Xi Jinping: Diyalektik materyalizm, Çin komünistlerinin dünya görüşü ve yöntembilimidir

Arkadaşımız Cem Kızılçeç’in gönderdiği bu yazıda Mao Zedung, Deng Xiaoping, Jiang Zemin, Hu Cintao ve Xi Jinping’in devamlılığı görülüyor. Bu konuşma, 18. Merkez Komitesi Siyasi Bürosu'nun kendi içinde yaptığı 21. Kolektif Araştırma ve İnceleme Toplantısı'nda yapılmıştır. Ara başlıklar tarafımızdan atılmıştır. Xi Jinping’in 'Diyalektik Materyalizm Üzerine Konuşması (Ocak 2019)' şöyle:

'DİYALEKTİK MATERYALİZM, ÇİN KOMÜNİSTLERİNİN DÜNYA GÖRÜŞÜDÜR'

“Diyalektik materyalizm, Çin komünistlerinin dünya görüşü ve yöntembilimidir. Mao Zedung, bir keresinde; Marksizm’in farklı öğrenim dallarından meydana geldiğini, ancak bunlar arasında temel olanın Marksist felsefe olduğunu söylemişti.

Hem devrimci savaş yıllarında kaleme aldığı ‘Basmakalıp Parti Yazılarına Karşı Çıkalım’, ‘Pratik Üzerine ve Çelişki Üzerine’ gibi çalışmalarında hem de daha sonra sosyalist inşa döneminde kaleme aldığı ‘On Temel İlişki Üzerine’ ve ‘Halk İçindeki Çelişkilerin Doğru Olarak Ele Alınması Üzerine’ gibi çalışmalarında; Mao Zedung, zekice bir şekilde diyalektik materyalizm dünya görüşünü ve yöntembilimini uygulamış, Çin’in kendine özgü niteliklerini Marksist felsefeye uyarlamış ve diyalektik materyalizmi kavramada ve uygulamada Partimiz için parlak bir örnek oluşturmuştur.

HİSSEDEREK İLERLEMEK

"Deng Xiaoping, diyalektik materyalizmi uygulayarak pratik sorunları çözme konusunda son derecede ustaydı. Sosyalizmin ilk başlangıç aşamasının temel sorunlarını kavramamız ve ekonomik kalkınmayı ana görevimiz olarak ele almamız gerektiğini vurguladı. Ona göre; sürekli olarak bir yandan denemeyanılma yöntemine bağlı kalarak, diğer yandan ‘Üç Yararlı’ ölçütlerine bağlı kalarak çalışmamızı mükemmelleştirmeliydik. (Yaptığımız herhangi bir reformun, “sosyalist bir toplumda üretim güçlerinin gelişimine, sosyalist ülkenin (devletin) kapsamlı genel gücünün yükselmesine, halkın yaşam standartlarının yükselmesine” yararlı olup olmadığına bakmalıydık).

"Aynı zamanda, maddi, kültürel ve ahlaki alanlarda ilerlemeye eşit bir önem atfetmeliydik. Reform adımlarında bilinçli kontrolümüzü kaybetmemeli, hissederek ilerlemeliydik."

Deng Xiaoping’e göre bir yandan ekonomik planlamanın rolü ile pazarın rolü arasındaki diğer yandan önce az sayıda insanın veya az sayıda bölge ve kentin zenginleşmesine izin verme ile herkesin zenginleşmesi arasındaki ilişkiyi dengelemeliydik.

Jiang Zemin şunu vurgulamıştı: “Diyalektik ve tarihsel materyalizm dünya görüşüne sahip olmaksızın, kimse karmaşık nesnel şeyleri veya bunların gelişimini yöneten kanunları anlamaya yönelik doğru bir duruş ya da ussal bir tavır alamaz.”

Buna eklemede bulunan Hu Jintao ise şunları dile getirmiştir:

“Diyalektik ve tarihsel materyalizmin dünya görüşü ve yöntembilimi, Marksizm’in en temel kuramsal niteliğidir.”

