07 Ekim 2024 Pazartesi
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Büyük Zafer’in 100. yıl dönümünde düşündüklerimiz-3: Büyük Zafer Lozan’la taçlandı

Atatürk’ün emsalsiz önderliğinde kazandığımız İstiklâl Savaşımız, TBMM Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’nın 24 Temmuz 1923 Salı günü Lozan Barış Konferansı’nda imzaladığı Barış Antlaşması ile taçlanmıştır

Büyük Zafer’in 100. yıl dönümünde düşündüklerimiz-3: Büyük Zafer Lozan’la taçlandı
İsmet Paşa 24 Temmuz 1923 günü Lozan Barış Antlaşması’nı imzaladı.
A+ A-
TUGAY ULUÇEVİK / BÜYÜKELÇİ

Sakarya Zaferinin en önemli siyasî sonucu da 20 Ekim 1921’de Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması (İtilâfnamesi) olmuştur. Bu Antlaşma Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin, İstiklâl Savaşı içinde İtilaf Devletleri’nden biriyle ve bir batılı devletle yaptığı ilk anlaşmadır. Ankara Antlaşması ile Birinci Dünya Savaşı öncesinde kurulmuş bulunan İtilaf Devletleri bloğu parçalanmıştır. İngiltere Anadolu’da yalnız kalmıştır. Fransa’nın Türkiye’yi ve Misak-ı Millî’yi resmen tanıması, İngiltere’nin Doğu Akdeniz politikasını desteklemekten vazgeçtiğini göstermesi açısından da önem arz etmiştir. Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması ile birlikte Türkiye Güney cephesini güvenceye almış ve buradaki askerlerini de Batı Cephesine kaydırmıştır.

UKRAYNA İLE DOSTLUK ANTLAŞMASI

Sakarya Muharebesi’nin kazanılmasından sonra 2 Ocak 1922’de Ukrayna ile Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması imzalanmıştır. Böylece, Atatürk’ün Fransa ve İtalya’yı İngiltere’den, ABD’’yi de her üçünden ayırma; böylece batı kampını bölme ve Anadolu’yu işgal eden Batı’ya karşı Sovyet Rusya’yı denge unsuru olarak kullanma stratejisi başarıya ulaşmıştır. (1)

Denilebilir ki Millî Mücadele önderlerinin Bolşeviklerle kurduğu ilişki ve gerçekleştirilen yardımlaşma “Komünizme hayır, Sovyetlere evet” (2) anlayışıyla ve ihtiyatla yürütülmüştür.

Büyük Zafer’in 100. yıl dönümünde düşündüklerimiz-3: Büyük Zafer Lozan’la taçlandı - Resim : 1

BÜYÜK ZAFER

Atatürk, Türk Milleti’ni düşmanla antlaşmaya dayanan barış ve huzur ortamına kavuşturmak için İstiklâl Savaşımızda kesin zaferin elde edilmesi gerektiğinin idraki içinde olmuştur. Atatürk, 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü Samsun’da başlattığı kurtuluş, millî bağımsızlık ve egemenlik mücadelesini 9 Eylül 1922 Cumartesi günü İzmir’de kesin askerî zaferle sonuçlandırmıştır. Bu kesin sonucu getiren de O’nun verdiği emirle 26 Ağustos 1922 Cumartesi günü şafakla başlayan Büyük Taarruzun 30 Ağustos Çarşamba günü Dumlupınar’da Büyük Zaferle sonuçlanması ve 1 Eylül Cuma günü Dumlupınar’da verdiği “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!” emri (3) üzerine düşmanın takip edilerek 9 Eylül’de İzmir’in işgalden kurtarılması olmuştur. Vatanımız düşman işgalinden, Milletimiz de emperyalizmin esaretinden kurtarılmıştır. Atatürk Büyük Taarruz’u Nutuk’ta şu sözlerle anlatmaktadır:

