Öğretmenler karar süreçlerinde olmalı
Atanamayan öğretmen kadro bekliyor, ücretli öğretmen ekonomik krizle boğuşuyor. Okullardaki şiddet ise her geçen gün artıyor. Eğitim Gücü Sendikası Antalya Şube Başkanı Yıldız Albayrak Sargın, okullarda güvenlik mekanizmalarının güçlendirilmesini istedi, ‘Ücretli öğretmenlik kaldırılmalı.’ dedi.
Aydınlık Bindallı’ya konuşan Eğitim Gücü Sendikası Antalya Şube Başkanı Yıldız Albayrak Sargın, öğretmenlerin ortak sorunlarını anlattı.
- Eğitim kurumlarında şiddet olaylarıyla karşılaşıyoruz. Bu konuda ne gibi önlemler alınmalı?
Eğitimde şiddetin artması, yalnızca bireysel davranış bozukluklarıyla açıklanamaz. Bu, sistemin öğretmeni koruyamamasının, mesleğin itibarsızlaştırılmasının ve eğitim politikalarının öğretmeni dışlayan yapısının bir sonucudur. Öğretmenlik mesleği yıllardır kamuoyunda hedef gösteriliyor, medyada olumsuz örnekler üzerinden genelleme yapılıyor. Bu durum, öğrenci-öğretmen ilişkisini, güveni ve saygıyı zedeliyor.
SAYGINLIK YENİDEN İNŞA EDİLMELİ
Önlem olarak, okullarda güvenlik mekanizmaları güçlendirilmeli, öğretmenlere yönelik şiddet vakalarında hukuki süreçler hızla işletilmeli ve caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. Ayrıca, öğretmenlik mesleğinin toplumsal saygınlığı yeniden inşa edilmelidir. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli gibi yeni sistemler bu soruna çözüm üretmekten uzak duruyor, çünkü öğretmeni merkeze almıyor. Biz bu modele dair hem olumlu hem olumsuz yönleri içeren bir rapor hazırladık. Bu rapor, sahadaki öğretmenlerimizin görüşleri ve eğitim alanında uzman akademisyenlerin katkılarıyla oluşturuldu.
MEVCUT GENELGENİN SAHADA KARŞILIĞI YOK
- Milli Eğitim Bakanlığının eğitimde şiddeti önleme genelgesi var, bu genelge şiddeti engellemede yeterli olmuyor mu?
Genelge, şiddet olaylarının bildirilmesi, disiplin süreçlerinin işletilmesi ve rehberlik hizmetlerinin artırılması gibi başlıklar içeriyor. Ancak uygulamada ciddi eksiklikler var. Genelge, niyet beyanı niteliğinde kalıyor; sahada karşılığı yok. Öğretmenler hâlâ yalnız ve korunmasız.
Yeterli olması için genelgenin bağlayıcı hükümler taşıması, okul yöneticilerine sorumluluk yüklemesi ve öğretmenlerin hukuki destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde bu tür sosyal sorunlara dair somut çözüm önerileri yer almıyor. Biz bu eksikliği de raporumuzda açıkça belirttik.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde çocuk merkezli bir yaklaşım iddia edilse de öğretmenin rolü yine arka planda kalıyor. Biz bu modele dair değerlendirmemizi yaparken, öğretmenlerin sahadaki deneyimlerini ve akademik uzmanların analizlerini bir araya getirerek, hem olumlu yönleri hem de eksiklikleri içeren bir rapor sunduk.
HAK ARAMA MEKANİZMASI YOK
- Hak aramanın yerini had bildirme yöntemi aldı…
Öğretmenlerin hak arama talepleri, kimi zaman “disiplin dışı davranış” gibi gösterilerek bastırılıyor. Kamuoyunda öğretmenlerin talepleri itibarsızlaştırılıyor, “Haddini bil!” söylemi yaygınlaşıyor; Bu tutum, öğretmenleri yalnızlaştırıyor, ifade özgürlüğünü kısıtlıyor ve sendikal faaliyetlerini baskı altına alıyor.
