06 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Antalya’da vuruşanlar: ‘Servet Operasyonu’

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Uzun bir koridor boyunca duyulan, kadından mı erkekten mi kaynaklandığı anlaşılmayan ritmik topuk sesleri eşliğinde çok şey vaat ederek açılan “Servet Operasyonu” (Operation Fortune), uluslararası bir entrikaya dur demek için harekete geçen İngiliz istihbaratının özel ajanı Orson Fortune ve ekibinin maceralarını anlatıyor. Topuk seslerinin elinde dosya taşıyan bir adama ait olduğu anlaşılıyor, düğmeye basılıyor, Ukrayna mafyasının ve birbirlerini atlatmak için çeşitli hesaplar yapan kötü adamların peşinde olduğu ölümcül gizli silah teknolojisi diskini ele geçirmek için amansız yarış başlıyor. Sinemalarımızda bugün gösterime giren filmi bizim açımızdan ilginç kılan ve yerel gözlüklerle bakmamızı sağlayan başlıca unsur ise sahnelerin büyük çoğunluğunun Antalya’da çekilmesi oluyor.

UKRAYNALI KÖTÜ ADAMLAR

İngiliz yönetmen Guy Ritchie, 1998’de çektiği “Ateşten Kalbe Akıldan Dumana” ile sinema kariyerine sert ve eğlenceli bir giriş yapıp devamını “Kapışma”, “Sherlock Holmes”, “Kod Adı: Uncle”, “Centilmen”, “İntikam Vakti” gibi oyalayıcı-aksiyon örnekleriyle getirmişti.  Son çalışması “Servet Operasyonu”, seyirciye James Bond serüvenleri ile “Görevimiz Tehlike” atraksiyonları arasında bir yerlerden seslenen, hareketin bereket olduğuna inanmışlık içeren, yaklaşık iki saatlik bir yapım. Ritchie’nin, kült oyuncusu sayılabilecek Jason Statham’la bu beşinci buluşmasında uluslararası politik riske atılarak ve hatta Rusya yandaşlığıyla suçlanmayı göze alarak Ukraynalıları kötü adamlar olarak gösterdiğini belirtelim. Gerçi filmde pek iyi adam da yok zaten.

Bir önceki filmi “İntikam Vakti”nin kadrosundan Josh Hartnett’i de gizli operasyonda görev üstlenen Hollywood yıldızı olarak karşımıza çıkartan Guy Ritchie, kimin elinin kimin cebinde olduğunun giderek biraz karıştığı B Sınıfı senaryosuyla, aksiyon tutkunlarının gönlüne göre bir film yapmış. Ultra zengin silah tüccarları (Huhg Grant), becerikli kadın ajanlar (Aubrey Plaza), Ukraynalı mafyatikler (Tim Seyfi), ülkeden ülkeye şehirden şehre atlayan ama başrolü Antalya’nın üstlendiği, İngiliz mizahıyla da renklenen bu macerada beyazperdeyi dolduruyor, iyi kötü bir tat bırakıyorlar.

KAOTİK AMA SIĞ SENARYO

“Servet Operasyonu”, Guy Ritchie’nin ilk filmlerindeki doluluktan ve tatmin edicilikten uzak düşse de, tıpkı “İntikam Vakti” gibi “idare edebilen” bir seyirlik-macera niteliğinde. Ritchie, uzun süre bize “tipik Guy Ritchie filmleri” seyrettirdi, şimdi ise yalnızca bir “Jason Statham filmi” sunuyor. Hoşça, basit ama biraz karmaşık ve kaotik, müzik çalışmasının başarısının dikkatlerden kaçmadığı; başta Tim Seyfi olmak üzere, Kaan Urgancıoğlu, Bestemsu Özdemir, Ergun Kuyucu, Aksel Üstün gibi oyuncularımızın da irili ufaklı roller üstlendiği, devamı da gelecek gibi görünen, bolca patlamalı çatlamalı bir kaçma-kovalama filmi var karşımızda. Çarşı pazarıyla, tarihi zenginliğiyle, villasıyla, panoramik görüntüsüyle Antalya dekorunun iyi kullanıldığı söylenebilir. Tüm o karşılıklı silahlı çatışma sahnelerinde, kulelerden patır patır adamlar aşağı uçarken tek bir Türk polisinin ortalarda hiç görünmemesi ise ister istemez bir soru işareti doğuruyor tabii ki.

Ivan Atkinson-Marn Davies-Guy Ritchie imzalı senaryo biraz daha derinlik kazanabilseydi, karakter sayısı biraz daha az tutulsaydı, mücadelelerin başarı dozu bilgisayar maharetlerine o kadar da bağlı olmasaydı, Jason Statham her filmde kendini tekrarlamaktan kurtulabilseydi, her şey çok daha iyi olurdu.