ÇİN RÜYASI

Marksizm’i, yaşadığımız yeni çağda temel sorunları çözme yetimizi geliştirecek şekilde araştırmaya ve anlamaya ihtiyacımız var. Bugün halkı birleştirmek ve İki Yüzyıl Hedefleri'ni (2021, 2049) ve aynı zamanda bir Çin Rüyası olan millî canlanmayı gerçekleştirme yolunda halka önderlik etmek için Partimiz, Marksist felsefenin bilgeliğinden yararlanmayı ve diyalektik materyalizmin dünya görüşü ve yöntembilimini daha bilinçli bir şekilde savunmayı ve uygulamayı sürdürmelidir. Aynı zamanda, pratik çalışmalarımız içinde; olgu ve öz, biçim ve içerik, sebep ve sonuç, olumsallık ve zorunluluk, olasılık ve gerçeklik, iç ve dış kaynaklı sebepler, genellik ve özgüllük arasındaki ilişkileri daha dengeli ele almalıyız. Bu şekilde davranarak, diyalektik ve stratejik düşünce yetimizi geliştirip çalışmalarımızın her alanında daha etkin bir verimlilik sergileyebiliriz. Çin’in mevcut dönemdeki gerçeklikleri ve koşulları ışığında, diyalektik materyalizmin dünya görüşü ve yöntembilimini araştırırken ve uygularken özellikle şu hususlara odaklanmalıyız:

MARKSİST FELSEFENİN TEMEL TAŞI

Birinci olarak, dünyanın madde temelinde birleştiği ve maddenin bilinci belirlediği ilkesini araştırmalı ve kavramalı, böylece nesnel gerçekliğe uygun siyasetler oluşturma ve girişimler yapmayı sürdürmeliyiz. Dünyanın maddi birliği, diyalektik materyalizmin en temel ve merkezi görüşünü teşkil eder. Bu, aynı zamanda Marksist felsefenin de temel taşıdır.

Engels şunları vurgulamıştır: “Dünyanın gerçek birliği onun maddiliğine dayanır ve bu maddilik birkaç hokkabazın çığırtkanlığıyla değil, ama felsefe ve doğa biliminin uzun ve zahmetli gelişimi içinde kanıtlanır.”

ÖZNEL ARZULAR YERİNE…

Bu görüşe bağlı kalırken yapmamız gereken en önemli şey, her zaman öznel arzular yerine nesnel gerçeklikten hareket etmektir. Günümüz Çin’inin en önemli nesnel gerçekliği nedir? Bu gerçeklik, ülkemizin sosyalizmin henüz ilk başlangıç aşamasında olduğu ve daha uzunca bir süre bu şekilde kalacağıdır. İşte bu nesnel temel, şimdiyi anlamada, geleceği tasarlamada, siyasetlerimizi oluşturmada ve üstlendiğimiz girişimlerimizi geliştirmede bize ışık tutmalıdır. Bu nesnel temelden sapmamalıyız. Aksi halde, hatalar, hatta yıkıcı sonuçlar doğurabilecek hatalar yaparız. Partimizin birçok üyesi bu olgunun bilincindedir, ancak bazıları özel sorunlarla karşılaşınca kafa karışıklığına uğramakta ve sıkça öznel düşünüş tarzına geri düşüp kimi zamansa fevri davranışlarla hayal gücünün kendilerini alıp götürmesine müsaade etmektedir. Bazıları, karar verme ve fikir yürütme sürecinde dürtülerine yenilip çeşitli sanayileri hesapsız bir şekilde büyütmeye yönelik projeler veya gerçek dışı büyük hedefler peşine düşmektedir. Bu durum sadece ve sadece kaynak ve çabaların boşa harcanmasına; kazancımızdan daha büyük olan kayıpların yaşanmasına yol açar. Neden bu gibi sorunlar yaşamaktayız? Ve hatta neden bu gibi sorunlar tekrarla yaşanmaktadır? Düşünme tarzı açısından bakarsak; yanıt, gerçekçi temelden yola çıkmayı başaramamızdır.