Yeni modelde öğretmenin hak arama mekanizmalarına dair bir yapı bulunmuyor. Öğretmenin sesini kısmak, eğitimin niteliğini doğrudan etkiler.
AİLELER SİSTEME GÜVENMİYOR
- Öğretmene yönelen şiddet ve öfkenin altında yatan temel sorunlar nelerdir?
Bu sorunun temelinde birkaç faktör var: Öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırılması, medyada öğretmen aleyhine yapılan genellemeci yayınlar, ailelerin eğitim sistemine olan güvensizliği, disiplin mekanizmalarının zayıflığı ve sosyal medya üzerinden öğretmenlerin hedef gösterilmesi.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde bu sorunlara yönelik kapsamlı bir çözüm önerisi bulunmamakta. Biz, öğretmenlerin sahadaki deneyimlerinden yola çıkarak bu eksiklikleri de raporladık ve çözüm önerilerimizi sunduk.
ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK KALDIRILMALI
- Öğretmen ihtiyacı ücretli öğretmenlik ile gideriliyor. Bu durumun sonuçları nelerdir? Çözüm öneriniz nedir?
Ücretli öğretmenlik uygulamaları, öğretmenleri güvencesiz ve düşük ücretli çalışmaya mahkûm ediyor. Bu durum, hem ekonomik hem sosyal açıdan ciddi sorunlara yol açıyor. Kadrolu istihdam esas alınmalı, öğretmen ihtiyacı, atama bekleyen yüz binlerce öğretmenle karşılanmalıdır.
Her yıl düzenli ve yeterli sayıda kadrolu öğretmen ataması yapılmalı, eğitim fakültelerine kontenjan planlaması getirilmeli, ücretli öğretmenlik kaldırılmalı, tüm öğretmenler eşit haklarla istihdam edilmeli.
Ayrıca, atanamayan öğretmenler, yıllarca eğitim almış olmalarına rağmen mesleklerini icra edemiyor. Bu durum, hayal kırıklığına, depresyona ve toplumsal dışlanmaya yol açıyor. Gençlerin devlete olan güveni sarsılıyor, aidiyet duygusu zedeleniyor. Bu sorunla baş edebilmek için; psikolojik destek mekanizmaları kurulmalı, atama süreci şeffaflaştırılmalı, gençlerin emeği ve beklentisi karşılık bulmalı. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde bu sosyal boyut göz ardı edilmiş durumda.
ÖĞRENCİ YÖNÜNÜ KAYBEDİYOR
- Sık değişen müfredatlar soruna yol açar mı?
Sık değişen müfredatlar, eğitimde istikrarsızlık yaratıyor. Öğretmenler, uygulamada zorlanıyor, öğrenciler ise sürekli değişen sistem içinde yönünü kaybediyor. Müfredat değişiklikleri, öğretmenlerin görüşü alınmadan yapılıyor, bu da sahada kopukluk yaratıyor.
Milli eğitim, bir milletin geleceğini şekillendiren en temel yapı taşıdır. Eğitimin baş aktörü öğretmendir. Bu nedenle, eğitim alanındaki tüm hukuki düzenlemelerin öğretmen merkezli olması zorunluluktur. Öğretmenin merkezde olmadığı bir sisteminde, genç kuşakların nitelikli yetişmesi mümkün değildir.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli gibi yeni sistemler, öğretmeni karar süreçlerinden dışlayan bir yapıya sahipse, temel sorunları çözmekten uzaktır. Bu modele dair değerlendirmemizi, öğretmenlerin ve akademisyenlerin katkılarıyla hazırladığımız raporda sunduk. Kuralların değişimi değil, öğretmenin güçlendirilmesi esas alınmalıdır. Aksi takdirde, yapılan düzenlemeler devlete ve millete fayda sağlamaz.

