Gençlere yönelen bir tehlike: Yeme bozukluğu ve teşhircilik
Kişiler uygun yardımı alamadığında, sosyal medya ya da sosyal ilişkiler etkisi altında kalabilir ve sistem bu durumdaki kişilere ihtiyacı olan koruyucu, önleyici ve çare bulucu hizmetleri sağlamadığı için, yalnızlık içinde, sağlıklı olmayan çözümlere yönelmiş olurlar.
Son yıllarda gençler arasında oldukça yaygın olduğunu gözlemlediğimiz ve psikolojik açıdan yanıtlarının olması gerektiğini düşündüğümüz Anoreksiya Nervoza (yeme bozukluğu) ve Teşhircilik konularında Psikolojik Danışman ve Aile Terapisti Özden Yılmaz Bilgin ile görüştük. Hepimizin çevremizde, yakınımızda rastlayabileceğimiz bu çok önemli konuda sorularımıza oldukça dikkat çekici yanıtlar aldık.
AİLE ORTAMI ÖNEMLİ
- Geçen ay ince görünmek için yeme bozukluğu geliştirip hayatını kaybeden bir kızın haberi vardı gazetelerde. Bu nasıl bir durum? Bir hastalık mı, sosyal medyanın ya da sistemin yarattığı bir sorun mu, ne dersiniz?
Söz ettiğiniz habere konu olan genç kızın yaşadığı durum, bir yeme bozukluğu türü olan Anoreksiya Nervoza olarak tanımlanmıştı. Daha çok genç kadınlarda, 12-21 yaş aralığında görülen bu hastalık, psikolojik ve sosyal nedenlere dayalı olarak ortaya çıkar. Bu bozukluğa sahip kişiler, kilo alma takıntısıyla yemek yemekten kaçınırlar ve bu durum beden sağlığını tehdit ederek yaşamsal risk oluşturur.
Ayrıca bu kişiler, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon, anksiyete bozukluğu gibi başka psikiyatrik hastalıklara da daha yatkın olurlar. Genellikle düşük benlik saygısına sahiptirler, mükemmeliyetçi kişilik, aşırı kontrolcülük gibi özellikler görülür. Bu sorunlar, kişinin içinde yetiştiği aile ve yakın çevre etkisi kadar, sosyal etkileşimlerden de kaynak alır. Çocukluk döneminde, kimlik ve kişiliğin gelişim sürecinde yaşanan zorlanmalar, ihmal ve istismarlar veya önemli sosyal krizler, felaketler yaşamla baş etme becerilerini etkiliyor ve birey bedeni aracılığıyla kendine bir çözüm üretmeye yöneliyor. Dolayısıyla bu durum, ailevi ve sosyal etkiler altında, bireyin baş etme mekanizmasını harekete geçirme çabası olarak görülebilir.
Yani hastalık, aynı zamanda iyileşme çırpınışının bir habercisidir, bir sorunu olduğunun ve yardım istediğinin bir belirtisidir. Uygun yardımı alamadığında, kişiler sosyal medya ya da sosyal ilişkiler etkisi altında kalabilir ve sistem bu durumdaki kişilere ihtiyacı olan koruyucu, önleyici ve çare bulucu hizmetleri sağlamadığı için, yalnızlık içinde, sağlıklı olmayan çözümlere yönelmiş olurlar.
ÖZGÜRLEŞME VE BEDEN FORMLARI
- Genç kızlarımız neredeyse iç çamaşırı boyutlarında giysilerle sokakta dolaşıyor. Bu özgürlük mü, teşhircilik mi yoksa “moda” diye bizim toplumumuza dışarıdan dayatılan bir yozlaşma mı?
Bu soruya öncelikle “hepsi” diye genel bir yanıt vereyim. Özgürlük boyutu var, çünkü gençlik dönemi, var olan kuralların dışına çıkma arzusuyla, dürtüselliğin dayatmalarına karşılık sosyal normlara uyma zorlanmasıyla karakterize olan bir dönemdir ve gençler özgürleşmek ihtiyacına beden formlarıyla cevap ararlar.
Teşhircilik denmesi için, bireye özgü bozuklukların da gözlenmesi gerekir. Moda olarak dayatılması konusuna gelince, gençler çevreye uyumlanmak için, sistemin dışında kalmamak için, tüketim alışkanlıklarına katılmak ve böylece varlığının onaylanması ihtiyacını gidermek amacıyla harekete geçerler ve böylece evet, moda “güncel” olarak bir kendini gösterme koşulu olur.
YARDIM ALMALARI GEREKİYOR
- Bu sorunları çözmek için neler yapılabilir? Ailelerin ve gençlerin eğitilmesi için TV ve sosyal medya programları etkili olabilir mi?
Bu sorunların çözümünde ailelerin eğitilmesi başlangıç noktasını oluşturabilir. Aynı zamanda eğitim sisteminin içinde de yani çocukların okul öncesinden başlayarak ilkokul dönemi, lise dönemi ve üniversite dönemi de dahil; bir program sürecinde benlik algısı, kişisel tercihler, sosyal normlar, farklılaşma, yaratıcılık, problem çözme, iletişim becerileri konularında düzenli ve bilimsel bir yardım almaları gereklidir.
Bu konular örgün eğitim sistemi içinde okullar aracılığıyla işlenebileceği gibi, halk eğitiminin bir konusu olarak çeşitli kurum ve kuruluşların da ilgi alanı içinde olabilir.
Bir sendikanın, üyelerinin aileleri için böyle bir program oluşturması neden mümkün olmasın? Bir dernek, neden gençlere anlamlı yaşam amaçları oluşturmak için bir eğitim planlamasın?
Bir muhtarlık neden mahalledeki anneler için bilgi verici, eğitici sosyal gruplar oluşturmasın ve bunun için yakındaki eğitim kurumlarıyla işbirliği yapmasın? Bir televizyon programı, neden gençlere sağlıklı baş etme yollarını örnekleyen eğlenceli ve eğitici içerikler yayınlamasın?
Bunların tümü, ülkedeki sistemsel bozukluklara rağmen, kapının önünü temiz tutmak mantığıyla hayata geçirilebilecek projelerdir ve sadece inanarak harekete geçilmesini beklemektedir. Ne maddi ne de eylemsel olarak zorlanılacak çalışmalar değildir.