SOSYALİZMİN İLK AŞAMASINDA

Tabii ki, nesnel gerçeklik sabit değildir, aksine sürekli olarak gelişir ve değişir. Değişim, dünyadaki en doğal şeydir. Gerçeklik temelinde adımlar atmak için, sadece Çin’in en temel ulusal-toplumsal koşulunun hala değişmemiş olduğu, ülkenin henüz sosyalizmin ilk başlangıç aşamasında olduğu olgusunu bilmek yeterli değildir. Aynı zamanda, Çin’in ekonomik ve toplumsal gelişiminin her bir özel ara aşamasında ortaya çıkan yeni özelliklerin de bilincinde olmalıyız. Çin’in üretim güçleri, ülkenin ulusal gücü ve Çin halkının yaşam standartları tarihsel sıçramalar yaparken; Çin’in temel ulusal-toplumsal koşullarının özü sürekli değişirken; aynı zamanda karşılaştığımız iç ve dış riskler ile karmaşık sorunlar açısından da önemli değişimler meydana gelmiştir. Geçmişte karşılamış olduğumuz bazı sorunlar artık görülmüyor, fakat sürekli olarak yeni sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu yeni sorunların birçoğu daha önce hiç karşılaşılmamış veya tarafımızdan ele alınmamış sorunlardır.

Eğer Çin’in eskiden yaşadığı gerçekliklerinden oluşturduğumuz algıya saplanıp, algımızda yeni düzenlemeler yapmaz isek ilerlemekte zorlanırız. İç ve uluslararası çevrede yaşanan değişimleri eksiksiz bir biçimde kavramalı, Çin’in ekonomik gelişiminin ara aşamalarına özgü niteliklerin diyalektik bir incelemesini gerçekleştirmeli, Çin’in gelişiminin farklı aşamalarındaki yeni değişim ve yeni nitelikleri doğru şekilde tanımlamalı, öznel dünyamızı nesnel gerçekliğe uyarlayan düzeltmeler yapmalı ve çalışma ilkelerimizi gerçekliğe uygun bir şekilde belirlemeliyiz. İşte bunlar, çalışmamızı sürdürürken sımsıkı aklımızda tutmamız gereken çalışma yöntemleridir. Aynı zamanda şunu da aklımızda tutmalıyız: Diyalektik materyalizm, her ne kadar dünyanın birliğinin, maddiliğin birliği olduğunu vurgulamasına karşın, bilincin maddi şeylere karşı-etkisini yadsımaz. Hatta bu karşı-etkinin kimi zaman çok büyük olduğu savunulmaktadır. Bu doğrultuda, Partimiz zihinsel/manevi ile maddi olan arasındaki karşılıklı dönüşümün diyalektiğini gören bir görüşle şunu savunur; Bir yandan üyelerimizin idealleri ve inançları, sahip oldukları maneviyatın maddi yansımasıdır, diğer yandan“devrimci ideallerimiz bulutların ötesinde bir güce sahiptir.“

