Yurt gezisini yarıda kesip Erzurum’a koştu: Atatürk’ün deprem duyarlılığı

1939 Erzincan, 1999 Gölcük-Marmara ve şimdi de Kahramanmaraş büyük depremiyle yüreklerimiz yandı. Bu büyük depremler dışında da çok sayıda deprem yaşadık. İşte bunlardan birisi de 13 Eylül 1924 günü Erzurum’da 6,8 büyüklüğünde meydana gelen depremdi. Bu deprem sırasında yurt gezisinde iken depremi Trabzon’da duyan Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, gezi programını değiştirir ve Erzurum’a gider. Erzurum depremi sonrası söylediği şu sözler bugüne de rehber gibidir: “Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur.”

11 GÜN BÖLGEDE KALDI

Savaş yaralarını daha sarmadan meydana gelen Erzurum-Sarıkamış hattındaki depremde 214 kişi hayatını kaybeder, bin 119 hayvan telef olur, 2 bin 514 hane kısmen, 3 bin 787 hane de tamamen yıkılır. 1 Ekim’e kadar yapılan tespitlerde, Kars vilayeti dâhilinde 13 köyde 238 ev kısmen, 13 ev tamamen yıkılır, 181 evin de duvarları tahrip olur. Vatandaşların mahsulleri ise açıkta kalır. İşte bu yaraları sarmak için genç Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri ve halkı seferber olur. Yaraları el birliğiyle sarar. Paşa 30 Eylül-10 Ekim 1924 arasında 11 gün bölgede incelemelerde bulunur. Çalışmaları yerinde inceler. Anında Ankara’ya direktifler verir. İlk etapta eşi ve kendisi 10’ar bin lira, yanında bulunan Milletvekilleri üçer yüz, yaver, umumi kâtip ve diğerleri yüz-iki yüz lira arasında yardımda bulunurlar.

Erzurum depremi, Atatürk bölgede 11 gün incelemede bulundu.

Vilayette Deprem Komisyonu kurulur. Ankara’dan acilen 40 bin lira ödenek gönderilmesi istenir. Hükümet yardım için 110 bin lira ödenek ayırma kararı alır. Atatürk acilen 50 bin lira daha gönderilmesini ister. Yıkılan binalar için 20 bin lira daha gönderilir. Devletin gayreti kara kış gelmeden bölgenin ayağa kaldırılmasıdır… Bunun için askeri birlikler de seferber olur. Mağdur vatandaşların açıkta kalmaması, ev ve ahırlarını kısa sürede yapmaları için ormandan yararlanılması istenir. Askeri birliklerin istihkam bölükleri de ev yapımında destek olur. Türkiye çapında da yardım kampanyaları açılır. Yurt dışından da devletler para yardımında bulunur. İlk yardımı Fransa 50 bin frankla yapar. Kızılhaç 5 bin frank, komşumuz Sovyetler Birliği ise 2 bin ruble, İstanbul Konsolosluğu bin dolar, Türk Kızılay’ı ise 19 bin 500 lira yardımda bulunur. Ayrıca bölgede çadırlar ve aş evleri kurar. İstanbul Belediyesi 20 bin lira, ayrıca vilayetlerde de paralar toplanır, iş adamları da durumlarına göre para yardımında bulunur. Depremzedelere yardım için Erzurum’da at ve cirit yarışı da yapılır.

VATANDAŞ DERTLERİNİ UNUTTU

Depremin etkilediği köylerde yaşananları o dönem 11 yaşında olan Zeki Başar, şöyle anlatır: “13 Eylül 1924 günü kopan kıyamet yani genel deyimiyle korkunç ‘hareket-i arz’ (deprem); duvarlarda taş, tandırlarda aş bırakmamıştı. Her şeyi alt üst etmişti. Yapılanlar yıkılmış, enkaz altında can verenler az olmamıştı. Mezarlıkta yatanların kemikleri bile yeryüzüne fırlamıştı. Doğanın ve toprağın çehresi değişmiş gibi idi. Paniğe kapılmayan kalmamıştı.” (Nurhan Aydın-Elif Ergün, 1924 Erzurum Depremi ve Gazi Mustafa Kemal Paşa, Tarih ve Günce, Erzurum, 2018, s.150.)

