28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İngilizce öğretmeni olarak türkü derledim

“Öğrencilerden bir haber geliyor, “Öğretmenim, Makedonya'nın bilmem ne köyünden bizim akrabamız gelecek. Ethem Güneş, o türküler biliyor ve söylüyor” diye. … Hadi bakalım teybi alıyoruz yanımıza, köye gidiyoruz. Hem onlarda misafir kalıyoruz hem de türkü topluyoruz.”

İngilizce öğretmeni olarak türkü derledim

Bu hafta, TRT sanatçısı İbrahim Can ile birlikte, TRT Halk Müziği sanatçısı, derlemeci, halk bilimci, aynı zamanda İngilizce öğretmeni, Doç. Dr. Hüseyin Yaltırık üstadımızla birlikteyiz.

Aşık Ali Tamburacı ile ilgili kitabını, TRT’ye girmeden önce derlemeler yaptığını, Konya’da ki müzik ve halk oyunları çalışmalarını, gelin sanatçımızdan dinleyelim…

ALİ TANBURACI KİTABINI YAZMAK ŞARTTI

  • Aşık Ali Tamburacı’dan biraz bahsedebilir misiniz?

Aşık Ali Tanburacı ile ilgili kitap yayımladım, “Âşık Ali Tanburacı ve Kırklareli Halk Müziği” diye. 2000 yılındaydı. Çok az sayıda, 500 adet kadar basıldı, ne yazık ki. O zamanki şartlar onu gerektirdi. Tanburacı’nın çalışmalarını kitaplaştırma gereğini duydum. Çünkü çok orijinal, çok güzel türküler vardı. Osmanlıca yazılmıştı. Ali Tanburacı gençlik zamanında Kırklareli Musiki Cemiyeti’nin müdavimlerinden imiş. Ulaştığımız belgeler arasında Cemiyet başkanı Rum Asıllı Niko Tavridis’ten alınmış bir bonservisten tutun, Saadettin Kaynak'ın kendisine yazdığı mektuba varıncaya kadar önemli bilgiler vardı. Bunların bilinmesi gerekiyordu. Saadettin Kaynak o zamanlar plak sanayinin içerisinde önemli kişilerden birisiydi. Bütün bunları belgeleriyle “Âşık Ali Tanburacı ve Kırklareli Halk Müziği” kitabımda yayımladım.

İ. Can: Eskiden Nida Tüfekçi hocamız da öyleymiş. Önder kişiler o dönemde plak şirketlerinde baş danışmanlık yapıyormuş.

Evet, yayımladığım kitapta Sadettin Kaynak’ın Tanburacı’ya bir mektubu var, diyor ki; “Plak yapımında kullanılan malzemeyi İngiltere'den getirdiğimiz için plak yapmak zor. Satacak plaklara öncelik veriyoruz.

Mildan Niyazi'nin Tanburacı’ya mektubu var. Çünkü Mildan Niyazi askerliğinin bir bölümünü Kırklareli'nde yapmış. Tanburacı, böyle kimselerle dostlukları olan kişi.

  • Mildan Niyazi kimdir, kısaca bahsedebilir misiniz?

1887, Safranbolu doğumlu, müzik eğitimcisi ve bestekâr. Türk sanat müziğinin önemli isimlerden biri. Döneminde önemli eserler vermiş.

Ali Tanburacı’nın Neyzen Tevfik ile çok yakın güzel dostlukları var. Ayrıca, Osman Pehlivan ile de çok güzel dostlukları olmuş. Osman Pehlivan her sene üzüm zamanı Kırklareli’ne gidip onda kalırmış.

İ. Can: Ali Tamburacı gibi Osman Pehlivan da tanbura çalıyordu.

Tabii, Osman Pehlivan da tanbura çalıyordu. İhsan Hınçer’in, Türk Folklor Araştırmaları dergisinde onlarla ilgili bir iki yazı da vardır. Ali Tanburacı'nın halk müziğine ve hatıralarına dair nesi varsa, hemen hemen hepsini o kitaba döktüm.

İngilizce öğretmeni olarak türkü derledim - Resim : 1
Hüseyin Yaltırık

ALİ TANBURACI’NIN ASKERLİK MACERASI

  • Ali Tanburacı kimdir, göçmen mi?

