27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bunlar ‘seçimle’ gitmezler

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Tunus’ta Ekim ayında yapılan seçimler sonucunda laik Nida partisinin yüzde 38 oy oranıyla galip çıkması, bizdeki “tatlı su” demokratlarında büyük sevinç ve rahatlama yarattı. Demokratik seçimlerle, Allah ile aldatan, münafık kardeşlerin iktidardan -kendiliğinden- gidebileceğinin ortaya çıktığını dile getiren çok sayıda yazı ve yorum yayınlandı özellikle merkez medyada. Gelin görün ki -kazın ayağı- öyle değil.

Tunus’ta zafer zannedildiği gibi rayında giden demokrasi ve onun doğal sonucu olan seçimler eliyle gelmedi.

Tunus’ta, Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin ülkeyi terk ederek kaçmasından sonra, iktidara gelen “münafık kardeşler” örgütünün lideri İhvan’cı Gannuşi ve partisi Ennahda, kendilerine karşı halkın yoğun protesto gösterileri ve ülkede oluşan kaotik süreç sonunda, iktidardan çekilmek ve seçime gitmek zorunda kaldılar.

İhvan’cı Ennahda iktidarında, muhalif liderler ardı ardına suikastlerle öldürülmeye başlayınca ve Gannuşi, despot-hırsız Bin Ali yönetimindeki isimleri Bakan yapınca, Tunus halkı bir kez daha sokağa döküldü.

Gannuşi, Mısır’daki yoldaşı Mursi’nin akıbetine uğramaktan korktuğu için 2011 yılında geldiği iktidardan çekilmek zorunda kaldı.

Yani halkın demokratik tepkisi ve protestoları ve Mısır’da yaşananların etkisi ile “Münafık Kardeşler” iktidarı bırakmak zorunda kaldılar.

Ekim 2014’te yapılan seçimlerle bu filli durum sadece tescil edilmiş oldu.

Kıssadan hisse, benim bu zihniyetin normal-demokratik süreçlerle iktidarı asla ve asla terk etmeyecekleri yolundaki görüşüm değişmedi.

Bakın, 6 ay önce bu konuda yazdığım makalemde şöyle demişim;

“...Dünyada bütün diktatörler ve diktatörlük heveslileri gibi, siyasal islamcı-dinci radikal zihniyetler de hiçbir zaman demokratik ve meşru yöntemlerle iktidardan gitmemişlerdir, gitmezler de.

Demokrasiyi bir araç, bir tramvay olarak gören, bu yobaz-tekfirci ve militan zihniyet, özellikle Müslüman ülkelerde büyük kaoslara, kanlı çatışmalara ve felaketlere neden oluyor.

Bugün Irak’ta IŞİD’in, Suriye’de El-Nusra’nın, Afganistan’da El-Kaide’nin, Mısır’da “Münafık Kardeşlerin” ortak paydası, kendi sapkın ve kör, ideoloji ve mezhep anlayışlarının karşısında gördükleri herkesi ve özellikle farklı mezheplerden Müslümanları keserek, bomba patlatarak, tecavüz ederek, terörle ve şiddetle yok etmeye yönelmiş olmalarıdır.

Çoğunlukla emperyalizm tarafından perde arkasından kışkırtılan, silahlandırılan ve yönlendirilen, “sözde” dinci-radikal, vahşi-yobaz çeteleri için, demokrasi, insan hakları, inanç ve ibadet özgürlüğü gibi çağdaş-demokratik değerler yok hükmündedir.

Laiklik bunlar için kafirliktir.

Sadece kendi sapkın-kanlı ve kör inanç ve mezhep anlayışlarını hakim kılmak için, sözde cihad yaptıklarını iddia ederler.

Siyasal islamcı, radikal kökten dinci bu vahşi ve acımasız cahil sürüleri için, seçimler sadece araçtır. Amaç, bir şekilde seçimle de gelseler, devleti tamamıyla militanlaştırarak ele geçirmek, rejimi değiştirmek, muhalif ve farklı tüm sesleri ve renkleri yok ederek, dinci diktatörlük kurabilmektir.

Tam ve eksiksiz bir demokrasiyi isteyenler, adil-eşit ve haklı bir rekabetin olacağı demokratik seçimlere inananlar, bu nedenle sağ-sol demeden, mezhep-köken ayırmadan, büyük ve en geniş paydada oluşturulacak demokratik milli cephelerde birleşmelidirler.

Bunu yapmayan veya yapamayan milletler parçalanmaya, acılara, ölümlere, iç savaş ve kaoslara ve dağılıp yokolmaya mahkum olurlar...”

Ne dersiniz, bunlar “seçimle” gitmezler derken, yanılıyor muyum?