27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Altılı masa’nın mutabakat metnindeki ekonomi programına büyüteç tuttuk: Liralaşmaya son yaşasın dolar!

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Bu hafta başında Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni, altı siyasi parti genel başkanının katıldığı toplantıda açıklandı. Metin 244 sayfadan oluşuyor ve ekonomi ile ilgili vaatler ‘ekonomi, finans ve istihdam’ başlığı altında toplanmış. Alt başlıklar şöyle; ‘temel ekonomik hedefler, ekonomi kurumlarının güçlendirilmesi ve yeniden yapılandırılması, merkez bankası bağımsızlığının teminat altına alınması, para politikası, kamuda israfla mücadele, bütçe ve kamu harcamaları, KİT’ler ve diğer kamu, vergi, kamu-özel işbirliği projeleri, finans sektörü politikaları, istihdam ve işsizlikle mücadele politikaları. Sayın Ali Babacan’ın bir televizyon programında sarf ettiği ‘AB bize aferin diyecek’ ifadesi hazırlanan metnin hedefinin ne olduğunu açıkça gösteriyor. Metni incelediğimizde Babacan’ın ekonomi hakkındaki maddelere birer ‘dokunuş’ yaptığı çok belli oluyor. Metin başlıklarında ağırlıklı olarak kamu ve finansal kuruluşlara ilişkin vaatler görüyoruz. IMF’nin Stand-By görüşmelerinde yaptığı ilk şey ülkenin kamu ve finansal kuruluşlarının yeniden düzenlenmesi olur. Altılı Masa’nın metni bir anlamda bize ‘deja vu’ yaşatıyor. Şimdi başlıkların altında bulunan bazı önemli maddelere bakalım.

EKONOMİK TETİKÇİLERE DESTEK

‘Temel ekonomik hedefler’ başlığında çok sayıda vaat bulunuyor. Yoksulluğun sona erdirilmesinden, yüksek katma değerli üretime kadar herkesin onaylayacağı ve gerçekleşmesini istediği vaatler bunlar. Fakat maddenin sonunda “Türkiye’yi yeniden ‘yatırım yapılabilir ülke’ kredi notuna kavuşturacağız.’’ ifadesi dikkat çekiyor. Fitch başta olmak üzere kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’ye karşı üstlendikleri ekonomik tetikçilik rolü es geçilmiş. Hatta Altılı Masa burada ekonomik tetikçilerden yakın bir söylemde bulunuyor, onlardan yana taraf oluyor. Türkiye, dünyada en çok gelecek vaat eden, yatırım ortamı uygun olan yatırım yapılabilir ülkelerden birisidir. Batı'nın tetikçiler aracılığıyla son altı yıldan beri uyguladığı ekonomik kuşatma ve kara propaganda bu gerçeği değiştirmez.

ALTILI MASA MI, IMF RAPORTÖRÜ MÜ?

IMF, Stand-By anlaşması yapacağı ülkenin kamu kurumlarının düzenlenmesine öncelik verir. Altılı Masa’nın ekonomi ile ilgili metni adeta IMF raportörleri eliyle yazılmış. Metnin ikinci başlığındaki vaatlerden birisi IMF’nin beklentisine uygun olarak Türkiye Varlık Fonu’nun kapatılmasıdır. Gelişen ülkelerin varlıklarını etkin olarak ve bağımsız bir şekilde yönetmek için kurduğu varlık yönetim fonları IMF’yi ve uluslararası mali oligarşiyi en çok rahatsız eden kurumlardan biridir. Bu vaat metinde IMF’ye ait başka bir iz olarak karşımıza çıkıyor.

