Yüzyılın Planlaması kitabım

Her kitap bir varoluş mücadelesidir. Yazar, sonsuzluğu arar ve topluma adanır.

4. kitabım Yüzyılın Planlaması (aile dayanışmasıyla) Cinius Yayınları'ndan çıktı.

Buradan yenileyeyim: Herhangi bir geliri olursa, kimsesiz çocuklara aktaracağım.

O arada hükümetin, kağıt üretimine ve yazılı basına destek vermesi yaşamsal bir ödevidir.

Gerçekten kültürel kalkınma, planlama faaliyetinin de önemli bir girdisi ve çıktısıdır.

DÖRT ANA BÖLÜM, BİR ANAFİKİR!

Yüzyılın Planlaması kitabımın; A) Planlama, Ekonomik veriler ve geleceğimiz…;

B) Cumhuriyet, partiler, sistem ve seçimler…; C) Dünya düzensizliği, yoksulluk, Türkiye ve arayışlar…; D) Ekonomik paketler, ekonomide zorluklar ve olanaklar… başlıklı dört bölümü vardır. Kitabın her bir bölümü kendi içinde birbirini tamamlayan ve yıllar itibariyle kaleme aldığım konuyla ilgili makalelerden oluşmaktadır. Kitabın dört bölümü de bir arada düşünülünce belli bir anafikrin paylaşılmış olduğu görülecektir: Türkiye hızla gelişmek, bunun için kamu başta yatırımlarını artırmak, dengeli gelişme, hakça ekonomi ve dünyayla rekabet için de, planlama anlayışını geliştirmek ve kurumsallaştırmak zorundadır.

TÜRKİYE’NİN BÜYÜK PLANLAMA BİRİKİMİ

Hemen anımsamak gerek: Türkiye’nin planlama ve planlama kurumları açısından deneyimi oldukça fazladır. 1961’den sonra devlet hayatına giren, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kalkınma yolundaki birçok komşu ülkeye ve gelişme hedefiyle dünya üzerinde birçok devlete de örnek vermiş bir yapıydı…

DPT iktisadi ve sosyal kısa, orta, uzun vadeli kalkınma hedeflerinde stratejik planları hazırlayan ve tavsiye eden bir kurumdu. DPT’nin Yüksek Planlama Kurulunda benimsenen planı, Bakanlar Kurulu’na ve oradan da TBMM’ye giderek, yaşama aktarılırdı. Söz konusu planın hazırlanmasında fiilen Planlama Merkez Teşkilatı ve İktisadi, Sosyal, Koordinasyon daire başkanlıklarına bağlı uzmanlar ve uzman yardımcılarının emeği bulunurdu.

NEDEN 5 YILLIK PLANLAR?

Genel 5’er yıllık planlar hazırlanmasının sanırım bir amacı da vardı: O dönemde de parlamenter demokrasi seçimleri 4 yılda bir yapılmakta, dolayısıyla beş yıl olarak vaaz edilen bir plan süresi hem iktidarların devir-tesliminde plan itibariyle performans değerlendirilmesine kolaylık sağlamakta, hem de seçimi aşan bir planlama süresiyle, plan işinin devletin devamlılığı içinde yorumlanmasına vurgu yapılmaktaydı. Bu bağlamda, devlet planlamasının siyasi farklılıklara feda edilemeyecek önemde bir söz-verim olduğu hatırda tutulurdu.

YİNE VE YENİDEN DPT!

Tüm bunları planlama anlayışının bir çatı kurumuna gereksinmesi olduğunu düşündüğüm için bir kez daha sizlerle hatırlamak istedim. Gerçekten, DPT son yıllarda olduğu gibi herhangi bir kalkınma bakanlığının çatısında eritilmemesi gereken derecede karmaşık bilgi kurumudur ve herhangi bir üst kurul veya ajans içinde eritilmemesi/eklemlenmemesi tam tersine, özerkçe çalışması gereken bir birikimin öz yapısıdır. DPT’den en üst verimi ancak onun devlet hiyerarşi içinde ve ancak çalışmalarında bağımsız olmasıyla alınabileceği akılda tutulmalıdır. Türkiye’nin sorunlarının çözümünde eskisine oranla çok daha güçlendirilmiş ancak özerk çalışacak bir DPT’ye kesin gereksinimi olduğuna inanıyorum.

İNSANCIL HAKÇA BİR DÜZEN ARAYIŞI

Evet, Türkiye bugün bir arayıştadır. Toplumumuz iktisadi açıdan insancıl ve hakça bir düzeni yaşamak istiyor. Ekonomik, sosyal, kültürel hatta siyasal gelişmemizi bir süre istikrarına kavuşturmak zorundayız. Buna giden yol ise planlamadan geçmektedir. Türkiye, dünyanın en genç nüfuslarından birine sahip bir ülke olarak vatandaşlarına istihdam sağlamak zorundadır. Bu amaçla eğitimin, geleceğin mesleklerinin, bu mesleklerde çalışacak insan gücünü yetiştirecek mesleki-teknik okulların planlamasına ihtiyaç vardır.

ÜRETİM EKONOMİSİNE TAM YOL İLERİ!

Türkiye, üretim ekonomisine tam yol ileri yönelmek zorundadır. Türkiye, özelleştirmecilikten sakınarak, kamuculuğa ağırlık vermek durumundadır. Tüm bunlar sektör, bölge, tüm üretim potansiyelinin planlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, illerimizin üretim kabiliyetlerini, bölgesel üretim avantajlarını, KOBİ’lerin ve TeknoParkların konumlandırılmasını ele almalı, bunları yurt genelinde entegre anlayışla ve adalet anlayışıyla dağıtmalıyız.

GELİŞMENİN SANCAĞI SANAYİLEŞME

Türkiye, ağır sanayiyi ve konvansiyonel sanayiyi olduğu kadar hafif sanayisini de, o arada, küçük üretim tipi işletmelerini, atölyelerini de desteklemekle mükelleftir. Gelir dağılımında düzeltici etkileri sağlayacak, yeni gelir kapıları açacak bu yönelim kendiliğinden olmaz, mutlaka kamunun öncülüğü gerekir; kamu ise halkla el ele başarım için planlı bir anlayışı temellendirmeli ve hayata geçirmelidir.

TÜRKİYE’NİN PUSULASI PLANLAMA

Nihayet yeni gelişen pazarlara açılmak, karşılaştırmalı üstünlük kuramından yararlanmak, uzay teknolojisi gibi yenilikleri ve ekonomik istihbarat gibi kısmen yeni kavradığımızı olanakları kullanarak, gümrüklerden ikili ve çok taraflı iktisadi ilişkilere Türkiye’nin kazançlı çıkması dolayısıyla da halkımızın refahının artması için tam, etkin, entegre, sağlaması yapılan, denetime açık bir planlamanın yaşama geçirilmesi gerekmektedir.

Umarım yeni kitabım bu anlayışa bir ölçüde katkı sağlar.

Kitap Linki: https://cinius.shop/product/yuzyilin-planlamasi/