03 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bu otobüste ben yokum

Seyyit Nezir

Seyyit Nezir

Eski Yazar

A+ A-

* İnsanoğlu; iyimserlik ve umut adına hep iyi şeyler işitmek istiyor. Geleceğe dair en küçük olumsuzluğun gösterilmesini felaket tellallığı görüyor. Lenin, emperyalist paylaşım savaşının insanlığa getireceği yıkımı apaçık gösterdiği halde kimse iplemeyince, savaşın getirdiği yıkımın küllerinden yeni bir dünya ve gelecek vaat ederek, "Bütün iktidar Sovyetlere!" dediğinde, yokluk ve tükenişin kıskıvrak edip süründürdüğü milyonlarca emekçi ve asker capcanlı bir doğruluşla ayaklandı. Hitler, Almanya'nın yenilgisi üstüne Nazi ülküleriyle yükselen gelecek üstün insan anıtını dikmeye kim varsa çağırdığında, komünistlerin acılar ve çilelerden süzülen alın teriyle ıslanmış gelecek tasarımına dayalı antifaşist çabaları sökmedi: İnsanlık kendini 50 milyon canın yitirilip zihinlerin dumura uğratıldığı körleşme çukurlarında, ikinci bir dünya savaşı anaforunda buldu. Ve sonunda barışı gerçekleştirme safsatasıyla atom bombasını kullanırken sürekli nükleer silahlanmayı da 80 yıldır yaşamsal zorunluk olarak dayatan emperyalizmin mucizevi harikalar dünyası yalanlarına kandıkça gayya kuyusuna döndürülen yeryüzünde ha bre tapacak masallar arıyor. Bütün silahlarsa elbette, er ya da geç kullanılmak için üretiliyor.

OLİGARŞİNİN DİJİTAL ZORBALIĞI

Son yüzyıllık tarih, kendi gelecek tasarımını insanlık ülküsü olarak sunan küresel oligarşinin gerçekte insana sonsuz acı ve çileyi reva görüşünün tarihidir. Şurası artık çok açık ve kesin: İnsanlığın mutlu yarınları için kullandığı savıyla felsefe, sanat ve siyasetin yanı sıra bilim ve teknolojiyi de tarihin sonu tasarımı için biçimlendiren emperyalizmin ufkunda barbarlık ve kölelikten başka hiçbir işaret yok... Her gün birbiri ardına yeni bir sosmedya icadının büyüsüne kapılıp sürüklendiğimiz sanal cehennemde bizi düşünce ve yaratıcılığımızla kendi başımıza bırakmamak için  sürekli tutsaklığa zorlayan Metaverse tekniklerinin birini çözemeden öbürüne kilitleniyoruz. Bu teknikleri kullanma yarışında insanın kendisine ve öz bilincine ait bir tek saniyesini özgür bırakmak istemeyen bu zorbalık ve zulmete direnebilecek ne yazık ki tek umut odağı bırakılmayacak... Böylesine tüketici saldırılar karşısında, Abdülhamit'in her türlü zorbalık ve acı karanlığına, "dönersem kahpeyim" diyen Namık Kemal'in meydan okuyuşu da artık sökmüyor. Surlarla çevrili Magosa'nın zindan duvarlarını yıkma azmini, "Merkez-i hâke atsalar da bizi / Kürre-i arzı patlatır çıkarız" dizeleriyle haykıran tok sesli çağrı da bir anlam taşımıyor. Çünkü algı kapılarımız ve anlama yetimiz iletişim teknolojisinin buyruklarıyla sınırlı artık. İnsanlık, diz çöktürmek isteyen küresel oligarşinin önünde bilim ve teknolojinin durmaksızın yenilenen yöntemleriyle aczini büyütüyor.

METAVERSE İNTİKAL İLE ROBOT

Yazılarımın daha çok okura ulaşması için Podcast'te duyurulara niyetlenince bakın nelerle karşılaştım: Twitter benden, babamın terekesini, anamın nikâhını, yedi ceddimin kerrakesini ve de örekesini isteyince kendimi dışarı zor attım: Bilmedikleri bir şeyimiz yok da, tutukluların teslim olurken her şeylerini teslim edişlerini hatırlayıp BigTech oligarşisinin sosmedyasına gönüllü tutuklu olmayı içime sindirmektense geri çark ettim.

Demeye kalmadı bu kez çağımızın dijital başgardiyanı beni öteki tutuklulardan bütün sevecenliğiyle koruma çabasını iletti: ... e-posta hesabınıza şüpheli görünen bir giriş denemesi fark ettik. Bu siz miydiniz? Bu kişi sen değilsen, hesabını korumak için şimdi bu adımları tamamla...

Fahrettin Demir'in olağanüstü güzel öyküsünün adından esinle söylüyorum: Bu otobüste ben yokum. Yazılarım gazetede ya da aydınlık.com.tr'de okunmuyorsa ıvır zıvır yerlerde hiç okunmaz. Yazdıklarımın Twitter'da çerez ikramına çanak tutacağını da hiç sanmıyorum. Kendini gösterme delisi zırtapozlarla çene yarıştırmaya ise ne vaktim var ne enerjim; ne de meddahlık hevesim... Yazılarım da o ayaklara gelmez. Robot olmaktansa, en sendromlu Donkişotluğu seçerim. Aldatmaktansa felaket tellalı olmak yeğdir. Hem ne demişler: Dost acı söyler.

Bu sabah Face'teki NeoPaladyum sayfasında, Eski'den beri söylediklerimin genç bir söylemle tek cümleye sığdığını gördüm: "Robottan insan değil de... / insandan robot procesine yatay geçişle, metaverse intikâl ediyoruzdur."