Mehmet Yuva

yuvacenudi@gmail.com

Son Yazıları

İsyan ateşini yakan en kadim şehir

Sömürge tamahları için yalan söylediler. Bu yalanlarına tüm kutsalları alet ettiler. Yeni ve zengin bedenleri kemirmek üzere Afrika’ya, Asya’ya, Amerika ve Avustralya kıtasına mikrop ve virüs gibi yayıldılar. İşgal ve talan ederken, yerlileri katlederken bunu Allah ve medeniyet için yaptıklarını söylediler. Allah’ın seçkin toplulukları olduklarını iddia ettiler. En az 500 senedir yalan söylüyorlar. Son 120 yıldır daha çok yalan söylemeye ihtiyaç duydular. Aç çekirge sürüleri gibi istila ettikleri her yerin kanını, zenginliğini emdiler. Girdikleri hiçbir coğrafya iflah olmadı. Kendileri için inşa ettikleri kolonileri dışında girdikleri hangi memlekete üretimi, huzuru, barışı ve istikrarı ikame ettiler? Sürekli düşman ürettiler. Savaşları, işgalleri için her dönemde yeni düşman kuvvetler yarattılar. Savaşları bir sağlık sigortası olarak gördüler.

Her eleştiriyi Sami ve Yahudi düşmanlığı içinde sundular. İsrail’i eleştiremezsiniz, Yahudi oligarklara dokunamazsınız, ahtapot Yahudi hanedanlıklarına laf söyleyemezsiniz, ABD, İngiltere ve Avrupa’nın en şaşalı üniversitelerine milyonlarca dolar bağış yapan Yahudi kodamanları tenkit edemezsiniz, ederseniz Sami düşmanı (anti-Sami manasında antisemitik) olursunuz. Yahudi düşmanı faşist ırkçı sayılırsınız, Rektör, Dekan veya Bölüm Başkanıysanız görevden alınırsınız, Profesörseniz arkadan kelepçelenirsiniz, öğrenciyseniz bursunuz kesilir okuldan atılırsınız. Bu uygulamaları, nakıs namus zatları eleştirirseniz medyadaki canavarları seni parçalamak için iblisin aklına gelmeyen kumpaslara, yalanlara, karalamalara, tehdit ve şantajlara maruz kalırsınız. Irak, Suriye, Filistin sahasında şahit olduğumuz katliamlar, talanlar, tarihi eser kaçakçılığı ve bilumum eşkıyalık, dünya zenginliğinin bir zümrenin tekelinde olması, trilyonlarca doların silah ve savaş projeleri için harcanması insan vicdanını yaralayan ve sabrını taşıran gelişmelerdir. Musevi’si, Hristiyan’ı, Müslüman’ı inananı ve inanmayanı onurlu ve medeni insanlar üniversitelerde, sokaklarda, iş yerlerinde topyekûn ayaktadır.

Yazının Devamı

Ya İstiklal ve medeniyet ya yok oluş

18-14 bin sene önce hâsıl olan son buzul çağının (Alman topografya uzmanları, Alp dağlarının İtalya steplerine kadar ulaşan bu çözülmeyeve buzuldan arınmış bu bölgeye, solucan şekline benzediği için ‘Wurm’ adını verdiler. Ancak en ‘son buzul çağı’ derken aslında anlatılmak istenen eskinin bittiği ve yeni olanın başlangıcıdır. Bu manada Dünya'da üstünde yaşayabilmek ve üretebilmek için uygun ve verimli koşulları sunan ilk kara coğrafyası Bereketli Hilal olarak (El-Hilal El-Hasib- Fertile Crescent) adlandırılan coğrafyamızdır. Eski Yunan ve Roma uygarlıklarına kaynaklık eden ve filhakika o uygarlıkları inşa eden kadim medeniyetler coğrafyasının (Asur, Ebla, Ugarit, Mari, Babil, Fenike) bugün devamı olan Irak, Anadolu, Suriye ile Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ve Toroslara kadar uzanan bölge ile Şam (bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin) ve Mısır, Nil Deltasını içine alır.

Konu hakkında kapsamlı bir çalışma yapan Dr. Bekir Atar’ın ‘Gıdamız Buğdayın Geçmişten Geleceğe Yolculuğu’ adlı kitabında da izah ettiği gibi, bilinen en eski kültürün Bereketli Hilâl'de doğduğu 1948'den bu yana radyo-karbon araştırmalarıyla da doğrulanmıştır. “Bugün, en geç M.Ö. 9.000 dolaylarında bölgenin yerleşik tarıma ve köy yaşamına geçtiği, hemen ardından da sulu (cıvık) tarımın başladığı bilinmektedir. Bütün Dünya'daki tarımın temelinde bulunan sekiz temel bitkiden altısı bu bölgede evcilleştirilmiştir. Bunlar; çift sıralı buğday, tek sıralı buğday, arpa, mercimek, bezelye, nohut, acı burçak ve keten bitkisidir.” Bu hususla ilgili dikkat çekmek istediğimiz bir başka önemli husus, bu en kadim ve tarımı, mimariyi, mühendisliği, alfabeyi ve tüm ilimlerin isimleri ve kurallarını öğreten kültür aynı zamanda ilk lisanı ve yazıyı diplomaside, ticarette ve eşyalarda kullananlardır.