“26 Ağustos sabahı Kocatepe'de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 5.30 da topçu ateşimizle taarruz başladı… 26, 27 Ağustos günlerinde, yani iki gün zarfında düşmanın Karahisar'ın güneyinde 50 ve doğusunda 20-30 kilometre uzunluğunda bulunan müstahkem cephelerini düşürdük. Mağlup olan düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustos'a kadar Aslıhanlar civarında kuşattık. 30 Ağustos'ta icra ettiğimiz muharebe neticesinde (buna Başkumandan Muharebesi unvanı verilmiştir) düşmanın ana kuvvetlerini imha ve esir ettik. Düşman ordusu başkumandanlığını yapan General Trikopis de esirler arasına dahil oldu. Demek ki, tasavvur ettiğimiz kati netice beş günde alınmış oldu. 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir genel istikametinde hareket ederken, diğer kısımlarıyla da düşmanın Eskişehir ve kuzeyinde bulunan kuvvetlerini mağlup etmek üzere hareket ediyorlardı… Başkumandan Muharebesi'nin neticesine kadar her gün büyük muvaffakiyetlerle gelişen taarruzumuzu resmi tebliğlerde gayet ehemmiyetsiz harekattan ibaret gösteriyorduk. Maksadımız, vaziyeti mümkün olduğu kadar cihandan gizlemekti. Çünkü, düşman ordusunu tamamen imha edeceğimizden emin idik. Bunu anlayıp, düşman ordusunu felâketten kurtarmak isteyeceklerin yeni teşebbüslerine meydan vermemeyi münasip görmüş idik. Hakikaten, bizim hareketimizi hissettikleri zaman ve taarruzumuzu müteakip müracaatlar vaki olmuştur. Mesela, taarruz etmekte bulunduğumuz sırada İcra Vekilleri Reisi olan Rauf Bey'den, mütareke hakkında İstanbul'dan bildirimde bulunulduğuna dair 4 Eylül 1 922 tarihli bir telgraf almıştım… Afyon Karahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi ve ondan sonra düşman ordusunu tamamen imha veya esir eden ve kılıç artıklarını Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekatımızı izah ve vasıflandırmak için söz söylemeyi lüzumsuz sayarım. Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle neticelendirilmiş olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk subaylar ve kumanda heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tespit eden muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk Milleti’nin hürriyet ve bağımsızlık fikrinin ölümsüz abidesidir. Bu eseri vücuda getiren bir milletin evlâdı, bir ordunun başkumandanı olduğumdan, ilelebet mesut ve bahtiyarım.” (4)

MUDANYA MÜTAREKESİ

Ordularımızın İzmir’i de düşman işgalinden kurtarması ateşkesi sağlamıştır. Kesin Zafer üzerine vatanımızı işgal etmiş bulunan İtilâf Devletleri Ankara Hükümeti’ne mütareke teklif etmişlerdir. Ankara Hükûmetiyle 11 Ekim 1922’de imzalan Mütareke ile Osmanlı İmparatorluğu siyaseten ve hukuken sona ermiştir. Mudanya Mütarekesi müzakereleri sırasında teati edilen notalarla Barış görüşmeleri için Lozan’da bir Konferans toplanmasına karar verilmiştir.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI

Savaş alanında Millî Mücadele zafere ulaşmışsa da ve savaş fiilen sona ermişse de millî müstakil varlığımız için yapılacak daha çok ve büyük işler vardı. Çünkü vatanımız, Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Harbi yıllarında, işgal döneminde, kurtuluş ve istiklâl savaşımız sırasında harap olmuştu. Kaynakları tükenmiş, çok fakirleşmişti.

Öncelikle, savaş durumunun hukuken de sona erdirilmesi gerekiyordu. Milletimiz kendi bağımsız ve egemen devletine sahip olmalıydı. Bu devlet uluslararası plânda tanıtılmalıydı. İç ve dış güvenlik sağlanmalıydı. Milletin yaraları sarılmalı; ülke yeniden inşa edilmeli, neredeyse durmuş vaziyetteki ekonomik hayat harekete geçirilmeliydi. Köklü inkılâpların gerçekleştirilmesine, çağdaş reformların yapılmasına, eğitim alanında hızlı hamlelere ihtiyaç vardı. Ordumuzun yeniden yapılandırılması ve donatılması da ihmal edilemezdi. Bu muazzam işlerin gerçekleştirilebilmesi için de Türkiye’nin dost dış yardımlara ve siyasî, diplomatik ve ekonomik desteğe de elbette ihtiyacı olacaktı.

Bütün bu gerçekler Türkiye’nin bölgesinde uzun yıllar barış ve güvenlik içinde yaşamasını zorunlu kılıyordu.  Bunun için de dostane yaklaşımlarla barışçı ve dengeli bir dış politika izlenmesi gerekiyordu.

TBMM Hükümeti’nin İsmet Paşa (İnönü) başkanlığında Lozan Barış Konferansı’na katılan Heyeti, Lozan Konferansı’nın “kurtlar sofrası” mahiyetindeki masasında ve bu masanın üzerine kurulduğu kaygan diplomasi zemininde 11 Kasım 1922-24 Temmuz 1923 tarihleri arasında cereyan eden çetin diplomatik müzakereler sonucunda, Türkiye’yi çevreleyen iç ve dış ağır şartların gerektirdiği amaç ve hedeflere uygun bir Antlaşma elde etmiştir.