KEYİF VE RAHATLIK PEŞİNDE KOŞMAK

Parti üyelerimiz ve yöneticilerimiz ideallerine ve inançlarına sıkı bir biçimde sadık olursa, etkinlik ve girişimlerinde yüksek bir moral ve coşku ile hareket ederlerse; eğer halkımız canlı ve kararlı olursa; kesinlikle birçok mucizeler yaratabiliriz. Aksine, Parti üyeleri ve yöneticilerimizin ideal veya amaçları zayıflar veya yalpalarsa ve eğer halkımız salt keyif ve rahatlık peşinde koşarak amaçlar doğrultusunda güçlü bir manevi coşku göstermez ise; o zaman hiçbir görevi başarıya ulaştıramayız. Dolayısıyla, toplumda ideal ve inançlar alanında eğitimi sürdürmede, ahlakı ve düşünceyi geliştirme çabalarımızda, ve ideolojik alanda çalışmalarımızda ısrar etmeli, merkezi sosyalist değerleri beslemede ve daha da teşvik etmede çaba göstermeli, bu yolla Çin’in gücünü daha da pekiştirmek İkinci olarak, her şeyin içinde var olan karşıtların hareketine ilişkin temel yasayı inceleyip kavramalı, yolumuzda ilerlerken karşılaştığımız sorunlarla ilgili farkındalığımızı sürekli olarak güçlendirmeli ve etkin bir şekilde önümüzde duran çelişkileri göğüsleyip çözmeliyiz. Çin halkı, uzun tarihinde çelişki kavramına oldukça aşinadır. Bu aşinalık, “Yin ve Yang Tao’yu oluşturur” ifadesinde de görülebilir. Çelişkiler her yerde var olur; tüm şeyler arasındaki ilişkilerin özünü ve her şeyin gelişiminin arkasındaki temel itici gücü temsil eder. Temel bir seviyede, halkın bilgi ve pratiğe yönelik etkinlikleri, sürekli olarak çelişkileri anlama ve çözüme ulaştırma çabaları içerisindeki süreçlerdir. Sorunlar, şeyler arasındaki çelişkilerin bir tezahürüdür. Yaşadığımız sorunlar konusundaki farkındalığın güçlendirilmesini ve sorun odaklı düşünmeyi ve araştırmayı vurgulayarak çelişkilerin evrenselliği ve nesnelliğini kabulleniyoruz. Çalışmalarımızda atılım gerçekleştirebilmek için çelişkileri anlama ve çözmede ustalaşmalıyız. Bugün Çin, gelişiminde önemli ve hassas bir aşamaya adım atmıştır. Zorlu bir reform aşamasına ve sorunların gittikçe daha fazla öne çıktığı bir döneme girmiştir. Karşılaştığımız sorunlar, hiçbir zaman olmadığı kadar karmaşıktır. Bugün sadece uzun bir dönem boyunca birikmiş sorunlarla karşı karşıya değiliz. Aynı zamanda, eski sorunları çözme sürecinde ortaya çıkan yeni sorunları ele almamız gerekiyor. Ancak, sorunların birçoğu, Çin’in genel durumu ve Çin’in çevresinde yaşanan değişimlerle birlikte yeni yeni ortaya çıkıyor. Mevcut gelişim aşamasında yeni sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bunlardan kaçınamayız. Partimizin Çin devrimini, ardından ekonomik gelişmeyi ve reform girişimlerini gerçekleştiren halkmıza önderlik etme çabaları, her zaman için Çin’in pratik sorunlarını çözmeye yönelik olmuştur. Eğer karşılaştığımız sorunları zorlukları görmezden gelirsek veya bunlardan kaçmaya, bunları gizlemeye çalışırsak; eğer zorlukların karşısında ayağa kalkmaktan korkup oturursak ve bunun sonucunda oluşan felaketleri izlemekle yetinirsek; işte o zaman bu sorunlar ve zorluklar denetimimizin dışında büyüyecek ve telafi edilemez zararlara yol açacaktır. Tıpkı şu deyişteki gibi: “Bir karınca ordusu 3580 metrelik bir su setinin çatlamasına sebep olabilir; bacadaki küçük bir çatlak 300 metrelik bir binanın yanmasına sebep olabilir.” Ani niteliksel değişimler, zorluklar belirli bir ölçüde biriktiğinde ortaya çıkar. Doğru tavır, bunlarla doğrudan yüzleşmek, bunların birbirini pekiştirici doğasını kullanmak ve bunları çözme sürecini teşvik etmektir. Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 2012 yılında gerçekleşen 18. Millî Kongresi’nden beri, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki (GSYH) büyümenin ekonomik başarıları değerlendirmede tek ölçüt olarak alınmaması gerektiğini vurguladık. Bunun yerine, Çin’in ekonomik büyüme tarzını dönüştürmeyi hızlandırma ve ekonomiyi yeniden yapılandırma, sanayilerimizde üretim kapasitesi fazlasını hafifletme, reformu kapsamlı bir şekilde derinleştirme, hukuka dayalı yönetişimi güçlendirme ve ülkemizde ekolojik-çevreci bir uygarlaşmayı teşvik etme gibi çabalar için halkı seferber etmeye çalıştık. Bu çabaların hepsi; yaygın etkiye sahip, birbiriyle ilişkili ve derin kökleri olan sorunları çözmeyi hedeflemektedir. Eğer bu zorluklara karşı ayağa kalkmazsak ve girişimlerimizi mevcut nesnel duruma göre uyarlamazsak; eğer ileriye dönük bir yol inşa etmeye ve önümüzdeki engelleri alt etmeye kalkmazsak; işte o zaman bu sorunlar birikmeye devam edecek ve daha güçlü bir şekilde daha da olumsuz bir yöne doğru evirilecektir. En nihayetinde, bütün bunlar, istikrarsızlaştırıcı bir etken ve hatta yıkıcı bir güç olarak karşımıza çıkacaktır. Sorunları etkin bir şekilde göğüsleyip çözüme kavuşturmak için, aynı zamanda birincil ve ikincil sorunlar ile sorunların birincil ve ikincil yanları arasındaki ilişkiyi dengelememiz gerekir. Tıpkı şu deyişteki gibi: “Genel ilkeleri kavrayınca her şey yerli yerine oturur; sorunun kökünü kavrayınca küçük ayrıntılar kendi kendine çözümlenir.” Karmaşık durumlar ve zorlu görevler karışında ilk yapılacak şey, büyük resmi değerlendirmek ve çeşitli çelişkileri açık bir şekilde anlamaktır.