MERKEZ BANKASI IMF’YE BAĞLANACAK

Muhalefetin yıllardır dilinden düşürmediği ‘merkez bankası bağımsızlığı’ konusu Altılı Masa’nın metnine eklenmiş. TCMB’nin nasıl ‘bağımsız’ hale getirileceği ve bunun ‘güvence altına alınacağı’ ifade edilmiş. Merkez bankası bağımsızlığı kavramının iki boyutu var. Birincisi, ekonomi politikalarının bağımsız bir şekilde uygulayan hiçbir ülke para politikalarının odağındaki merkez bankasının bağımsız hareket etmesine izin vermez. Böyle bir uygulama ekonomi politikalarının para politikası tarafının eksik kalmasına dolayısıyla bütün olarak ekonomi politikalarının çökmesine neden olur. İkincisi, IMF’nin uyguladığı tüm programlarda ön şart olarak ‘merkez bankası bağımsızlığı’nın dayatılmasıdır. IMF’nin bu şartı koymasının nedeni kendi programında belirlediği para politikalarının güvencesi olarak bu kurumu kontrol altında tutmak istemesidir. Böylece faiz artışları istediği ölçüde ve sıklıkta yapılacak ve sıcak paranın yüksek reel faiz talebi yerine getirilecektir. Bir anlamda yüksek reel faiz peşinde koşan faiz lobisinin önü açılmış olacaktır. Bu metinde açık bir şekilde faiz lobisinin önünün yeniden açılacağı ve faiz yükü altında kalan 1990’ların Türkiye’sinde izlediğimiz senaryonun yeniden izlettirilmek istendiği anlaşılıyor. Ayrıca söz konusu politikanın sonucu olarak Türk lirasının aşırı değerli tutularak Türk ekonomisinin 2000’lerin ilk on yılında ithalat cenneti haline getirildiği ve milli üretimin nasıl sekteye uğratıldığını da unutmayalım.

‘LİRALAŞMAYA SON, YAŞASIN DOLAR!’

‘Para Politikası’ başlığı altında TCMB’nin görevlerinin tanımları yapılmış. Burada esasen son bir yıldan beri başarıyla izlenen ‘Liralaşma Stratejisi’ hedef alınmış. Bilindiği gibi Türk lirasının kullanımının teşvik edilmesi ve dolarizasyonun azaltılması için TCMB geçen yıl Kur Korumalı Mevduat uygulamasına ek olarak bu politikayı başlattı. Uygulanan düzenlemelerle döviz mevduatlarının toplam mevduatlardaki oranı yüzde 62’den yüzde 47’ye kadar düşürüldü. Ayrıca KKM’de toplanan ve dövize yatırılması muhtemel önemli tutarda tasarruf TL hesaplarda tutulmuş oldu. ‘TCMB arka kapıdan döviz satıyor’ diyerek karaladıkları politikalar döviz talebini düşürdü ve yatay bir seyir izlemesinde etkili oldu. Altılı Masa söz konusu politikaları tasfiye ederek IMF’nin teşvik ettiği dolarizasyonun önünü açmak istiyor.

KAMU-ÖZEL İŞBİRLİĞİ DİNAMİTLENMEK İSTENİYOR

Ülke ekonomileri için büyük önem arz eden altyapı yatırımlarında kamu-özel işbirliği modeli hem maliyetlerin düşürülmesi hem de yatırım süresinin kısaltılması açısından büyük bir avantaj sağlar. Çin ve Türkiye bu modeli başarıyla uygulayan ülkelerin başında geliyor. Altılı Masa, IMF’nin sıcak parayı önceleyen ve yatırımları baltalayan politikalara uygun olarak KÖİ (kamu-özel işbirliği) projelerini IMF standartlarına göre yeniden düzenlemek istiyor. Tamamlanmış olan ve mevcut KÖİ projelerinin finansman ve uygulama sorunları yoktur. Öyleyse KÖİ’lerle ilgili konularda neden revizyona ihtiyaç olsun? IMF’nin sözüm ona ‘şeffaf’ düzenlemeleri hiç şüphe yok ki yolsuzluğun önünü kesmek için değil uluslararası tekellerin önünü açmak içindir. Geçmişte Latin Amerika ve Asya ülkelerinde yapılan benzer düzenlemeler uluslararası tekellerin bu ülkeleri yağmalaması ile sonuçlanmıştır. Eski bir yatırım bankacısı olan John Perkins’in yazdığı ‘Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları’ isimli kitapta bu konu enine boyuna ele alınmıştır. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Altılı Masa ‘şeffaflık, sürdürülebilirlik’ gibi süslü sözlerle kimseyi kandıramaz.

ALTILI MASA IMF’Yİ ADRES GÖSTERİYOR

Sonuç olarak Altılı Masa’nın metninde, faiz lobisinin önünü açacak, doları yeniden baş tacı yapacak, kamu ekonomisini yok edecek, Türk ekonomisini kaosa sürükleyecek ve ülkeyi Batı'ya bağlayacak bir model öneriliyor. Metinde bol vaat var ama bunlar nasıl yapılacak? Nasıl bir maliye politikası, kalkınma, üretim modeli olacak? Bu soruların cevapları yok. Seçime çeyrek kala hala bir Cumhurbaşkanı adayı belirleyemeyen Altılı Masa’nın açıkladığı metinde sık sık ‘güven’den bahsetmesi de çok ironiktir. Söz konusu metin Batıcı ve IMF’ci ruhuyla Türk Milleti'nin nezdinde mahkûm olmuştur.