Yazının Devamı

Cinsini sevdiğim cinsine çeker

Almanya’da bir partinin tek başına iktidar olduğu dönemler istisnadır. Koalisyon hükümetleri revaçtadır. Sistemin gövdesini oluşturan iki ana parti Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD)’dir. Hür Demokrat Parti (FDP), Sol (Die Linken), Federal 90/Yeşiller (Bündnis 90/Die Grünen) ana gövdenin önemli dallarıdır. Bunun yanında kendisini sistemin dışında hatta sisteme alternatif olarak tanımlayan Neo-Nazi radikal sağcı Almanya Alternatifi Partisi de (AfD) var. 2013 yılında yerleşik partilere karşı bir “protesto partisi” olarak kuruldu. Tüm eyalet parlamentolarında temsil ediliyor ve 2017'den beri Federal Meclis'te muhalefette yer alıyor. AfD, kendisini Avrupa Birliği'ne ve mülteci kabulüne karşı bir siyasi parti olarak tanımlıyor. Üyelerinin ezici çoğunluğu aşırı sağcı açıklamalarıyla ve diğer marjinal aşırı sağcı gruplara üyelikleriyle ön plana çıkıyor. Neo-Nazi siyasi görüşleri nedeniyle AfD'nin büyük bir kısmı Federal Anayasayı Koruma Dairesi'nin gözetimi altında. Ana gövde partilerin siyah ve kırmızı renklerine alternatif olarak mavi rengini tercih etmiş.

Almanya tekelci kapitalist sisteminde isminin başına ister sosyal (SPD), Hristiyan (CDU), Liberal (FDP), Sol, Yeşiller ister Neo-Nazi Alternatif olsun tüm bu farklı terimler ve renklere rağmen bugünkü tablo Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın durumuna benzemektedir. Bu benzerliği detaylı olarak anlattığımız, 10, 14 ve 17 Ağustos 2022’de yayımlanan “ABD’nin Hedefindeki Almanya” ile 23 Aralık 2023’te kaleme aldığımız “Nazizm Almanya’dan Hiç Ayrılmadı” yazılarımızı yeniden okumanızı tavsiye ediyoruz. Almanya’da anormal bir gelişme yaşanmaz ve tarih tekerrür etmez ise bu gidişatla Almanya’nın ulaşacağı durak Hitler rejimi benzeri bir iktidar kaçınılmaz olacaktır.

Yazının Devamı

Bir hain nasıl yetiştirilir?

Çarşamba yayımlanan yazımızda 2005’te kaybettiğimiz Atilla İlhan’ı rahmetle yad etmiştik. ‘Bir Hain Nasıl yetiştirilir’ yazısı İsrail’in Türkiye’de neden İsrail’den daha güçlü olduğunu gösteren kayda değer, eski ama eskimeyen bir yazı:

“İstihbarat dünyasında "kuş yumurtası üretmek" diye bir deyim vardır. Diyelim ki X ülkesinde bundan 20 sene sonra yapmak istediğiniz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size çeşitli provakatörler lazım ve en güvenilir provakatör kendi yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir "yumurta" bulunur…medya parlatmaları ve şirket sponsorluklarıyla ülkede sözü dinlenen bir Profesör haline getirilir. Gerekirse tüm araştırma ve kitapları da eline hazır olarak verilir. Ülkedeki insanlar bu kişinin yazdığını sandıkları muhteşem eserleri okur ve ona olan saygıları artar. Böylece yumurta kuluçka aşamasını bitirmiş ve çatlayıp güzel bir kuş olma zamanı gelmiştir…medya yoluyla müthiş radikal açıklamalar yapmaya başlar ve tüm ülkeyi karıştırır. Aynı anda kendisi gibi yetiştirilen diğer yumurtalarda farklı faaliyetlere girişirler…Ferit Orhan Pamuk Bey'in (kimsenin bilmesini istemediği göbek adı Ferit'tir) aslında ülkesine bu kadar muhalif olmasına bir sebep yoktur. Hani fakir ve hayatını zorluklar içinde geçirmiş, içerde yatmış birisi olsa belki anlayacağım ama Orhan Pamuk sülalece aristokrat tabakasına mensuptur ve bugün eleştirdiği devletin çok ekmeğini yemiştir. Mesela dedesi Cumhuriyetin ilk mühendislerindendir ve özellikle Atatürk, İnönü dönemlerinde yapılan demiryolu hamlesinde büyük ihaleler alıp kısa zamanda zengin olmuştur. Oğulları bu koca servetin büyük kısmını sefahatle tüketseler de Orhan Pamuk'un zengin bir hayat sürmesine yetecek kadar servet kalmıştır...Orhan Pamuk'un hayatının ilk evrelerine baktığımız zaman koca bir başarısızlık olduğunu görüyoruz. 30 yaşına kadar iki okul değiştirmiş ve sırf askerliğini kısa dönem yapmak için gazetecilik okumuş bir insan. İlk başlarda ressam olmak isterken sonra yazarlığa sarıyor. Yıllarca evinin odasına kapanarak ödüller alan ama kimsenin para vermek istemediği romanlar yazıyor. Tam artık buraya kadarmış aşamasına geldiği anda sihirli bir değnek değmiş gibi Orhan Pamuk'un kitapları satmaya ve yurtdışında tanınmaya başlıyor. Benim kanaatimce bu değneğin izini Amerika'da sürmek lazımdır. Amerika'ya gitmeden önce Orhan Pamuk üzerinde derin etkileri olduğu anlaşılan birisinden bahsetmek lazım. Bu kişi Orhan Pamuk'un erkek kardeşi Şevket Pamuk. Şevket Pamuk Orhan Pamuk'un ilk dönemlerinin aksine oldukça başarılı bir insan. Amerika'da Yale, Berkeley gibi sağlam üniversitelerde ekonomi okuduktan sonra Türkiye'de bir çok üniversitede ders veren Şevket Pamuk, Osmanlı ekonomisi üzerinde tanınmış bir uzman. Üniversitelerden en ilginci İsrail'de bulunan Negev Ben Gurion Üniversitesi. İsmini İsrail'in ilk başbakanı, İsrail'in kurucularından ve hatta anarşik faaliyetleri yüzünden Osmanlı tarafından Filistin'den kovulacak kadar fanatik siyonist olan David Ben Gurion'dan almıştır. Üniversitenin derslerini MOSSAD'ın da ilgiyle takip edip raporlar hazırlattığı bir "Ortadoğu Çalışmaları" bölümü bulunmakta. İşte sayın Şevket Pamuk böylesine kaliteli bir bölümde (!!!) ders verebilecek kadar yetenekli bir ekonomi uzmanımız.Ben Gurion üniversitesinin başında 14 sene Dünya Bankası'nda çalışmış ve daha sonra bu başarılarından ötürü Rotary ve Lions klüplerinin 2000 yılının adamı olarak seçtikleri Prof.Avishay Braverman bulunmakta. Böylesine başarılı bir ekonomistin yönettiği üniversitede ekonomi dersi vermenin önemini anlamışsınızdır. İşte Orhan Pamuk'un kardeşi Şevket Pamuk bu kadar değerli bir hocamız. 1985-1988 arasında tam üç sene Amerika'da kaldı Orhan Pamuk. Bu dönemde Amerika'da harıl harıl kitap yazmanın dışında çok önemli bir kursu da başarıyla bitirdi.Bu kurs Iowa Üniversitesi bünyesinde verilen International Writing Program (IWP) isimli çok ilginç bir kurs. Kursun amacı dünyanın değişik bölgelerinden gelen ve kendilerinde potansiyel görülen yazarların Amerikan hayatını tanımaları ve kitaplarını yazabilecek güzel bir ortama kavuşmaları. Bu "iyiliksever"programın bünyesinde her sene 20 kadar yazar ağırlanıyor. İşte Orhan Pamuk'un bu kurstan sonra hayatı değişti. Yani onun deyimiyle "Bir kursa gitti hayatı değişti". Bu arada kurstan 2004 senesinde mezun olan bir başka Türkün ismi de MAHİR AKTAŞ, aklınızda bulunsun çünkü geleceği parlak.

Yazının Devamı

İsrail Türkiye’de İsrail’den güçlü

İsrail’in varoluş sebebi olan iki merkezin (Uluslararası Yahudi tekelci hegemonya ve Batı Emperyalist sistemin) feleğinde olan başta Arap, Müslüman, Türk dünyası ile diğer ülkeler İsrail’den haz almasalar da içten içe kızsalar da yaptıklarını tasvip etmeseler bile İsrail’e karşı yaptırım kararı alamaz hele ki cepheden bir karşıtlık içinde olamazlar. Zira bu ülkeler Batı tekelci kapitalist sistem ve araçlarının parçasıdırlar. Söylemleri ile eylemleri arasında derin bir tezat ve yaman bir çelişkinin olmasının sebebi de budur. Ancak bu sistem artık alemin alternatifsiz tanrısı olmaktan çıkmaktadır. İki veya çok kutuplu yeni bir dünya nizamı ve bu nizamın yeni tanrıları mahlûkat ürünü tek dominant tanrı sistemin temel kolonlarını sarsmaktadır. Bu kolonların kırılması sürecini başlatan, sonun başlangıcını tetikleyen balyoz darbesi Suriye cephesinde atıldı. Bu konuyu da birçok yazımızda ayrıntılarıyla irdeledik.