Yok… Ali Tanburacı 1899 yılı, Kırklareli doğumlu. O zamanlar şehrin adı Kırkkilise imiş. Muzaffer Sarısözen ile aynı tarihte doğmuş. O da Muzaffer Sarısözen gibi savaşa çağırılıyor. Tanburacı, Mektebi İdadi, şimdiki lise ikide okurken sınıfın kapısı çalınıyor. İçeriye bir asker, bir muhtar ve okulun müdürü giriyor, “Ali Kırk Kilise burada mı?” diye soruyorlar. O da buradayım diyor. Kendisini alıp doğru askerlik dairesine götürüyorlar. Tartıya koymuşlar, 52 kilo gelmiş, işimize gelir demişler. Annesine, babasına “Allah'a ısmarladık” deyip, paldır küldür asker olarak o gün İstanbul'a yola çıkartılıyor. Enver Paşa mektebine, yani küçük zabit mektebine gidiyorlar. Orada Tanburacı bakmış ki, harbe hazırlanıyorlar. “Beyim demiş benim bonservisim var, yanımda”. Osmanlı zamanı mührü var, Osmanlıca yazı... İş bu belgede adı geçen Aşık Ali Tanburacı, cemiyetimizde şöyle çalışmalar yapıp kornet çalmıştır gibi birtakım bilgiler var. Komutan görmüş bunu, doğru bando takımına demiş. Harbe gitmiyor, askerlik sonuna kadar bandoda kalıyor.

Ali Tanburacı daha çok türkü söylerdi. “Kırmızı gülün alı var” türküsünü ondan alıyorlar. Sadi Yaver Ataman, “1949 yılında plak yapılırken yanımdaydı” dedi.

Ali Tanburacı şöyle anlatıyor: O zaman Radyo’ya başvuruyorsun, fakat sınavlar Konservatuvar ’da yapılıyor. Cevdet Çağla, Yusuf Ziya Demircioğlu, Refik Fersan gibi o zamanın ileri gelenleri, Türk müziği ustaları Radyo’da yapıyorlar sınavları. Hatta Nida Tüfekçi bir keresinde, Ali Tanburacı’ya “Dur bakalım orada. Öyle Radyo sınavları Konservatuvar’da yapılmaz” deyince, Ali Tanburacı ona çıkışıp şöyle demiş: “Çıkardım cebimdeki belgeyi, ‘oku be’ dedim, aldı belgeye baktı kaldı. ‘Ben yalan söyleyecek adam değilim, oku’ diye tekrarladım. Yüzü bir esridi, çünkü belgede, “İstanbul Konservatuvarı’nda imtihanınız yapılacaktır. Eğer başarılı olursanız amatör programlarda size seans verilecektir” diye yazıyordu. Bundan daha güzel belge mi olur? Ben yalan söyleyen adam değilim, sana türkü mürkü vermem” diyerek kızmış ona. 

ÖĞRETMENİ SEVERSE DERSİ DE SEVER

  • Tanburacı ile iki yılınız geçmiş. Kırklareli'ndeyken burada yaptığınız derlemelere de değinelim mi?

Tabii…O zaman 22 yaşındayım. Öğrenciler benim yaşıma yakın, hele bir de sınıfta kalınca 18-19-20 yaşlarında oluyorlardı. Yaşça yakınlıkta olduğum için beni sevdiler. Biz de öğrencilerimize dersi sevdirmenin yolunun özellikle öğretmenin sevilmesinden geçtiğini biliyoruz. Bu tavır, eğitim pedagojisinde, eğitim psikolojisinde de var. Öğrenci öğretmeni severse, dersini de sever.

İngilizce öğretmenliğine başladım ama sınıflar kalabalık. Yirmi iki, yirmi üç, yirmi beş kişilik sınıflar. Her biri çeşitli köylerden geliyor. Öğrencilere soruyordum, “Köyünüzde türkü söyleyen, saz çalanlar var mı?” diye. “Hocam bizim köyde bir amca var, saz çalıyor, türkü söylüyor” derlerdi. Tamam derdim, sen onu, uygun zamanını öğren, biz ona gidelim, ziyaret edelim.

Öğrencilerden bir haber geliyor, “Öğretmenim, Makedonya'nın bilmem ne köyünden bizim akrabamız gelecek. Ethem Güneş, o türküler biliyor ve söylüyor” diye. “Tamam, bana gelmeden bir gün önce hatırlat, gider kayıt yaparız” derdim. Hadi bakalım teybi alıyoruz yanımıza, köye gidiyoruz. Hem onlarda misafir kalıyoruz hem de türkü topluyoruz.

“Gitme Hamdi’m gitme” türküsünü onlardan aldım.  “Malkara’dan çıktı bayrak” türküsü de öyle çıktı.

İngilizce öğretmeni olarak türkü derledim - Resim : 2
Bestekar, hafız Sadettin Kaynak

10 YIL TRAKYA’DA TÜRKÜ DERLEDİM

  • TRT'ye başlamadan, türkü derlemeye başlamışsınız…

Tabii. Çünkü 1975 yılındaki Mazlum Nusret Kılıçkıran'ın “Sen Rumeli türküleri getir, Rumeli türkülerini öğren. Bunları çal, söyle” mesajından sonra, bu türkü derleme yolculuğu başladı. 1985 yılına kadar devam etti.