Gazi Paşa gezisi sırasında köylere de uğrar. Halk gaziye büyük ilgi gösterir ve ona memnuniyetlerini iletirler. Anadolu Ajansı, gezi sırasında geçtiği haberde şunları belirtir: “Köylülerle Gazi’nin harabeler arasında dertleşmesi pek samimi ve pek hazin olmuştur. Köylüler felaketli demlerinde Reis-i Cumhur’u aralarında görmelerinden bütün dertlerini unuttuklarını ve bu ziyaretle müteselli olduklarını, her türlü âlâme mukavemet için kudret aldıklarını ağlayarak temin etmişlerdi.”

GAZİ PAŞA’NIN MESAJLARI

30 Eylül 1924 tarihinde Erzurum Belediyesinde verilen ziyafette uzun bir konuşma yapan Gazi Paşa, şu önemli tespitlerde bulunur:

“Trabzon'da o acı haberi alır almaz, buraya koşmak, buradaki felaketzedelerle hemdert olmak, en büyük emelim oldu. Zelzelenin bu havalide yaptığı tahribattan içim kan ağlıyor.

Arkadaşlar! Hükümet heyetimizin Erzurum felaketi ile, felaketzedeleriyle pek sıkı surette alakadar olduğunu, yalnız resmi vazife icabı olduğu için değil, insani, vicdani hislerle ıstırabı hafifletmek için en tesirli tedbirleri almakla iştigal ettiğini ehemmiyetle kaydederim.

Efendiler! Bu defa Erzurum'a gelirken ayrı ayrı mıntıkalardan geçtim. Memleketin doğusu ile batısı ve merkezi arasındaki irtibat, Cumhuriyet idaresinin kâfi göremeyeceği bir derecededir. Bunun için, doğuyu vatanın diğer kısımlarına bağlayacak bir şimendifer hattının buraya kadar uzatılmasını, Türk Cumhuriyeti için hayati mesele sayıyorum. Ve hükümetin de buna aynı ehemmiyeti vermekte olduğunu ve memleketin doğu ucu ile batı ucunun medeni nakliye vasıtalarıyla birkaç sene zarfında mutlaka birleşeceğini size temin ederim.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.17, Kaynak Yayınları, s.64-65.)

YARDIMLARIN ARTIRILMASI

2 Ekim 1924, Başvekil İsmet Paşa’ya: “Erzurum'daki zelzeleden üzülen, bütün Türk milletidir. Bütün Türk camiasının kalbi tıpkı benim üzüntümle çarpmaktadır. Umumun bu üzüntüye yalnız manen alakadar kalmayacağı, mevcut felaketi hafifletmek için maddeten de şefkat vazifesini yapacağı muhakkaktır.” (Age, s.70.)

5 Ekim, İsmet Paşa’ya: “Tarafımdan Abbas Hilmi Paşa'yı ziyaretle zelzele felaketzedeleri için elli bin liradan aşağı olmamak üzere yardımda bulunmasını rica ettiğimi Erzurum'da Yunus Nadi Bey'e yazmıştım. Bunun üzerine malum bağışta bulunmuştur, Efendim.” (Age, s.75.)

7 Ekim, Kars’tan İsmet Paşa’ya: “Anavatana yeni iltihak etmiş olmalarından ve özel vaziyetleri dolayısıyla hükümetçe bu havaliye fazla alaka göstermek icap etmektedir.” (Age, s.76.)

8 Ekim, bölgedeki çocuklara kitap bağışı yapan Kitapçı İbrahim Hilmi Bey’e: “İlim ve irfan ile donanmış bir kavim her nevi felakete, tabiattan gelse bile, çare bulabileceğine işaret olan bu nevi bağışınız bütün milletçe takdire değer manadadır.” (Age, s.77.)

10 Ekim, Erzurum’dan İsmet Paşa’ya: “Dönüşümde bazı köylere uğrayarak halkla görüştüm. Herkes müsterih ve emindir. Cumhuriyet hükümetine dua ediyor.” (Age, s.80.)