Bu sistemin gemisi su almaktadır. Su alan ve batması muhtemel olan geminin yapımcıları, sahipleri nezdinde de idaresinde olanlar, tayfaları ve yolcuları arasında da ciddi bir kırılma, görüş ayrılıkları, çıkar çatışmaları, alternatif çareler, suçlamalar, sorumluluğu başkalarına yüklemeler baş göstermeye başlamıştır. Bu sistemde belirgin olarak zuhur eden ekonomik krizlere, sosyal sorunlara, askeri işgallere, talan ve yağmalara, bunalımlara, tanrıyı oynayan kibirliye karşı itirazlar sadece iç dinamikler ile izah edilemez. En etkili faktör dünya sahnesine çıkan, eski sistem ile rekabet edebilecek, askeri gücüne meydan okuyabilecek, sistemi sorgulayabilecek yeni kuvvetlerin çıkmış olmasıdır. Çürüyen sistemin ve İsrail gibi en radikal, pervasız, hadsiz, hukuk tanımaz ve fodul bir polis karakoluna karşı mücadele eden başta Filistin halkı ve onunla sahada dayanışma içinde olan bölge kuvvetlerin, iki kutuplu dünya nizamının çöktüğü 1991 ve 2003 Irak işgalinden sonra daha kararlı olması, bu gelişmelerden aldığı cesaret ve ilham ile yakinen ilgilidir. Emperyalist sistemin ve karakollarının dayattığı sistemin son çırpınışlar içinde olması ve bundan mütevellit süreci yönetemiyor olmaları ve içinde debelendikleri acziyet sebebiyledir.

Yazının Devamı

Esad'ın oğlu öldürüldü mü?

Beşar Esad'ın bir suikasta uğradığı, bir oğlu ve yeğeninin öldürüldüğü ve kendisinin ağır yaralandığı haberlerini Şam'daki dostlarımıza sorduk. Onlar da bu mesajı paylaştı:

“Psikolojik harp propagandasıdır. Bayramda ailesiyle halkla birlikte iftarlara katılması, parklardaki çocukların oyunlarına eşiyle birlikte iştirak etmesi, İsrail ve Suriye sahasındaki memur piyonlarını çıldırtmaktadır.

Yazının Devamı

Bugün bayram: 10 Nisan doğum günüm

Her ay bir başka güzeldir. Ama Nisan ayrı bir güzeldir. Hele ki 10’uncu günü ayrıca özeldir. Doğduğum, başımın Nisan toprağına düştüğü gündür. Nisan, Yeniden Diriliş aydır. Baştır, koçtur, yeniden diriliştir, berekettir. Nisan devrimcidir, özgürlük sevdalısıdır. Tüm hastalıkların müsebbibi tekelci hegemonyaya düşmandır. Nisan ayı toprağı verimlidir. İşlersen ışıldar, verimli olur, hem ruhun hem de nefsin gıdası olur. Doğduğun değil hem doğduğun hem doyurulduğun yerdir Vatan. Hz. Ali, ‘Fakir vatanında gurbette gibidir. Zengin gurbette vatanında gibidir.’ der. Nisan, doğduğumuz ve doyurulduğumuz vatan için umuttur. Nisan ayı Pesahımızdır, Paskalyamızdır, Ramazanımızdır, Oruç ayından sonra iyi niyetle eda ettiğimiz bayramdır. Nisan ayı düşüncede diriliştir, zindeliktir, yanlışı tashihtir, ezber bozmaktır.

Paskalya kıyamet yani kalkmak, dirilmek günüdür. Hz. İsa’nın ölümden kıyam ettiği, kalktığı, dirildiği gündür. Büyük bayramdır. Dualar, rengârenk yumurtalar, süslemeler, yiyecekler ile bayram edilir. Neşemizdir, barışımızdır, kardeşliğimizdir. Postallarıyla bastıkları sadece El-Aksamız, Kıyamet Kilisemiz değildir. Gazze sadece Soykırım değildir. Yakılan, yıkılan, talan edilen Bağdat, Irak, Kabil, Afganistan, Halep, Şam, Suriye, Beyrut, Lübnan, Kudüs, Filistin, Sana-Aden, Libya sadece bir isim değildir. Tarihimizdir, medeniyetimizdir, onurumuzdur, yaşam sevincimizdir, özgürlüğümüzdür, vicdanımızdır, insanlığımızdır. İnsanca yaşamın en büyük düşmanı Tekelci Tamah ve Hegemonyadır. Evrendeki tüm illetlerin ana sebebidir.

