06 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir futbolcunun öyküsü

Atilla Özalp

Atilla Özalp

Gazete Yazarı

A+ A-

Hayali büyüktü; bu hayata güçlü bir şekilde tutunup çevresinden saygı görmek için en büyük arzusu futbolcu olmaktı. Okumak da neydi? Öğretmeni okumuş, belki yüzlerce çocuğa matematiği, Türkçe’yi, tarihi öğretmişti de ne olmuştu ki, ay sonunu zar zor getiriyor, açlıkla boğuşuyordu. O Kemal Öğretmeni gibi olmayacaktı. Futbolcu olacak, bol paraya kavuşacak, saygı görecekti. Küçük yaşlarda kafaya koyduğu futbolcu olma düşünü gerçekleştirmek için uyku ve yemek yediği anlar dışında neredeyse her boş anını futbol topuyla beraber geçirdi. Eğitimi yarım kaldı ama sonunda da hedefine ulaşarak futbolcu oldu.

FUTBOL ONA İSTEDİKLERİNİ VERMİŞTİ AMA...

Düşlerini kurduğu arabalara, güzel kızlara, şan ve şöhrete kısa sürede kavuşsa da bir süre sonra yaşadıklarına tutsak olduğu için futbol onu terk etti. Artık eski formu yoktu. Yaşadığı fiziksel ve mental çöküş yüzünden futbola başladığı yıllardaki formuna asla geri dönemiyordu. Futbol ona tüm istediklerini vermişti ancak kısa süren futbol resitali sayesinde arzuladığı her şeye kavuşunca, ruhu doygun, cüzdanı kabarık biri olarak artık yedek kulübesinin kıdemlisi olmuştu.

Futbolcuların çoğu için öykü tanıdıktır; yoksul bir aileden gelirler, yeterli akademik eğitimi tam anlamıyla alamadan futbolcu olup geleceklerini garantiye alırlar ama kendileri kazanırken kulüpler ve ülke futbolu ne yazık ki çıkmaza girer. Oysa kulüplerin altyapılarında futbol eğitimini alırken buna paralel olarak yeterli akademik eğitimi de alsalar şöhret ve para onları yanlış yollara sürükleyemez, erkenden formdan düşmelerine sebep olamaz. Ne futbol sahalarında hakemleri kandırarak kazanç elde etmeye çalışırlar ne de fair-play ruhuna aykırı hareket ederek rakip futbolcu veya taraftarlara saldırırlar. Göz önündeki bir futbolcu sorumluluğunda hareket ederek, sivil toplum örgütlerine destek olarak, taraftarlar için örnek hale gelirler. Kısacası örnek bir birey olarak şöhreti de sindirirler, parayı da. 

GURBETÇİ FUTBOLCULARIN İSPATLADIĞI...

Eğitim, hayatın her alanında olmazsa olmazımız olmalıdır. Doğru eğitim alan her birey toplum için büyük kazançtır. Gurbetçi futbolcular doğru eğitim alındığında ne kadar başarılı olunacağının en doğru kanıtıdır. Burada yetişen futbolcular içinden Erhan Önal, Erdal Keser, İlyas Tüfekçi, Nuri Şahin, Yıldıray Baştürk, Mesut Özil, Hamit ve Halil Altıntop kardeşler aklıma gelen isimlerden sadece birkaçıdır.

İstanbul’da, Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynanan UEFA Şampiyonlar Ligi final maçında Manchester City’den İlkay Gündoğan ve Inter takımından Hakan Çalhanoğlu Alman  sisteminin eğitimi sayesinde dünya yıldızı haline gelmiş Türk futbolcular olarak gurur kaynağımız oldular ama bir yandan da “Biz neden yetiştiremiyoruz?” sorusunu da yüzümüze tokat gibi çarptılar. Düşünmemiz ve sorgulamamız gereken sorun; bu iki yıldız futbolcu gibi onlarca gurbetçi oyuncu Avrupa’da aldıkları eğitimle gözde oluyorlar ama biz ülkemizdeki  yüzlerce gencin yeteneğini Avrupalılar gibi parlatamıyoruz. İşte ülkemizin asıl sorunu bu...