15 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

29 Ekim 1923’e giderken Atatürk’ün kaleminden! Vatan anamız sağ olsun

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

BU hafta tarih yazılarında yeni bir diziye başlıyoruz. Sizi 1923 yılına götüreceğim. Cumhuriyet’in ilanına doğru giderken tarih sırasına göre Atatürk’ün yazışmalarından, konuşmalarından belki de ilk kez okuyacağınız örnekler vermeye çalışacağım. Her ay bazen kısa telgraflar bazen uzun konuşmalardan ayrıntılarda gizli özel bölümler. Elbette Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde (ATABE) 1923 yılı 600 sayfadan fazla yer tutuyor. Yerimiz elverdiği ölçüde ancak kısa birkaç örnek verebileceğim. Önemli günler, tartışmalar var. Türkiye’nin geleceğinin yol haritası çiziliyor. Atatürk artık Meclis Başkanı. Yazışmalarını genellikle “Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi, Başkumandan Gazi M. Kemal” diye imzalıyor. Hadi bakalım 1 Ocak 1923’le başlayalım. Zor bir iş. Seçmekte çok zorlanacağız.

29 Ekim 1923’e giderken Atatürk’ün kaleminden! Vatan anamız sağ olsun - Resim : 1

KUVVET BAŞINDA BİZZAT DÖNERİM

Bu “Dersaadet’te Adnan Beyefendi’ye” başlığıyla Ankara’dan yazılmış bir telgraf. Telgraf anteti ve tarihi matbu bir kâğıda yazılmış. Belgede yıl “38”, yani 1922 diye basılı. Ama ne yapacaklar, bunun zamanı geçti diye atacak değiller ya… Dr. Adnan (Adıvar) Bey padişahın 24 Mayıs 1920’de idamlarını onayladığı ilk altı kişi arasında vardı. Ankara’da Bakanlık ve Meclis İkinci Başkanlığı yaptı. Zaferden sonra Aralık 1922’den bu yana BMM adına İstanbul’da. Gazi Mustafa Kemal, 1919’da ayrıldığı İstanbul’a ilk kez sekiz yıl sonra 1 Temmuz 1927’de döner. Tahmin edebileceğiniz nedenlerini belki başka bir yazıda anlatırız. Zaten mektupta izleri var.

“Şehzadebaşı’nda Fevziye Caddesi’nde Canib Bey Konağı’nda Büyük Türkiya Halk Mektepleri İttihadı Genel Merkezi’nde toplanan kongre namına Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) ve İstanbul Sultanisi muallimlerinden Mahmut Adem ve arkadaşları imzasıyla çekilen telgrafta, belirtilen cemiyetin himayesini üstlenmekliğim rica edilmiştir. İstanbul’a bir kuvvet başında bizzat girmeden oradaki bu ve emsali cemiyetler ve hususlar ile şahsen alakadar olmamak kararını vermiş olduğumdan, adı geçene, bu yolda münasip tebligat icra buyurulmasını rica ederim, Efendim.” (ATABE, c.14, s.217)

KATILMAKTA ACELE EDİNİZ

“İstanbul’da Adnan Beyefendi’ye (…) 2. Barışa kadar, mevcut vaziyetin iyi idaresi ve devam ettirilmesi, memleket menfaatları icaplarındandır. Barıştan sonra memleketin hakiki hayatına ve ihtiyaçlarına en çok uygun düşebilecek bir programla, yeni bir siyasi fırka ve bunun dayanağı olmak üzere yeni bir teşkilat yapacağım. Bunların esaslarını, fikren ve kısmen fiilen şimdiden hazırlamış bulunuyorum. Zamanında fiili sonuçları bütün arkadaşlarca malum olacaktır. Yeni seçim tedbirleri ve tertibatı da bu cümledendir. (…) 4. Bendenizle, gelecekte dahi iş birliği yapmakta, memleket ve millet için fayda gören arkadaşlara, fiili teşebbüsler almakta acele etmelerini ve fakat bütün görüş ve değerlendirmelerini bana bildirmekte gecikmemelerini bildiriniz.” (age., 2 Ocak, 1923, s.216)

İŞÇİ BİRLİĞİ İKTİSADİ HAYATTA BAŞARI ETKENİ

“Deraliye’de Sultan Mahmut Türbesi Civarında Türk Çalıştırma Derneği Binasında İstanbul Umum Amele Birliği Riyaseti’ne Millî servet ve refahın teminine ve elde edilmesine vücutlarını hasreden işçi arkadaşlarımızın vücuda getirdikleri Birliği büyük bir takdir hissiyle selamlarım. Bu münasebetle hakkımda gösterilen dostane hissiyattan dolayı herkese teşekkürler beyan eyler, önümüzdeki iktisadi hayat mücadelesinde Birliğin pek büyük bir muvaffakiyet etkeni olmasını temenni ederim, Efendim.” (age., 2 Ocak 1923,s.217)