Yazının Devamı

Mustafa Kemal ve Faris El-Huri

Bir yazımda Suriye devletinin kurucuları arasında yer alan Faris El-Huri’den (20 Kasım 1877-2 Ocak 1962) bahsetmiştim. Suriye’ye tabi Lübnan Vilayeti, Hasbaya Bölgesine bağlı Kfeir kasabasında Rum Ortodoks Hristiyan bir ailede dünyaya geldi. Faris Suriye’de Bakan, Başbakan ve Halk Konseyi Başkanı görevlerinde bulundu. Kabristanı Suriye’nin Başkenti Dimaşk (Damaskus) veya yaygın adıyla bilinen Şam’dadır. 1923'te Damaskus (Şam) Üniversitesinin kurulmasında yer aldı. Üniversite müfredatını Osmanlı Türkçesinden Arapçaya çeviren akademik grup içinde bulundu. 1936'da Paris'e Fransız-Suriye Antlaşmasını müzakere etmeye gönderilen Suriye heyetinin bir üyesiydi.

Faris el-Huri Amerika Birleşik Devletleri'ni ziyaret eden ve 1945'te Birleşmiş Milletler (BM) açılışında ülkesini temsil eden ilk Suriyeli devlet adamıdır. Suriye, BM’nin ilk 53 kurucu üyesinden biridir. Başı normalden büyüktür. Bir gün Şam’ın meşhur Hamidiye kapalı Çarşısında başına uygun bir fes aramaktadır. Bulmada tam umudunu yitirmişken bir tezgâhta büyük bir fes görür. Fiyatını sorar. Normal feslerin 10 katı ücret istenir. Faris şaşırır ve sorar, “neden diğerlerinden bu kadar daha çok pahalı?” Satıcı, “Faris Bey böyle nadir bir başa uygun bir fes bulmak kolay değil” der. Buna mukabil Faris Bey, “ucuzlat ki alayım. Benden başka uygun bir müşteri bulamazsın. Zira senin de fesine böyle nadir bir başı bulman kolay değil” der.

Yazının Devamı

Guguk kuşu ve İsrail-İran savaşı

Netanyahu ve savaş kabinesi başka yuvaları, kimliğini gizleyerek istila eden, yuvayı istismar ve suistimal eden ardından dağıtan, yuvanın gerçek sahiplerini imha eden, kendisine ait olmayan yuvanın mirasçısı olan, yuvanın gerçek evlatlarını katleden, kandıran, ona gösterilen şefkati, fedakârlığı, koruma kollama içgüdüsünü sömüren, “tehlikeli ve sinsi” Guguk Kuşuna benzer. Bedevi çadırına giren deve misali Filistin yuvasına önce savaştan, Hitler’den, sefaletten, ırkçı-faşist rejimlerden kaçanlar Filistin’e sığındı, başını soktu, ardından Filistin yuvasının sahibi 4 milyondan fazla Filistinliyi başka ülkelerde mülteci kamplarında yaşamaya ve sürgüne mahkûm etti. Geri kalan Filistin bölgelerinde hayatta kalanları açık-kapalı hapishane hayatına mecbur kıldı. En nihayet, İsrail’i sarsan, Netanyahu ve savaş kabinesine kabus yaşatan “ya herro ya merro-ya batarım ya çıkarım” hamlesiyle 7 Ekim’de Filistin topyekun intifadası yaşandı. 2011’den sonra bildiğimiz Dünya sistemin tüm kirli bağırsaklarını dışarı akıtan ve inşa ettiği sistemi temelden sarsan Şam için savaşın ardından 7 Ekim 2023 Filistin için savaş, İsrail’i temelden sarstı.

Tüm Avrupa, ABD ve uydu devletleri Netanyahu’nun ayağına giderken, “İsrail’in kendini savunma hakkı var, HAMAS terör örgütünü ne pahasına olursa olsun Gazze’den söksün atsın” havasındayken, “Gazze’yi boşaltın, yetmez tüm Filistinlileri Mısır Sina Çölüne, Lübnan’a, Ürdün’e ve Suriye’ye sürsünler” hezeyanındayken, bizim ekranların guguk kuşları kim haklı kim haksız anlatımlarıyla mide bulandırırken, içimizdeki Türk milleti düşmanı Guguk Kuşu Türkçü kılıklı operasyon mahfilleri “Filistin’den Araplardan Müslümanlardan bize ne, bu Filistinliler Osmanlıyı, Türkleri arkadan hançerlemedi mi? PKK’ya Barzani’ye, Ermeni’ye sahip çıkmadı mı? Filistinlilere, Araplara niye yardım edelim” propagandasını yaparken, zahirde vahvah deyip dizlerini döverken, ekran başında kara bağlayanlar ama bu ayrı o ayrı deyip İsrail ile ticaretlerine, diplomatik ilişkilerine devam ederken beğenir beğenmezsiniz, Suriye, İran ve Lübnan mazlum Filistin halkının yanında zalim Netanyahu ve savaş kabinesine karşı cepheden savaşıyorlar.