Aynı zamanda, geriye kalan zorlukların çözümünü kolaylaştırma çabası dâhilinde, birincil önemde olan zorlukların kendisini ve bu zorlukların birincil yanının çözümünü öncelikli görev haline getirmeliyiz. ÇKP’nin 18. Ulusal Kongresi’nden beri, reformu ileriye taşıyıp hukukun üstünlüğünü ilerleterek ve Parti disiplinini güçlendirerek kendimizi her açıdan orta düzeyde müreffeh bir toplum kurmaya yönelik kapsamlı gayretlerde bulunmaya adadık.

DÖRT-UÇLU STRATEJİ

Dört-Uçlu Strateji (Xi Jinping'in ortaya attığı kavram) kavramımız bugün Parti’yi ve ülkeyi etkileyen en temel sorunları ele almaktadır: Kapsamlı bir şekilde müreffeh bir toplum inşa etmek, kapsamlı bir şekilde reformu derinleştirmek, kapsamlı bir şekilde hukukun üstünlüğünü uygulamak ve kapsamlı bir şekilde Parti disiplinini güçlendirmek. Bu Dört-Uçlu Strateji'yi uygularken hem genel planlama ile hem de özel ve hassas sorunlarla ilgilenmeliyiz. Örneğin, her açıdan orta düzeyde müreffeh bir toplum kurmayı başarmaya yönelik genel bir plan hazırladık. Bunu yaparken, orta düzey refahın ölçütünün kırsal bölgelerin refahı olduğunu vurguladık.

Reformu ilerletmek için üst düzey bir tasarı hazırladık. Bunu yaparken, önemli alanları ve kilit bağlantıları hedefleyen reformları teşvik ettik. Hukukun üstünlüğünü ilerletmek için sistematik tasarılar hazırladık. Bunu yaparken, Çin’e özgü sosyalist bir hukukun egemenliği sisteminin derinleştirilmesini vurguladık. Kendimizi Parti disiplinini güçlendirmeye adadık. Bunu yaparken, Parti’de yönetimi ve dürüstlüğü ilerlettik. Kamuoyu tarafından yaygın bir tepkiyle karşılanan Dört Farklı Görevi Suistimal Suçu’nu yok etmek için çabaladık: isteksizce çalışıyor gibi görünmek, aşırı bürokrasi, rahatına düşkünlük ve savurganlık. Yani, yetkililerin yozlaşmaya cesaret edememesini, buna güçlerinin yetmemesini ve böyle olmak istememesini güvence altına alacak şekilde önlemler aldık. Çalışmalarımızın her alanında hem önemli hem de önemsiz sorunları ve bir sorunun hem önemli hem de önemsiz yanını ele almalıyız. Bunu yaparken, esas olarak önemli konulara ve herhangi bir sorunun önemli olan yanına odaklanmalıyız. Farklı nitelikleri olan sorunlar için farklı özgün çözüm önlemleri geliştirmeliyiz.