1985 yılında, Konya Beyşehir'e atandık. Orada bir sene kaldım. Konya Beyşehir'i sevdim. Fakat tabii Anadolu şehirleri bizim gibi Ege’de yetişmiş olan kişilere çok cazip gelmez.

O arada da tesadüf, Günaydın Gazetesi'nde bir haber çıktı. Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı Yabancı Diller Bölümüne İngilizce okutmanı alacaklarmış. Ben şansımı deneyeyim dedim, sınava girdim ve kazandım. Eşim de geldi sonradan. Biz İzmir'e kalıcı olarak yerleşmiş olduk.

  • Konya’da derleme yapabildiniz mi?

Konya'da Beyşehir halk oyunlarını derledik. O da şöyle oldu. Biz gitmeden önce müzikle ilgili olduğumuz bilgisi gitmiş.  Kaymakam beni makamına çağırdı, gittim görüştüm. Belediye başkanı, bir halk oyunları topluluğumuz olsun istemiş. Sponsorluğunu da yapacaklar. Kaymakam, “yapar mısınız” diye sordu. “Seve seve yaparım” dedim. Hemen belediye başkanıyla karşılıklı oturduk ve çalışmalara başladık. Sonra Kaymakam’ın Kadirli'ye tayini çıktı.

KAŞIK OYUNLARINI HALK OYUNU SAYMIYORLARDI

  • Konya halk oyunlarını biraz anlatabilir misiniz?

Genelde kaşıklı oyunlardır. Tabii yöresel farklılıklar var. Mesela Bozkır ekibi diye bir ekip var. Onların oyunları biraz köçekçedir. Yani Konya'da, Beyşehir'de ben hiç görmedim, kalçaların sallandığını. Bostan yutmuş insanlar gibi, kaşıklarla, aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya oynanır. İki kişiyle, birbirlerine doksan derece ters yönde dönerek oynuyorlar. Sonra dönüyorlar, birbirlerine karşı eğiliyorlar, kaşıklar yerde, ortaya doğru vurarak kalkıyorlar. Onların istediği Konya Beyşehir’e hangi ekibi kuralım. Bitlis mi, Silifke mi olsun?

Belediye başkanı ile aramızda şöyle bir konuşma geçti:

- Tuğrul Bey sizin oyunlarınız yok mu?

- Bizde folklor yok hocam.

- Peki burada insanlar oynamıyor mu, düğünler olmuyor mu?

- Düğünlerimiz oluyor.

- Eeee, düğünde oynamıyorlar mı?

- Oynuyorlar.

- Ne oynuyorlar?

- Kaşık oyunları oynuyorlar.

Kaşık oyunlarını sıradan, basit bir oyun olarak görüyorlar. O oyunlardan ekip oluşturalım dedim. “Olur mu öyle şey” dedi, şaşırdı. “Olur olur, bal gibi olur” dedim. Belediye Başkanı’nı ikna ettim.

İngilizce öğretmeni olarak türkü derledim - Resim : 3
Aşık Ali Tamburacı

BEYHOT NASIL KURULDU?

Mustafa Tarımcıoğlu diye ut çalan bir arkadaşımız vardı, rahmetli oldu. Mustafa, Kaymakam’ın Yazı İşleri Müdürüydü. Bir araba, Fırat adında bir kameraman, bir de Mükerrem Başer diye o zaman Konya Öğretmenevi Müdürümüz vardı. Hep beraber, türküler ve oyunlar derlemeye gidiyoruz. Nerede düğün varsa kamerayla kaydediyoruz. Oyunları kaydediyoruz. Giysileri kaydediyoruz.

Sonra bunları topladık bir yere. Giysileri diktirmek lazım. Giysiler orijinal, çok güzel saltalar filan. Oranın terzileriyle konuştuk, bulduğumuz örneklerle giysileri başarılı bir şekilde, değişik tekniklerle diktiler. Bu yöntemle Beyşehir halk oyunları ekibini ilk biz kurduk ve Beyşehir Belediyesi Halk Oyunları Topluluğu “BEYHOT” olarak, Akşehir şenliklerine, çeşitli yerlere de gittiler. 23 Nisan günü ilk gösterimizi ve benim son gösterimizi yaptık. Neden? Çünkü benim İzmir’e tayinim çıktı. Onlara da “Bu oyunları Milli Eğitim Müdürlüğü'yle görüşün ve yaşatın” dedim, Beyşehir’den İzmir’e doğru yola çıktım…

Son Dakika Haberleri