Yazının Devamı

Şam ve Rusya-İsrail savaşı

Âlemin ve bölgemizin tarihi Suriye Savaşı öncesi ve sonrası diye okutulacak. Irak ve Mısır ama özellikle Şam (Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün) ve Anadolu dünyanın ağır sıklet merkezi ve insanlığın kaderini belirleyen coğrafyadır. 7 Ekim 2023’te dünya, İsrail’in geniş çaplı ve felaket mesabesinde olan bir askeri saldırıya maruz kaldığını gördü. Özellikle İsrail’i “her şeye kadir” tasavvur eden ve pazarlayanlar bunun nasıl mümkün olduğu konusunu açıklamada acze düştüler. Bir akıllı “Netanyahu Senaryosu” dediler. İsrail’in 11 Eylül’ü ismini verdiler. Dünyadaki tüm Yahudiler ile devletlerin İsrail’in dehşet intikamına sessiz kalacağı konusunda emindiler. Ve en nihayet Gazze bataklığında debelen İsrail ordusu, Netanyahu ve Savaş Kabinesi tarihte olmadığı kadar yalnız, aciz, perişan ve uluslararası mahkemelerde soykırım yapan barbarlar olarak yargılandılar. Arzu edilen “Dünya Yahudilerinin Birliği”nin de bir boş vaat olduğu görüldü. Zira Musevi-Yahudi itikadında olanlar yekpare bir millet değildir. Diğer tüm dinlerde yaşanan mezhepçilik ve tarikatçılık bölünmeleri burada da hâsıl olmuştur.

İsrail sokaklarında farklı Musevi-Yahudi itikadında olan grupların devletin emniyet kuvvetleri ile yaşadıkları çatışmalara şahit olabilirsiniz. Siyonist Burjuvazinin başını çektiği ve bu doktrinden etkilenmiş olan kesim “Arabiler, Müslümanlar, Mesihiler-Hristiyanlar yok edilmelidir, camileri, kiliseleri yakılmalıdır” derken, İsrail devleti bir küfür ve nifak devletidir, “Siyasi Siyonizm bir İlahi proje değil, yeryüzündeki iblislerin Musevi-Yahudi elbisesiyle pazarladıkları habis bir doktrindir” itikadındalar. Bir başka grup Güney Arabistan’dan (Yemen) göç eden bu iki kadim ve akraba toplulukların birlikte ya da yan yana yaşamalarından başka bir çözümün olmadığını söylemektedir. Kıssadan hisse, ya birlikte var olacaklar ya da birlikte batacaklar inancını taşımaktadır.

Yazının Devamı

Buğdayımız ve bir Çin mamülü: Tik Tok

Suriye-Lübnan-Anadolu, Irak ve Akdeniz havzası ülkeleri yemek kültüründe en köklü devrim, buğdayın (kamha, kamho) keşfi ve üretimidir. Başak hasadı, öğütülmesi, ondan elde edilen bulgur ve unlu yemek kültürü, yaşam kalitesinde muhteşem bir zenginlik yarattı. Başak Bil-Şak kelimesinden türetilmiştir. Şak kökenlidir. Yırtmak, açmak, zorla içinden çıkmak, zor ve acı bir süreç sonucunda kavuşmak manasındadır. Arapçadaki Ba Türkçemizdeki ile, le, la karşılığıdır. Arapçada sözcüğün başında kullanılır. Birliktelik, araç, neden ya da durum bildiren belirteç ve tümleçler oluşturmaya yarar. Yırtarak, açarak, zorla çıkmak olan Bı-Şak, Bıçak kelimesinin de kaynağıdır. İyi ki ecdadımız buğdayı keşfetmiş Başaktan bulgur üretmiş. İçli köftesi olmayan bir bayram şöleni, Ramazan masası tahayyül edin? Hataylılar, Adanalılar, Mersinliler, Antepliler, Urfalılar, Mardinliler olarak özellikle de bayram safralarımızın olmazsa olmaz yemeği içli köftemizdir.

Buğday, zeytin ve incir medeniyetin mihenk taşıdır. Medeniyet tarihini yaşayanlar, yazanlar, kutsal kitaplar buğday, zeytin ve incirin neden hayati önemde olduklarını ve kutsal kabul edildiklerini sebepleriyle anlatır. Ekmek berekettir, misktir, öpülür ve başa koyulur. Kendi unundan ve kaynak sudan kapalı bir cam kavanozda bekletilerek elde edilen doğal ekşi maya ile yoğrulan ve tandırda odun ile pişen Ekmek olmadan hayat en azından bizler için nasıl olurdu? Buğdaydan üretilen makarna, pizza olmadan İtalyanlar depresyona girerdi. Nereden mi kuzen oluyoruz, ana konudan sapacağız ama kıssaca anlatayım;

Yazının Devamı

İran’dan Suriye’ye çağrı: Boyun eğme

Geçen hafta Kuzey Hint Denizi ve Arap Körfezini kontrol eden Hürmüz Boğazı’nda “Barışı ve Güvenliği Birlikte Sağlayalım” şiarıyla dört gün süren, gündüz ve gece icra edilen, füze ve savunma sistemlerinin kullanıldığı bir deniz tatbikatı yapıldı. Her türlü hava koşuluna uygun yeni silahları ve teknolojileri test ettiler. Senaryolar arasında gündüz ve gece topçu saldırıları, insansız hava aracı tatbikatları, denizden havaya ve denizden karaya savaş senaryoları ve kurtarma görevleri yer aldı. Bu tatbikat, ABD ve müttefiklerin ısrarla korumaya çalıştığı tek kutuplu nizama karşı mücadelenin sadece ekonomik ve siyasi güç birliği ile temin edilemeyeceğinin mesajıdır.