DOĞRU YÖNTEMİ KULLANMAK

Üçüncü olarak, materyalist diyalektiğin temel yöntemini inceleyip kavramalıyız. Bu yolda, sürekli bir biçimde diyalektik düşünceyi uygulama yetimizi geliştirmeli ve karmaşık durum ve sorunlarla başetme yetimizi güçlendirmeliyiz. “Her türlü işte başarının ön koşulu, doğru yöntemi kullanmaktır .” Girişimlerimiz büyüdükçe, diyalektik düşünme yetilerimizi daha da güçlendirmeliyiz. Günümüzdeki, Çin toplumundaki çeşitli farklı çıkarlar arasındaki ilişkiler olağanüstü karmaşıktır. Dolayısıyla, doğru stratejik kararları vermek için, artı ve eksileri değerlendirirken; kısmi ve genel çıkar ve ihtiyaçları dikkate almak, kısa ve uzun vadeli değerlendirmeler yapmak, kilit önemde kaygılar ile genel kaygılar arasındaki ilişkileri dengelemeye çalışmada ustalaşmamız gerekiyor. Reformu kapsamlı bir şekilde derinleştirirken, çabalarımız rastgele olmak yerine sistematik, bütüncül ve eşgüdümlü olmalıdır. Aynı zamanda, reformu ilerletirken, farklı bölgelerin, farklı sanayi sektörlerinin ve farklı toplumsal grupların çıkar ve taleplerini tümüyle dikkate almalıyız. Çeşitli farklı çıkarların birbiriyle yakınsama ve uzlaşma noktalarını doğru bir şekilde belirlemeliyiz. Böylelikle, halkın tümü reformların meyvelerinden daha tam ve daha adil faydalanabilir. Materyalist diyalektiği doğru bir biçimde araştırmak ve uygulamak için metafizik düşünme biçimlerine karşı çıkmalıyız.

METAFİZİĞİ ALAYA ALMAK

Bunu uzun zaman önce anlamış olan atalarımız, metafiziği eleştirmeye ve alaya almaya yönelik birçok ibret verici hikâye anlatmışlardı: Bir fili tartmaya çalışırken, filin bütün kütlesindense sadece bir kısmını tartan kör adamın hikâyesi; ayakkabı alırken, kendi ayağının gerçek büyüklüğü yerine ayakkabının ölçüsüne güvenen Zheng eyaletinden bir adamın hikâyesi; bir çeşmenin dibinden göğü izleyen kurbağanın sınırlı görüş açısı; bir zil çalmak için kendi kulağını tıkayan adamın hikâyesi; filizlerin büyümesini sağlamak için onları çekiştirmek; ayakkabıya sığmak için ayaklarından bir kısmını kesmek; bir yılan çizerken, gereksiz yere ona bir de ayak çizmek.

Dünyada en az çaba gerektiren ve en kolay şey metafiziktir. Çünkü metafizik düşünce ne nesnel bir temel üzerinde yükselir, ne de nesnel gerçekliğin kendisini sınamasını kabul eder, insanlar, istedikleri kadar metafizik saçmalıklar söyleyebilirler. Bunun tersine, materyalist diyalektik, yüksek seviyede hakiki bir çaba ister. Diğer taraftan, nesnel gerçekliği doğru olarak anlamak ve nesnel yasaları gerçekten doğru kavramak için inceleme ve araştırmayı güçlendirmemiz gerekir. Hatta şeyleri durağan değil, dinamik; tek taraflı değil, bütüncül; parçalı değil, sistemli; yalıtılanmış değil, bağlamsal bir şekilde gözlemlemeyi sürdürmeliyiz. Bunu yaparken, çeşitli temel ilişkileri doğru bir şekilde ele almalıyız. Her tür öznelci, formel mantıkçı, mekanik, dogmatik ve deneyselci görüş, metafizik düşünce biçimleridir ve pratik çabalarımızda olumlu bir sonuç doğuramaz.