ADANA’DAN İMZASIZ MEKTUPLA GÖNDERİLEN KUR’AN

“Adana’dan imzasız bir mektupla gönderilen küçük kıtada bir adet Mushaf-ı Şerifi büyük bir hürmetle aldım. Bence kıymeti takdir edilemez olan bu hediyeyi en derin ve tazimkâr dindarâne hissiyatımla muhafaza edeceğim. Göndereni tarafından hakkımda gösterilen muhabbet ve bağlılık eserlerinden de ayrıca mütehassis oldum. Adresi malum olmadığı için doğrudan doğruya cevap vermeye imkân bulamadığımdan, özel teşekkürlerimin muhterem gazetenizle ilanını rica ederim.” (age., “Hakimiyeti Milliye”, 5 Ocak 1923 s.218)

HALİFE SİYASİ MÜLAKAT VEREMEZ

“Dersaadet’te Adnan Beyefendi’ye Halifenin bizzat veya yaverinin halife namına yerli ve yabancı gazete muhabiriyle siyasi mülakat yaptığı istihbar edilmiştir. Bu tarz hareketin doğru olmadığını ve hilafet makamıyla Türkiye devleti arasında yanlış anlamalara sebep olabileceği hususlarını münasip surette halifeye tarafımdan bildiriniz. 2. Halifenin arzusu üzerine ikinci hutbeyi Türkçe okuyan bir hatip, hutbesinde, halifeye herkesin itaat etmesi lazımdır ilah . . . tarzında beyanatta bulunmuş. Bu hutbe suretinin bildirilmesini ve bundan dolayı Hilafetpenahinin maiyetine alınmış olan bu hatibin isim ve hüviyetinin ortaya çıkarılmasını rica ederim.” (age.,7 Ocak 1923, s.219)

ANKARA HACI BAYRAM VELİ MAHALLESİ HALKINA

(…) “Asırlardan beri Osmanlı namı altında yaşayan milletimiz, binlerce sene muhtelif devletler yapan milletimiz, ilk defa olarak bu kadar medeni, bu kadar parlak, bu kadar dini bir muvaffakiyet elde etmiştir. Bu muvaffakiyetin nasıl elde edildiğini düşünürsek, onu muhafaza etmek ve devam ettirmek hususunda millete düşen vazifenin azameti ve ehemmiyeti kolaylıkla takdir olunur. Bunu yerinde tutmak, Allah göstermesin geriye değil, daha ileriye giderek yükseltmek, lazımdır. Bu akşamın bende bıraktığı intiba bu arzunun mutlaka hasıl olacağına güven ve tam kanaatten ibarettir. Memnuniyetimi tekrar ediyorum.” (age., 10 Ocak1923, s.221-222)

BANA FAYDALI OLACAK KİTAPLAR İSTİYORUM

“Adnan Bey’e Bana faydalı olacağını tahmin buyuracağınız eserleri istiyorum. Bu arada Ziya Gökalp’in Asrileşmek, Türkleşmek ve İslamlaşmak adlı kitabı ile Victor Berar’ın La revolte De L’Asie adındaki eserini buldurmanızı rica ederim. Muhataplarımın bende hasıl ettiği hislerden dolayı teşekkür ediyorum.” (age., 13 Ocak 1923, s.226)

LOZAN’DA UYKUSUZ GEÇEN GECELERDE İNÖNÜ’YE

“İsmet Paşa Hazretleri’ne 5 Ocak tarihli mektubunu aldım. Yazıların beni çok mütehassis ediyor. Kalbimde her gün derinleşen muhabbetini vasıflandırmak için kelime yoktur. Hasretle, aşkla gözlerinden öperim. Görüşeceğiz, hem mesut günlerde. Onu da sen temin edeceksin. Yarın orduları teftişe çıkıyorum. Aynı zamanda bu seyahati siyasi dahi kılacağım. Halkla yakından tafsilatlı görüşeceğim. Meclis’te vaziyet şimdilik tahkim edilmiştir. Beni özel olarak bir tablo yaparak aydınlat. Güzel, sıcak kardeşim.” (age., 14 OCAK 1923, s.230)

ESKİŞEHİR-İZMİT KONUŞMALARI

Atatürk’ün 15 Ocak ve 16-17 Ocak 1923’te Eskişehir ve İzmit’te basınla yaptığı bir kitap boyutunda uzun söyleşiler ilk kez eksiksiz ve sansürsüz, basım hataları da düzeltilerek Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde (age., s.231-370) ve Kaynak Yayınları’nın “Mustafa Kemal Eskişehir-İzmit Konuşmaları (1923)” adlı kitabında yayımlanmıştır. Daha önceki yayımlardaki çok sayıda okuma yanlışı düzeltilmiştir. Belgelere burada yer veremedik. Ancak Türk Devrim tarihinin bugün hemen her konuya ilişkin ışık tutan önemli belgeleridir. Mutlaka ayrıca okunmalıdır.

