Ya Milli Mutabakat ya erken seçim!

Yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi AKP ve T. Erdoğan için ağır bir hezimet oldu. Son bir yıl içinde, en az 3-4 kez “Bunları Ekonomi Götürecek” başlıklı yazılarım yayınlandı bu köşede.

Ama iktidar, her şeyi olduğu gibi ağır ekonomik krizi de örtbas etmeye, yandaş medya ile algı operasyonları yapmaya, TÜİK Yönetimine kendi adamlarını getirmeye ve ortalık güllük-gülistanlıkmış gibi davranmaya devam etti.

Dar gelirli ve emekli insanlar, Şubat soğuğunda, patates-soğan kuyruğunda 1 TL daha ucuza alabilmek için bekleşirken, hiç sıkılmadan “bunlar varlık kuyruklarıdır” diyebildi.
25 yıldır İstanbul belediyesini yöneten zihniyet (17 yıl AKP) kaybetti. Ağır bir yenilgiye uğradı. Çünkü bu seçim bizzat iktidar tarafından adeta tüm politikalarının oylandığı bir referanduma dönüştürülmüştü.
Bu sonuçların kuşkusuz ki, analiz edilecek, yorumlanacak onlarca belki de yüzlerce irili-ufaklı nedeni var. Ama bugün, öne çıkan ve ilk akla gelen sebep ve sonuçlarını değerlendireceğiz.

1- Başkanlık rejimi sistemi iflas etmiştir. Bu seçim sonuçları halkın tek adam-tek parti yönetiminden duyduğu rahatsızlığın ve tepkinin açık bir göstergesidir. Çünkü insanlar, Demokratik Parlamenter Rejimi bugün mumla arar hale gelmişlerdir.

2- Belediyelerde ve bürokraside ortaya çıkan, eş-dost-akraba kayırmacılığı ve ayyuka çıkan ihale yolsuzluğu iddiaları inanılmaz bir yağma düzenini milletin gözleri önüne sermiş ve tepkisini çekmiştir.

3- Tehditkar ifadeler ve saldırgan üslupla yürütülen, toplumu geren, kamplaştıran ve kutuplaştıran söylemler ve politikalar da iflas etmiştir. Öyle ki, iktidar, rakiplerini aylarca “terörist-zillet-Pontus vb.” gibi ifadelerle suçlarken bir anda dünyanın gördüğü en azılı ve kanlı terör örgütünün İmralı’daki başından medet umar hale gelmiştir. Bu da tam ibretlik bir durumdur.

4- Akıl-izan-insaf ve vicdandan yoksun yayınlarıyla, iktidara destek verdiğini zanneden besleme-tetikçi havuz ve yandaş medya ise, rezil olmuş, milletin nezdinde artık hiçbir inandırıcılığı ve itibarı kalmamıştır.

5- İhvancı politikalar, toplumun sosyo-kültürel olarak Araplaştırılmaya çalıştırılması, din maskeli gerici çıkar cemaatleriyle kol kola girilmesi, Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine ve Ata’sına karşı saygısız ve hayasız saldırılar, hepsi ama hepsi laik demokratik hukuk devletine inanan milyonlarca İstanbullu tarafından açıkça reddedilmiştir.

6- YSK Başkan ve Üyeleri önce referandumda, ardından 31 Mart yerel seçimlerinde, verdikleri akla-hukuka ve vicdana aykırı kararlarıyla, temiz-dürüst-adil ve tarafsız demokratik seçim geleneğine gölge düşürmüş ve seçim sonuçlarının şaibeli hale gelmesine neden olmuşlardır. Halkın çok büyük bir bölümünün itimadını yitirmişlerdir. Derhal istifa etmeleri hukuk ve demokrasimiz için önemli bir katkı olacaktır.

7- Sonuç olarak, bu ağır seçim yenilgisi, bu niteliksiz ve başarısız kabine, bu partizan bürokrasi, bu yandaş-tetikçi medya, bu eş-dost ve akraba kayırmacılığı, bu ağır ve derin ekonomik krizin yol açtığı görülmemiş işsizlik-yolsuzluk-enflasyon-yoksulluk ve yüksek faizlerle, ağır dış borç yükü altında hâlâ böyle gelmiş-böyle devam eder denemez, denmemelidir.

Ülke ağır dış tehditler ve ekonomik kriz altında daha fazla bir açmaza sürüklenmeden, acilen bir Milli Mutabakata gidilmelidir.

Kaybolan yatırım iklimini yeniden tesis edecek, hukuk devletinin-bağımsız ve tarafsız yargının önünü açacak, bürokraside ehliyet ve liyakati yeniden ön plana çıkarak adımlar süratle atılmalıdır. Bunun da yolu ilk olarak –demokratik yöntemlerle- sağ-sol demeden partiler üstü, toplumun geniş kesimlerinin desteğini alabilecek, tecrübeli, bilgili, uzman ve itibarlı isimlerden oluşacak ve TBMM’nin de onayını alabilecek gerçek bir hükümet oluşturmaktan geçmektedir.

Bugünkü gibi adına “Kabine” denilen atanmış, aralarında eş-dost ve akrabaların da olduğu, yetersiz ve başarısız “Yes Man” bürokratlardan oluşan bir ekiple ülkenin devasa hale getirilen sorunlarını çözmek de, toplumsal Milli Mutabakatı sağlamak da mümkün değildir.

Daha fazla gecikilmeden, ya ülkede toplumsal huzuru ve istikrarı sağlayabilecek demokratik bir milli hükümet kurulmalı ya da ülkeyi çıkmaz sokağa sürükleyen ve İstanbul seçimlerinde görüldüğü üzere, halk desteğini büyük ölçüde kaybeden iktidarı değiştirmek üzere erken seçime gidilmelidir. Mevcut durumun sürdürülmesinde ısrar ve inat edilirse, hayatın ve ekonominin gerçekleri zaten ister istemez Türkiye’de Erken Genel Seçimin önünü açacaktır.