Atatürk’ün emsalsiz önderliğinde kazandığımız İstiklâl Savaşımız, TBMM Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’nın 24 Temmuz 1923 Salı günü Lozan Barış Konferansı’nda imzaladığı Barış Antlaşması ile taçlanmıştır. Atatürk’ün Antlaşma’nın imza edildiği gün İsmet İnönü’ye gönderdiği tebrik mesajının Nutuk’ta yer alan metni şöyledir:

“Lozan'da Delege Heyeti Reisi, Hariciye Vekili İsmet Paşa Hazretleri'ne,

Millet ve Hükümet’in Zatıâlileri’ne vermiş olduğu yeni vazifeyi muvaffakiyetle tamamladınız. Memlekete bir dizi faydalı hizmetlerden ibaret olan ömrünüzü bu defa da tarihi bir muvaffakiyetle taçlandırdınız. Uzun mücadelelerden sonra vatanımızın barış ve bağımsızlığa kavuştuğu bugünde parlak hizmetiniz dolayısıyla Zatıalinizi, muhterem arkadaşlarımız Rıza Nur ve Hasan Beyleri ve mesainizde size yardım eden bütün Delege Heyeti üyelerini teşekkürlerle tebrik ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal.”

Atatürk, Nutuk’unda Lozan Barış Antlaşması’nı şu ifadelerle değerlendirmiştir:

“Bu antlaşma, Türk Milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır. Osmanlı devrine ait tarihte, emsali görülmemiş bir siyasi zafer eseridir.”

Lozan Barış Antlaşması, Türkiye’nin, mutlak bağımsız ve egemen bir devlet ve milletlerarası camianın hukuken eşit bir üyesi olarak doğduğunu tescil eden belgedir. TBMM’nin 29 Ekim 1923 günü “Türkiye Cumhuriyeti” olarak ilân ettiği Devletimizin “tapu senedi” mahiyetindedir.

SONUÇ

Atatürk, vatanını düşman işgalinden kurtarmak, milletini bağımsızlığına ve egemenliğine kavuşturmak amacıyla savaşa başvurmak mecburiyetinde kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren hedeflerine barış içinde ve barışçı yollardan ulaşan bir tutum izlemiştir. “Yurtta sulh, cihanda sulh” düşüncesini düstur kabul etmiş ve uygulamıştır. 1932 yılında Türkiye özel davet üzerine Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur. 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi yapılmıştır.

Montrö  Konferansı’na ev sahipliği yapan İsviçre dahil, Konferans’a katılan devletlerin temsilcilerinin ve konferansı yönetenlerin tamamı, Türkiye’nin “Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin” tadili için yaptığı teşebbüste seçtiği yolun, dünya diplomasi tarihi için, anlaşmaların kuvvet kullanılarak veya tek taraflı olarak ortadan kaldırılması veya tadil teşebbüsünde bulunulması yerine, sorunların barışçı yol ve yöntemlerle halledilmesi ilkesi bakımından tarihe geçen bir örnek olay teşkil ettiğini vurgulayan, Türkiye’yi öven ve alkışlayan konuşmalar yapmışlardır. Atatürk 1938 yılında Hatay’ın Anavatan’a katılmasını barışçı yollardan sağlamıştır.

30 Ağustos 1922 Büyük Zaferimizin 100. yıl dönümü milletimize kutlu ve mutlu olsun! Büyük Atatürk’ün ve silâh arkadaşlarının ruhları şad olsun!

-BİTTİ-

 Dipnotlar:

1- Türk Dış Politikası (Editör: Baskın Oran), Cilt I: 1919-1980, İletişim Yayınları, 2001, Dönemin Bilançosu, Baskın Oran, s. 97-109.

2- Türk Dış Politikası, Age., s.109.

3- “Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları!

Afyonkarahisar-Dumlupınar büyük meydan muharebesinde zalim ve mağrur bir ordunun asıl muharebe birliklerini inanılmayacak kadar az bir zamanda imha ettiniz. Büyük ve necip milletimizin fedakârlıklarına lâyık olduğunuzu ispat ediyorsunuz. Sahibimiz olan büyük Türk Milleti, istikbalinden emin olmaya haklıdır. Muharebe meydanlarındaki maharet ve fedakârlıklarınızı, yakından müşahede ve takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine vasıta olmak görevimi durmadan ve sürekli bir şekilde yerine getireceğim.

Başkumandanlığa tekliflerde bulunulmasını cephe Kumandanlığına emrettim. Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin fikrî güçlerini, kahramanlık ve vatanseverliğini, birbirleriyle yarışırcasına göstermeye devam eylemesini talep ederim.

Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!”

4- Gazi M. Kemal, Nutuk, s. 513-514.

Son Dakika Haberleri 30 ağustos lozan