Ukrayna bataklığında çırpınan Batı

Bu köşeden ısrarla şunu ifade ettik: Fransa ve Almanya, Avrupa topraklarında bir savaş istemiyor. Ama Ukrayna krizinde de tutarlı bir politikaya sahip değiller. Barış ve savaş arasında gidip geliyorlar. Bunun nedeni ise ABD’nin peşine takılmaları ve NATO’nun uysal çocukları olmaları. Barışın ancak Ukrayna’nın savaşı kazanması ve Rusya’nın yenilgisiyle sağlanacağı gibi temelsiz ve gerçeklerden uzak bir anlayışa sahip olmaları.

Bütün gücüyle çullanan Batı, bir yılı geçen savaşta Rusya’yı geriletemedi. Öyle ki ABD bugüne kadar 110 milyar dolar askeri yardımda bulunmuş. Avrupa silah ve askeri teçhizat yardımında birbirleriyle yarışmış.

BATI, UKRAYNA’YA MÜHİMMAT YETİŞTİREMİYOR

Ama artık Ukrayna’ya verecek silahları da mühimmatı da yok. Karşılarında güçlü bir savaş sanayiine sahip mühimmat ve çok çeşitli silahları yoğun olarak üreten bir Rusya'ya var. Batı’nın ise gelinen aşamada Rusya’ya karşı koymak için hafif veya ağır mühimmat stokuna sahip değildir.

Ukrayna ordusu günde 5 ila 6 bin top mermisi atıyor, Rus kuvvetleri ise dört kat daha fazla. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Ukrayna'nın mühimmat tüketim oranı "mevcut üretim oranımızdan birkaç kat daha yüksek" diye itiraf etmişti.

ABD bile artık Ukrayna’ya mühimmat tedarik etmekte zorlanıyor. Askeri gözlemciler Avrupa ordularının yüksek yoğunluklu bir savaşa hazır olmadıklarını ifade ediyorlar.

Batı Ukrayna savaşında yalnız kalmıştır. Rusya’ya uyguladıkları yaptırımlara bekledikleri desteği bulamamış, bumerang gibi yaptırımlar geri dönmüş ve kendilerini vurmuştur. Ukrayna Batı için artık bir bataklıktır.

DAĞILAN BATI’YI YENİLGİ BEKLİYOR

Olayın sadece askeri boyutu değil, siyasi, ekonomik ve kültürel boyutu da var. ABD ve NATO şefleri, Ukrayna'daki savaşın Avrupa ve NATO'yu birbirine kaynaştırdığı yalanını söylüyor. Bunun doğru olmadığı ortada. Gerçek şu ki, bu savaş, ABD'nin Avrupa üzerindeki topyekûn egemenliğini, onun Avrupalı olmayan bir güç tarafından ezildiğini ortaya çıkarmıştır. ABD’nin kışkırttığı bu savaş Avrupa ekonomisini altüst etmiştir.

Ezilen ve gelişen dünya üzerindeki Batı hegemonyacılığının sonuna gelinmiştir. Şimdi birbirlerini yiyorlar.

Artık o kendine güvenen, özgürlük, demokrasi ve liberalizmin merkezi olan Batı uygarlığının sonuna gelinmiştir. Vatan Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Doğu Perinçek’in veciz bir şekilde ifade ettiği gibi “Liberalizm, tıpkı Kabil’in Habil’i katletmesi gibi kardeşi Hümanizmi katletti. Liberalizm, artık demokrasinin de katilidir”.

ABD’nin başını çektiği Batı ve onun saldırı örgütü NATO’nun Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve 15-16 Temmuz 2016’da Türkiye’de aldığı darbeler ve yenilgiler son 20 yılda askeri bir zafer kazanmadıklarını ortaya koyuyor.

Ekonomik alanda da Batı artık aynı Batı değildir. Ekonomik olarak Çin, dünya ekonomisinde ilk sırada yer almak için ABD ile rekabet ediyor. Karşılıklı GSYİH’leri nominal dolar cinsinden Çin ikinci sırada, ancak satın alma gücü paritesinde değerlendirirsek, ABD'nin çok önünde. Şu anda BRICS’i oluşturan ülkeler, 2030 yılında, dünya GSYİH’sının yüzde 50'sini oluşturacak, bu süre içinde onlara katılacaklardan bahsetmiyorum bile.

Bugün Asya’dan kamucu, paylaşmacı, özgürlükçü, disiplinli ve barışçı yeni bir uygarlık doğuyor. Ortaya çıkmakta olan bu yeni düzende Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, İran, Türkiye, Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri arasında işbirliğinin her alanda geliştiği görünüyor. Buna karşılık doların üstünlüğüyle birlikte Batı’nın finansal sisteminin diktatörlüğünün çökmeye başladığını görüyoruz.

Rusya, Ukrayna ile değil ABD’nin başını çektiği Batı ile savaşmaktadır. Batı dünyada giderek yalnızlaşırken Rusya, yukarıda isimlerini saydığımız Yeni Dünya’nın ülkelerinin işbirliği ve dayanışmasıyla Batı’yı yenecektir.