VATAN VAZİFESİNİN YANINDA HİÇBİR HİSSİN HÜKMÜ YOKTUR

Gazi Mustafa Kemal, basınla buluşmaya gitmek üzere trenle yola çıktığında hasta olan annesinin İzmir’de yaşamını kaybettiği haberini alır. Annesinin ona, onun da annesine olan sevgisi ve saygısı bilinir. Milliyet gazetesinde haber şu şekilde yer alıyor:

“Gazi, bu kara haber üzerine bir müddet düşündü. Cenaze merasiminde bulunmak için hemen İzmir’e mi hareket etmeli?.. O halde tespit olunan seyahat programını değiştirmek. İzmit ve İstanbul civarında talim ve terbiye ile meşgul olan ordunun teftişlerini geri bırakmak, kısacası verilen emir ve kararlardan vazgeçmek lazım geliyordu. Başkumandan Paşa, bu yönü gerekli görmedi. ‘Vatan vazifesinin yanında hiçbir hissin, hiçbir fikrin hükmü yoktur’ dedi.

Sonra da İzmir’de Salih (Bozok) Bey’e şu telgrafnameyi not ettirdi: “Verdiğiniz elim haber, beni çok üzdü. Merhumenin münasip bir tarzda defin merasimini yaptırınız. Cenabı Hak, millete hayat ve selamet versin. Başkumandan Gazi Mustafa Kemal”

VATAN ANAM SAĞ OLSUN

“Dönüşte, bir istasyonda Gazi Başkumandan, etrafını alan kumandan, subay ve halk ile görüşüyor. Arkada bir gürültü, bir çekişme var. Başı siyah bir yazma ile sarılı bir kadın, Gazi’ye doğru ilerlemek istiyor. İnzibat memurları mâni oluyorlar. Kadın sertleniyor ve acı acı söyleniyor. Gazi bunun farkına varıyor:

“-Niçin bırakmıyorsunuz? Bırakınız gelsin. Belki bir derdi, bir diyeceği var!’ diyor.

“Yol açılıyor. Kadın, Gazi’ye doğru geliyor. Müşfik gözlerini Gazi’nin yüzüne dikiyor. Bir eliyle de omzunu okşuyor. Sonra da gözleri yaşla dolu, tıkanık bir sesle Paşa’ya diyor ki:

“-İşittim ki, anan ölmüş… Başın sağ ola!. “Gazi, üzüntü ve hislenmesinden biraz duraklıyor, sonra da kadına şu cevabı veriyor:

“-Evet, anam öldü. Fakat vatan anam sağ olsun!” (age.,15 Ocak 1923, s259)

CANIMIZI VERMEK VİCDAN VE NAMUS BORCUMUZ

Devrimin Başkumandanı için vatan görevi önemliydi. O çok sevdiği anacığının mezarına ancak 27 Ocak’ta gidebildi. Mezarı başında konuşmasını da şöyle bitirdi:

“Validemin kaybından şüphesiz çok üzgünüm. Fakat bu üzüntümü gideren ve beni teselli eden bir husus vardır ki, o da anamız vatanı mahv ve haraplığa götüren idarenin artık bir daha dönmemek üzere yokluk mezarına götürülmüş olduğunu görmektir.

“Validem bu toprağın altında, fakat millî hâkimiyet ilelebet payidar olsun. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur. Evet, millî hâkimiyet ilelebet devam edecektir.

“Validemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna ahdetmiş olduğum vicdan yeminimi tekrar edeyim. Validemin kabri önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin elde ettiği ve sağlamlaştırdığı hâkimiyetin muhafaza ve müdafaası için icap ederse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Milli hâkimiyet uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.” (age., s. 394) Biz de bu hafta hep birlikte bu andı içerek bitirelim. Boğazım düğüm düğüm ama fırlasam şimdi yay gibi masanın başından kim bilir nerelere giderim! Kim bilir hâkimiyetimize göz dikenlere nasıl da haddini bildiririm!