Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 18°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Aldırmayın, ‘kendini bilmezlerin’ işidir

Çetin Susan

Çetin Susan

Eski Yazar

A+ A-

Hafta sonu oynanmaya çalışılan, Galatasaray-Beşiktaş Tekerlekli Sandalye Basketbol Ligi maçında yaşanan taraftar şiddeti, Vandallığa dönüştü. Sporcuların sandalyeleri, asansörler falan tahrip edildi. Haberlere bakılırsa, maça gelmemesi gereken Beşiktaş taraftarlarının salona baskın yapmasıyla başlamış olaylar. Tam tersi de olsa kimse şaşırmazdı. Ne diyordu AKP’nin seçim türküsü: “Aynı bağın gülüyüz biz”

Bir ülkenin başbakanının, yeni kuşaklara biricik mesajı, “Dininize ve kininize sahip çıkın!”sa ve bunu yüzüne yansıyan kiniyle ifade etmekten çekinmiyorsa; yandaşında da karşıtında da, bir gün tekerlekli sandalyeleri parçalayacak motivasyon birikmeye başlar. Diyalektik gerçektir bu. Kendi ülkesinde sokağa çıkıp, elinde kendi bayrağıyla kendi bayramını kutlamak isterken, karşısında kendi polisini bulanlar da gerilir tabii ki... Bu yurdun toprağa düşmüş evlatları için, en yetkililer, “Şehitlik nasip işi” yahut “3-5 Mehmet” veya “Kelle” derse de yay gibi olur sinirler...

Monarşik kafalı yöneticiler için, bilinçsiz kitleler bulunmaz nimettir. Hele ki, işsiz, yoksul ve eğitimsizlerse tadından yenmez. Lâkin riskleri de vardır. AIDS’e bile meydan okuyanlara, şiddet yasası, çevik kuvvet, biber gazı gibi “caydırıcı önlemler” bazen fayda etmeyiverir. Silah geri teper, sandalyeler, asansörler parçalanır. Siyasetle uğraşmak, hak aramak, muhalefet etmek, yazı yazmak, telefonla konuşmak başa bela açıyorsa, en kolayı takım fanatizmiyse, en az riskin orada olduğu hissi yaratılıp dinamik kalabalıklar oraya yönlendiriliyorsa, birikim de orada boşalacaktır. Böylesi vukuatlar, proje riski kapsamında addedilip, “görev hasarı” olarak adlandırılmalı, kırılıp-dökülenin bedeli kamu kaynaklarından usulca karşılanmalı, olayın üstü ivedilikle kapatılmalı, mümkünse toplumsal bellek sıfırlanmalıdır.

Son olayda beni şaşırtan şey, taraf olan kulüplerin yetkililerinden, “3-5 kendini bilmezin sebep olduğu üzücü olaylar câmiamıza mâl edilemez” şeklindeki standart açıklamanın henüz gelmemiş olması. Kayseri’deki otobüs taşlamasında bu açıklama, ilk saatte gelmişti. Alışmışız ya, gecikince bir eksiklik hissediyor insan; şeytana uyup, bir camiaya mâl edesi geliyor (!) Beklenen açıklama gelince, oh çekip rahatlıyoruz; neyse ki “kendini bilmezlerin” işiymiş diye...

Ancak bu “kendini bilmezleri” o kadar dışlıyorlar ki, bazen “kaçak yollarla ülkemize girmiş insanlar” duygusu uyanıyor bende. Belki yakında öyle bir beyanat da duyar, “zaten bizim insanımız merhametlidir, öyle şeyler yapmaz” diye kalbimizi ferahlatırız. Bu arada tahminimce; “kendini bilmez” sayısı, üçer beşer, üçer beşer derken, yıllar içinde birkaç milyona ulaştı! Üstelik son olaylarda, klasik “3-5 kişi” sınırının aşılmış ve gözaltına alınıp bırakılan “kendini bilmez” sayısının Kayseri’de 9, İstanbul’da 16 kişiye ulaşmış olduğunu da unutmayalım.