Pakistan ve Yemen’e yönelik artan saldırılara karşı, Hürmüz Boğazı ve Arap-Farisi Körfezinin güvenliğine tehdit oluşturacak gelişmelere karşı, Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz’de artan yabancı askeri üslerin oluşturacağı tehditlere karşı, İsrail’in Gazze’de şimdi de savaşı tüm Filistin’e yaymakla tehdit eden, “hiçbir kuvvet ve uluslararası kararlar ve baskılar bize geri adım attıramaz” diyen çağın Neo-Nazi lideri Netanyahu ve onun soykırımına sadece vahvahlanan, tenkit, ağlama ve baş sağlığı dileklerinde bulunan hükümetlere karşı çok kutuplu yeni bir dünya nizamının öncü aktörleri Çin, Rusya ve İran’ın meydan okuması olarak değerlendirebiliriz.

Yazının Devamı

Cesur yürek Susan Sarandon

ABD ordusu Vietnam’ı işgal ettiğinde, savaşı protesto ettiği ve bu orduda askerlik yapmayı kabul etmediği için cesur yürek Muhammed Ali’den şampiyonluk kemerini geri aldılar. Kendisine karşı nefret söylemleri arttı. Tekelci Holding medyası kendisine karşı sistematik bir itibarsızlaştırma kampanyası yürüttü. Ama boğun eğdiremediler. Cesur Yürek Mel Gibson, Marlon Brando ve birçok onurlu sanatçının duruşu sebebiyle maruz kaldıkları baskı ve zulmü birçok yazımızda anlatmıştık. İsrail’de faşist Netanyahu rejiminin soykırımı eleştiren Avrupa ve ABD’de yaşayan gazetecilerin, futbolcuların, sanatçıların, iş insanlarının maruz kaldıkları zulüm ve baskılara şahit olduk.

Buna mukabil soykırımı, işgali, talanı “terör örgütü, radikal dinci HAMAS ile savaş” olarak propaganda eden ve Netanyahu’nun zulmünü destekleyen, alkışlayan, finanse eden “yıldızlar” da var. Angelina Jolie, George Clooney, Gal Gadot, Jamie Lee Curtis, Jerry Seinfeld, Chris Pine, Michael Douglas, Leonardo DiCaprio, Dani Carvajal, Ramos, Messi ve emsalleri gibi zalimin cephesinde savaşan, ona destek veren, malzeme taşıyan, onun adına görev üstlenen sinema, tiyatro, dizi oyuncuları da var. Müzik sanatını makam ve dolar istiflemek için kullanan sahne askerleri de var.

Yazının Devamı

Pentagon gözünü silah doyursun

Silahlı güç ehemmiyetinin ve gücünün idrakine vardığında kendisine muhtaç olan sermaye sahiplerinin gücüne talip olur. Bazen başarılı olur ve savunmakla sorumlu olduğu sermaye sahibinin yerine geçer. Ancak genel kural itibariyle askeri üst sınıfın tabi olduğu bir üst makam var: Tekelci Finans Kapitalist hanedanlıkları. İşi garantiye almak için resmi orduların yanında kendi özel güvenlik şirketleri ve askeri-istihbarat teşkilatlarını da inşa ederler. Devletin ordusu, istihbaratı ve polisi olarak görülen kurumlar aslında mevcut siyasi-ekonomik sistemi koruyan, kollayan ve gerekleri doğrultusunda davranan organlardır. ABD’de bariz olarak işleyen bu sistemin ordusunda yıldızlı rütbelere terfi edecek, emekli olduktan sonra da holdinglerde üst yönetici konumunu devam ettirmek isteyen apoletliler, sisteme tüm sadakatiyle bağlı olmalı ve sistemin korunması için tüm araçları mubah kabul edip içselleştirmelidir.

Tarihte bunu geç idrak eden veya askeri konumunu siyasi-iktisadi hâkimiyet için kullanmak isteyen generaller vardı. Yakın tarihte en bariz örneğini General Douglas McArthur ve General Norman Schwarzkopf’ta not ettik. Douglas MacArthur, II. Dünya Savaşı'nda Pasifik Cephesi'ndeki Müttefik kuvvetlere komuta eden Amerikalı 5-yıldızlı generaldir. 1950-53 Kore Savaşı esnasında Güney Kore’yi işgal eden ve Kore’nin Çin sınırına komşu olan Kuzeyine yönelen ABD ordusu, Çin ordusu ile cepheden karşı karşıya gelir. Komünist Çin Halk Ordusunun Komünist Kore Halk Ordusuna yardım etmesi sonucu ABD ve müttefik (Türk ordusu dahil) kuvvetler ağır bir yenilgi alır. General McArthur Çin’in atom bombası ile vurulmasını talep eder ve bu kararında ısrar eder. ABD Başkanı Truman, siyasi ve iktisadi hakim sınıf bu tehdidin Çin’in müttefiki Sovyet Rusya ile ABD arasında bir nükleer savaşı tetikleyeceği kaygısıyla General McArthur’a kararında geri adım atmasını emreder. General McArthur kararından vazgeçmeyeceğini bildirir. Askeri başarısını bir siyasi ranta dönüştürüp ABD Başkanlığı için plan yapan General McArthur’a siyasi otorite kesin uyarıda bulunur ve Başkan Truman tarafından görevden alınır.

