Yaşamı ağaçta ölümsüzleştirmek

2019 TÜYAP 38. İstanbul Kitap Fuarı, Beylikdüzü’ndeki fuar alanında 2 Kasım günü başlıyor. Geçtiğimiz Mayıs’taki genel kurulda TYS Genel Başkanı seçilen Adnan Özyalçıner, fuarın da bu yılki onur yazarı seçildi. Fuarın teması ise, Özyalçıner’in de edebiyat tarihimizdeki yerini vurguluyor: “Edebiyatımızda 1950 Kuşağı”... 1970’lerin sonlarında yayımladığı Eleştiri dergisiyle gerçekçi eleştirinin gelenek ve gelecek sarkacındaki güncel konumunu, toplumsal gerilimle sanatın kesişmesinin edebî söyleme yansımasını belirlemeye ve somutlamaya yönelik önemli bir girişimde bulunan Hikmet Altınkaynak, “Edebiyatın Işığında” adlı son köşe yazısında 1950 Kuşağı’nda yer alan adları sıralıyor (Cumhuriyet, 24 Ekim):
“Siyasal iktidar DP iktidarı) basına, şair ve yazarlara baskılar uygular, kendine bağlı besleme bir basın yaratır. Böyle bir ortamda bile şiirde İkinci Yeni şairleri, öyküde 1950 Kuşağı öykücüleri, edebiyat tarihimizin en önemli yapıtlarını verirler. Bunun için de bu dönem öykünün altın yılları olarak nitelendirilir. Bu öykücülerin başlıcaları abc sırasıyla şunlardır: Adnan Özyalçıner, Demir Özlü, Demirtaş Ceyhun, Erdal Öz, Ferit Edgü, Leylâ Erbil, Nezihe Meriç, Onat Kutlar, Orhan Duru, Yusuf Atılgan.”

KUŞAKLAR VE ONYILLAR

Adı geçen yazarların ilk yapıtlarına bakacak olursak: Özyalçıner’in Panayır (1960), Özlü’nün Bunaltı (1958), Ceyhun’un Tanrıgillerden Biri (1961), Öz’ün Yorgunlar (1960) ve Odalarda (roman,1960), Edgü’nün Kaçkınlar (1959), Erbil’in Hallaç (1959), Meriç’in Bozbulanık (1953) ve Topal Koşma (1956), Kutlar’ın İshak (1959), Duru’nun Bırakılmış Biri (1959), Atılgan’ın Aylak Adam (roman, 1958) yapıtlarıyla, “edebiyat tarihimizin en önemli yapıtlarını verdikleri” savı, kanımca yazarlarının bile oldukça abartılı bulacakları ölçüde, gerçekçilikten uzak... Pazar Postası, Seçilmiş Hikâyeler, Yeni Ufuklar, Dost, “a dergisi” vb dergilerin 1950’lerde yayımladığı öykülere bakarak da bu sonucu kabullenmek güç görünüyor. Şu denebilir: Adı geçen yazarların o yıllarda verdikleri yapıtlar, kendilerinin daha sonraki dev yapıtlarının hazırlayıcısı olmuştur. Yetmez mi? diyenler olabilir.
Kanımca, açıklaması ne olursa olsun, 1950’li yılların öykücülüğü ve yazarlarının edebiyatımızda altın yılları temsil ettiği vargısı, gerek içerik ve söylemde öncülük, gerekse toplumsal olgularla edebiyatın kesişimini örnekleme açısından, gerçekçi eleştirinin sergileyici ve saptayıcı çabalarıyla desteklenmeye muhtaçtır.
Şu da var ki edebiyat kuşaklarının on yıllarla belirlenmesi de bir dönemi estetik çerçevede doğru değerlendirmeye olanak vermeyebilir. 1940 gerçekçiliği için kullanılan 40 Kuşağı nitemi, daha sonra 1970’lerin militan şiiri için 70 Kuşağı adlandırmasını getirdi. Oysa ne 1940 gerçekçiliği, ne 1970 yıllarının militan şiiri böyle 10 yıllık bir dönemle adlandırmaya sığar. Şimdi bir de 50 Kuşağı’nın bu yanılsatıcı yaklaşımlarla ele alınması edebiyat tarihçisini iyice zora sokacağa benzer. Edebiyat tarihini onyıllarla dönemleştirme yolundan çıkmak gerekir.

TÜYAP’TA 1950’LERDEN İKİ USTA

Broy Yayınevi TÜYAP’ta Demirtaş Ceyhun’un Edebiyat Cephesi Dergisi ile Edebiyatımı Geri İstiyorum kitabını öne çıkartarak TÜYAP’ın temasıyla örtüşen bir panel düzenledi (6 Kasım). Kemal Bek ve Seyyit Nezir, Aydan Ay’ın yönettiği panelde konuşmacı olarak yer alıyor. Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği, Cemal Süreya’yı şairin iki dizesinden yola çıkarak “Kaz Dağları İkinci Çanakkale Zaferimiz” konulu etkinliğiyle anıyor. Anımsanacağı üzere Cemal Süreya, orman yangınlarının planlı bir doğa ve ağaç katliamına dönüştüğü son 40 yıllık sürecin ilk yıllarında tepkisini Ölüm şiirindeki şu iki dizesinde evrensel bir slogan önerisiyle göstermişti:
Ölüm geliyor aklıma ölüm
Bir ağacın gövdesine sarılıyorum
Zühal Tekkanat, Mecit Ünal, Seyyit Nezir’in konuşmacı olarak katıldığı paneli Aydan Ay yönetiyor (7 Kasım). Bu arada, anı ve eleştiri anlayışı başkalarına çirkefini bulaştırmak olanların basın ve yayın dünyasındaki saldırıları nedeniyle nicedir kahırdan bunalarak rahatsızlanan, neyse ki bir süredir gördüğü tedavinin olumlu sonuçlanarak bugün yoğun bakımdan çıkmasını umut ve özlemle beklediğimiz Tekkanat’ın birkaç cümlelik olsun, sevenleriyle panelde özlem gidermesini de gönülden istiyoruz.