…

IMF Başkanı “1 trilyon dolarım var”, “80 ülke yardım almak için kuyrukta” diyor;

Oysa parayı verip ardından özelleştirmeyle halkları sömüreceklerini artık herkes biliyor.

Atlantikçilerin, Avrupacıların düzeni “gazap üzümleri” düzenidir:

En zehirli reçeteleri allayıp pullayıp, “refah” iksiri diye sunarlar;

Dünyanın mazlumlarını iliklerine kadar soyarlar…

Orada burada insanlığı kurşuna dizdiler, ancak geldiler; duvara dayandılar…

“Doğu” ise, emperyalist birikimin mağduru olarak, en az bir yüzyıldır tek tek direndi.

Fakat, üretimin “büyük organizasyonlarını” özverili emeğinin üzerinde yükseltti.

Doğu, “çile çiçekleridir”; yüz bin çiçek açtı, daha fazlasında, “birleşmeyi” öğrendi.

Asya’nın yatırım ve kalkınma bankaları, rekabetçi şirketleri, “kazan-kazan” diyor;

Bu, aslında, Batının da kurtuluşunu müjdeliyor…

İNSANLIK GEMİSİ, TÜRKİYE GEMİSİ…

Ultra-kapitalizm, neo-liberalizm ve borçlandırma ekonomisi için yolun sonu göründü.

İki dünya savaşından, Bosna’nın yıkımından sonra, büyük hesaplaşma ufukta belirdi.

Kamuculuk, halkçılık, insancıl sosyal düzen diyen büyük insanlık gemisi yola çıktı...

Bu gemide, sağlık çalışanlarının özverisi ve Anadolu’nun dayanışmacılığıyla Türkiye de var.

Bu gemide, İran’a halen uygulanan insafsız ambargoya karşı isyan olduğu kadar uyum var.

Önümüzde girdaplar da, büyük dalgalar da, var!

Ne bireyler, ne toplumlar, ne de siyaset açısından tek başına kurtuluş yok.

Bu anlamda Türkiye gemisi de, Samsun’da demir atmış bekliyor!

Bu geminin dümeni, güvertesi, makine dairesiyle nasıl paylaşılacağının hiç bir önemi yok.

Önemli olan, insanlık rotasına girmek, doğru pusuladan yararlanmak…

Ak Parti, Vatan Partisi, CHP ve MHP’siyle, milli duyarlılıkta birleşmek;

Vatan savunmasını başarıya, sosyal devlet ilkesini kalıcılığa kavuşturmak…

Türkiye gemisi yol alabildiği oranda, Türkiye, insanlık gemisinin güvertesine yerleşebilecek.

İSTİKRAR VE KALKAN

Gemiler demir alır, demir atar; bir de tabii, limanlar var…

Bizim “limanımız”, bütün Türkiye’dir ve ekonomi, her zamankinden çok önemlidir..

Geçenlerde “istikrar kalkanı paketi” açıklandı; tarım ve istihdam ‘sonradan’ şekillendi.

Tarımın mazotu, gübresi, o arada, bankası, kooperatifi, kredisiyle desteklenmesi gerekiyor,

Tarım, gıda, beslenme güvenliği ve bağımsızlığımızla ilgili olduğu için bu pakete sığmıyor.

Kısa çalışma ödeneğininse iyileştirilmesi bekleniyor, bu “kriz” aşılınca,

çalışma yaşamında “esnek çalışma” veya “otomasyona” yol açılmaması gerekiyor.

O arada, kartlara ve kredilere yönelik bankalarla centilmenlik anlaşması yeterli olmayabilir.

İç pazarın canlı tutulması açısından orta direk seyyanen (ödemelerle) desteklenmelidir.

KALICI ÇÖZÜM

Kalıcı çözüm iki sütundan oluşmaktadır.

Birinci sütunda, üretim ekonomisi, ikinci sütunda Milli direnme ekonomisi…

Milli direnme ekonomisi de beş ayaktan oluşmalıdır: Beslenme güvenliği, güvenliğin güvenliği, sağlık güvenliği, eğitim güvenliği, enerjinin güvenliği…

Türkiye, sağlık ve eğitimde kamucu, enerji ve tarımda milli siyasetler, izlemelidir.

O arada, ulus-devletin önemi kavranılarak, Avrasya seçeneğinin değerlendirilmesi yolumuzu açacaktır.

Geçerli yol bence şudur: Üretim devrimi + Milli ekonomi + Ulus devlet + Avrasya seçeneği…

Gerçekten insancıl sol ve hakça bir dünyanın kurulması, topluma, insana yönelik kamucu hizmetlerin kalıcılığa kavuşması ve gelişen Türkiye, en büyük özlemimizdir.

Bu yolda sergileyeceğimiz tüm çabalarda Atatürk ilkeleri ve yukarıda paylaştığım ekonomik-sosyal anlayış en büyük dayanaklardır.