BİLGİ VE PRATİK

Dördüncü olarak, bilgi ile pratik arasındaki diyalektik ilişkiyi ortaya koyan ilkeyi iyi incelemeli ve iyi kavramalıyız, bu ilkeye göre her zaman pratiğin öncelikli konumunu kabul etmeli ve -pratiğin oluşturduğu temel üzerinde- kuramsal yenileşmeyi teşvik etmede ısrar etmeliyiz. Bu anlamda Marks’ın pratik görüşü, Marksist felsefenin asıl çekirdeğini teşkil eder. Pratik bilgiyi belirler ve aynı zamanda pratik bir yandan bilginin hem kaynağı ve itici gücü, diğer yandan bilginin hedefi ve nihai amacıdır. Bilgi, pratik üzerinde karşı etkide bulunur, doğru bilgi doğru pratiğe yol verir, öte yandan yanlış bilgi, yanlış pratiğe yol açar. Bilgi ve pratiğin birleştirilmesi sorunu, eski Çin düşünürlerinin bile ana tartışma odağı olmuştur.

Örneğin, Şun Zi şunu söylemiştir: “Bir şeyi duymuş olmak, bir şeyi duymamış olmaktan daha iyidir. Bir şeyi görmüş olmak, bir şeyi sadece duymuş olmaktan daha iyidir. Bir şeyi bilmek, bir şeyi sadece görmüş olmaktan daha iyidir. Bir şeyi pratiğe geçirmek, bir şeyi sadece bilmekten daha iyidir.”

Batı Hanedanlığı’ndan Liu Şiang şunu söylemiştir: “Kulaklarla duymak, gözlerle görmek kadar yeterli değildir. Gözlerle görmek, bir yerden yürüyerek geçmek kadar yeterli değildir. Bir yerden yürüyerek geçmek, elle dokunmuş olmak kadar yeterli değildir.”

Song Hanedanlığı’ndan Lu You şunu söylemiştir: “Kitaplardan bilgi edinmek hiçbir şeye yetmez. Sadece pratik aracılığıyla daha derin bir anlayış kazanabiliriz.”

Ming Hanedanlığı’ndanWangFuzhi şunu dile getirmiştir: “Bilgi ve pratik, olumlu bir etkide bulunurken birbirini karşılıklı olarak pekiştirir.”

Girişimlerimizi geliştirmek için en temel yol, pratikten kazandığımız bilgiye dayanmaktır. Partimiz, daima kuramsal çalışmaya önem verir ve kuramın pratiğe uygun ve uyumlu olması gerektiğini vurgular. Kuram, pratikten koptuğu takdirde katı bir dogma haline gelir; canlılık ve ruhunu kaybeder. Doğru kuramın rehberliğine sahip olmayan bir pratik “gece yarısı kör at üstünde derin bir göle doğru yaklaşan bir kör adama” benzetilebilir. Bir kuram, nesnel yasaları ne kadar derin bir biçimde ortaya koyabilirse, bu kuramın toplumsal gelişim ve reforma önderlik etme gücü de o ölçüde daha fazla olacaktır. Çin sosyalizmini savunmak ve geliştirmek için kuramın rolüne büyük bir önem vermeli, var olan kuramlarımıza olan güveni artırmalı ve stratejik kararlılığımızı güçlendirmeliyiz.

Tekrar tekrar birçok pratiklerimiz temelinde ve gerçeklikle karşılaştırma temelinde üretmiş olduğumuz doğru kuramlarımızı herhangi bir kararsızlık ve tereddüde düşmeksizin savunmalıyız. Pratiğin sınırları olmadığı gibi, kuramsal alanda yenileşmenin de sınırları yoktur. Eğer Parti’nin ve halkın üstlendiği büyük dava ve girişimleri kesintisiz şekilde ilerletmek istiyorsak, öncelikle kuramsal alanda gelişimi güçlendirmeliyiz. Değişen zamanımıza ve pratikteki gelişime uygun olarak, düşünce ve kavrayışlarımızı derinleştirmeli, geçmiş deneyimlerimizden öğrenmeli ve kuramsal alanda yenileşmeleri başarmalıyız. Bir yandan kuramın bize yol göstermesi ile pratik içinde yeni arayışlar geliştirme arasındaki diyalektik birliği savunmalı, diğer yandan kuramsal alanda yenilik ile pratik alanda yenilik arasındaki olumlu bir etkileşim sağlamalı, bu yolla 21. yüzyıl Çin’i için Marksizm’i geliştirme çabalarımızı bu diyalektik birlik ve etkileşim temeli üzerinde yükseltmeliyiz.