Son Yazıları

Akademisyenler anayasa tuzağına 'hayır' diyor

Türkiye, kendi toprak bütünlüğünü korumak amacıyla Suriye’deki ateş çemberine dalmak zorunda kaldı. Şam ve Halep’i biliyorduk. Ama terör grupları arasında el değiştiren köy ve kasabaların, irili ufaklı kentlerin isimlerini bu vesileyle öğrendik: El Bap, Cerablus, Mümbiç, Rakka, vb. Yoksa, akrabalık bağları ve özel ilgisi olanların dışında, asırlardır iki adım ötemizde yaşamını sürdüren Arap coğrafyası hakkında hiçbir bilgimiz yoktu.

Oysa bizde ABD eyaletlerini, Avrupa ülkelerini ve onların belli başlı kentlerini su gibi sayacak çok kişi bulunur. Bu paradoks üzerinde çok konuşmak ve tartışmak gerekir. Şimdi soframıza dayatılan Anayasa değişikliği üzerinde bir değerlendirme yapmak zorundayız.

Yazının Devamı

Çift pusulalı bir devrimci aydın

Yeni Tanzimatçılıkla Yeni Osmanlıcılık arasında sıkışmış bir toplumda yaşıyoruz. Oysa 20. Yüzyılın başında sosyalizm rüzgarını ardına alarak yaptığımız üçüncü yol denemesi başarılı olmuştu. Çok haklı olarak liderinin adını alan "Kemalizm" seçeneği, diğer mazlum ve sömürülen milletlere esin kaynağı oldu.

Türklerin etnik temelin çok ötesinde modern bir devlet çatısı altında örgütlenebilmesi, bu seçenek sayesinde gerçekleşti. Aydınlarımız, Kemalizm'in ve Cumhuriyet'in başarılarının verdiği özgüvenle yeni bir toplum inşasında görevler üstlendiler.Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren temellerimize konulan harçta bir miktar sosyalizm olmuştur. Modern sanayinin kuruluşu, işçi sınıfı ve ücretlilerin yaygınlaşması, sosyalist fikir ve örgütlenmenin giderek güçlenmesi için zemin oluşturdu.1960'lı yıllarda Türk aydınının pusulası, çoğunlukla Kemalizmi veya sosyalizmi gösteriyordu. Bazı önemli aydınlar ise bu iki pusulayı birden kullanıyordu. Bilimsel sosyalizmin felsefesini ve yöntemini Türkiye koşullarına uygularken Kemalizmin mirasını titizlikle koruyorlardı.Uğur Mumcu bu aydınların önde gelen temsilcilerindendi. Gücünü ve cesaretini hem bilgisinden, hem de elindeki bu iki sağlam pusuladan alıyordu. Tam bağımsızlıktan yana, özgürlük ve eşitlikçi bir Türkiye için ödünsüz bir kavgayı göze almıştı.

Yazının Devamı

Üniversite anayasa tartışmalarının neresinde?

Türkiye’nin her biri kördüğüm olmuş sorunları karşısında üniversitelerden yeterli ses çıkmamasından yakınıp duruyoruz. Ülkenin bugünü ve geleceği için belirleyici önemdeki son Anayasa değişikliği tartışmalarında da durum farklı değil.

12 Eylül Amerikancı Darbesinin ürünü olan 1982 Anayasası Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı’nın makasından çıkmıştı. 1961 Anayasası ise dönemin önde gelen hukukçularının ortak aklıydı. İstanbul Üniversitesi’nin efsane rektörü Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, aynı zamanda Türkiye’de ve dünyada sayılı idare hukukçusu olarak işin başındaydı. Tarık Zafer Tunaya, Hüseyin Naim Kubalı, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Ragıp Sarıca, Muammer Raşit Sevig, Naci Şensoy, İsmet Giritli gibi deneyimli veya genç hukukçu akademisyenlerin görüşlerine başvurulmuştu.

Yazının Devamı

Bilimsel gelişmenin anahtarı bağımsızlık

“Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz” Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1937

Anıtkabir’i ziyaret ederken “sap sap dikilmek” yerine büyük lideri anlamaya çalışan yurttaşlar, bu önemli binayı, belgeleri ve bıraktığı eserleri alıcı gözle inceler. Çünkü Anıtkabir, yalnız büyük Atatürk’ün aziz naaşının bulunduğu yer değil, kurduğu Cumhuriyet’in temel niteliklerini yansıtan bir mekândır.

Yazının Devamı