Yazının Devamı

Kürdistan misali Belucistan

Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Türkiye, Irak, Şam ve Arabistan coğrafyası, İran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan kadim-akraba halk ve birbirlerine muhtaç komşulardır. Özellikle İran ve Pakistan’ın dostluğu ve işbirliği Türkiye-İran dostluğu ve işbirliği kadar hayatidir. Hindi, Farisi (İrani), Arabi, Türki, Kürdi, Süryani, mahalli kabile ve aşiret isimleri Paştuni, Beluşi (Beluci, Belusi, Belukhi), Mekodoni dil ve kültürlerin harmanlandığı toprak çömlekte lezzetli bir sebzeli, etli ve bol baharatlı “türlü yemeğinin” şaheseri vardır. Ama maalesef bu yemeğin içine zakkum fitnesi atıldı. Olumlu yönde bir adım atıldığında ise eski sömürge mahfilleri ve içerdeki işbirlikçileri bu meselelerin uzlaşma ve kardeşçe çözümüne sadece takoz olmadılar, sorunların çözülmemesi ve çatışmaların derinleşmesi için fitne ateşini harmanladılar.

İran ile Pakistan arasındaki ilişkilerin altına konulan dinamit ise her iki ülkede var olan Belucistan bölgesindeki etnik ve dinci ayrılıkçı yapılar. Bu yapıların başında Belucistan Kurtuluş Ordusu ve Caysh El-Adil-Junduallah (Adalet Ordusu, Allah’ın Askerleri) örgütleri yer alır. Ülkemizdeki PKK ve Hüda-Par-Hizbullah örgütleri ile benzerliği manidardır. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de “bağımsız bir Kürdistan için silahlı ve siyasi mücadele” verdiğini iddia eden etnik kimlik ağırlıklı propaganda yapan PKK/YPG ile DEM partisi ve Sünni ümmetçi kimliğe atıfta bulunan Hüda-Par misali etnik kimliğini ön plana çıkartan Belucistan Kurtuluş Ordusu ve Sünni ümmetçi kimliğini benimseyen Adalet Ordusu-Allah’ın Askerleri de Afganistan, İran ve Pakistan’da “bağımsız bir Belucistan” için savaştığını iddia etmektedir.

Yazının Devamı

Yahudi doktoru öldürmek

İran’dan ABD’ye göç etmiş Yahudilik dini mensubu 28 yaşındaki Diş Hekimi Dr. Benjamin Harouni (Dr. Bünyamin Harun-i) 1 Mart günü Kaliforniya eyaleti, San Diego bölgesi, El-Cajon kasabasında 29 yaşındaki Muhammed Abdülkerim adlı hastası tarafından katledildi. Muayenede bulunan iki çalışanı yaraladı. Ofisi terk ederken de bir kadını bacağından vurdu. Polise verdiği ifadesinde tüm bu vahşeti, hekimin verdiği klinik diş hizmetinden memnun kalmadığı için yaptığını söylemiş. Diş hekiminin hizmetinden hoşnut değilseniz, doktorunuzu değiştirirsiniz. Size zarar vermiş ise yetkili organ ve kurumlara başvurursunuz ve yüklü miktarda tazminat kazanırsınız.

Mahalli medyanın, televizyon yorumcuların değerlendirmelerini nazar-i dikkate aldık. Katil ve maktulün kişisel hesaplarını inceledik. Olayın vuku bulduğu bölgede yaşayan Türk dostlarımızı aradık. Konu hakkındaki bilgilerini dinledik. Polisin halen üzerinde durduğu sebep-unsur katilin klinik hizmetten duyduğu hoşnutsuzluğun tetiklediği öfke patlaması sonucunda bu cürmü işlediği yönünde. Bölge polis müdürlüğü tarafından yapılan resmi açıklamada, “soruşturmanın ilk aşamasında cürmün siyasi veya ırkçı sebepler yüzünden işlendiğine dair herhangi bir belirti-gösterge olmadığını açıkça belirtmek isteriz.” ifadesine yer verildi. Mahalli medyanın önemli bir bölümü Muhammed Abdülkerim’in psikolojik sorunlar yaşadığı, akli dengesinin bozuk olduğu yönünde haberler yaptı.

Yazının Devamı