Bu fırsatı kaçırmayın!

İşsiz olabilirsiniz, işinizden, gelirinizden memnun olmayıp arayış içinde olabilirsiniz. Bugün size altın değerinde bir öneri sunacağım. Televizyonda futbol yorumculuğu! Bu yazıya göz atacak kadar sporla ilgiliyseniz, yeter şartı sağladınız demektir. Kafanıza takılan diğer soruları da, şimdi burada giderelim ve bu iş bitsin.

Eğer futbol denen oyuna ucundan kıyısından bulaşmış biriyseniz, zaten problem yok. Bu iş için “maymuncuk cümle” olan, “Ben futbolun içinden geliyorum”u kurmanız yeter. Diyelim futbolla ilginiz olmadı ama; gençliğinizde karakucak güreşlerine katıldınız, hatta küçükken tenis kulübünün restoranında komilik yaptınız, kendinizi kabul ettirecek kapasiteniz varsa, sizi de “Sporun içinden geliyor” diye lanse etmeleri büyük olasılık...

Diğer varsayım, hiçbir şeyin içinden gelmiyor olmanız. Olsun, sizin içinizden bir şey geliyorsa mesele yok, kolayı bulunur. Medya dünyasında borusu öten, etiketi, çevresi sağlam birisinin “bişisi” olmaya çalışın. Ne bileyim, eşi, sevgilisi, gelini-damadı falan... Kolay değil tabii bu, denk getiremeyebilirsiniz ama çareler de tükenmez. Magazin dünyasında boy göstermeyi deneyin; bunun için “hiçbir şey olmamak” yeterli!

Bu arada sizin kim olduğunuz kadar ne olduğunuz ve ne kadar olduğunuz da önemli. Örneğin “vasat”sanız hârika! Vasatın altı da iş yapar, ama vasatın üstüne çıktıkça şansınız azalır. Mâlum, “Yeni Türkiye”nin de gerçeği bu...

Diplomalı veya meslekli olmanız gerekmiyor, ancak sorulduğunda söylenecek net olmasa da havalı bir işiniz olmalı dilinizin altında. Örneğin, “işadamı” bu beklentiyi fazlasıyla karşılar, reklamcılık, ithalat-ihracatçılık da fena durmaz. Bilgisayar kullanmayı, yabancı dilleri bilmeseniz olur ama, cep telefonuna hâkim olmanız şart! Hem en yeni ve gösterişlisini alacak, hem de gözü kapalı kullanabileceksiniz. Şunu aslâ unutmayın, cep telefonu bir futbol yorumcusunun eli-ayağı, yerine göre can simididir. Ha, kalem-kâğıt taşımanıza da gerek yok. Akıldan çıkarmamanız gereken en önemli noktalardan biri, içinde yaşadığınız toplumun, görsel ve işitsel iletişim kanallarını yeğlediği gerçeğidir. Ayrıca, okunmayacak şeyleri yazmaya enerji harcamak, düpedüz israftır, israfsa günah...

Elbette hepten boş adamın işi değil bu yorumculuk, bazı özellikleriniz gelişmiş olacak. Türkçe konuşurken, dağarcıkta 500 kelimeniz yoksa bu işe soyunmayın derim. Yerli-yersiz kullandıklarınız dahil, 1000 kelimeyle işi rahat götürürsünüz.

Sokak ağzı, sık sık gerekebilir, biraz hâkim olmalısınız. Kezâ, futbol jargonuna da... Meselâ, “Top istemedi” özlü sözü sizi şaşırtıyorsa, bu iş olmaz. Câhil cesaretiniz varsa çok iyi; bu yolla bilgi açığınızı da rahatça kapatırsınız. Bilgi deyince gözünüz korkmasın, sizden bilgili olmanızı bekleyen yok, o ortamda atış serbest! Mahcubiyet duygunuz olmayacak, faka bassanız da, saçmalasanız da üste çıkmayı bileceksiniz. Başkaları konuşurken lafa dalabilecek, “dur”dan, “sus”tan anlamayacaksınız.

Herhangi bir kulübe yüksek aidiyet hissi taşımak lehinize olur. Bu hisle, o takımın “âlî menfaatlerini kollamak” boynunuzun borcu olacak, unutmayın. Agresif / provokatif üslûp, kayıkçı kavgası nasıl olur ya da kimlere saldırılır / kimlere saldırılmaz gibi teknik bilgiler zaten kanalın hizmet içi eğitiminde sizlere öğretilecektir. Çulsuzun biriyseniz, giyim konusunu dert etmeyin, size bir sponsor ayarlarlar, sırtınız ceket görür! Hattâ kolunuza saat bile takarlar.

Son bir ipucu vereyim. Siyaset, dibine kadar spora bulaşmış olsa da; sakın ola “Spora siyaseti karıştırmayalım”klişesini aklınızdan çıkarmayın. Bunu kullanmakla kalmayın, kendinizi buna inandırın da. Böylece hem futbolun dışında neler olup bittiğine kafa yormaktan kurtulacak, hem de “egemen güce” biat etmekte, yağ çekmekte zorlanmamış olacaksınız.

Sanırım, özgüveniniz tavana vurmuştur. Problem yoksa, elinizi çabuk tutun. Transfer dönemi yakında bitecek, iyi köşeler kapış kapış gidiyor, üçe-beşe, dolara-avroya takılıp açıkta kalmayın. Unutmayın ki, seneye bu zamanlarda “kanaat önderi” sayılma ihtimaliniz elinizde. Adınız Erman da olsa Ercan da, bıyığınız badem de olsa pala da...