19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Doktorengiz seferler -(TAMAMI)

Ferhan Şensoy

Ferhan Şensoy

Eski Yazar

A+ A-

Efendi gibi oturmuş kitap okuyordum. Hanım, televizyon izlerken ufak ufak bana bulaşmaya başladı, giderek televizyonu bırakıp tamamen bana odaklandı. Hiç yanıt vermeyerek kitabımı okumayı sürdürür gibi yapmaya koyuldum. Algılayarak okumayı sürdürmek olanaksız, sıkı kafa ütülemeye geçti.

Gece çok öksürüyormuşum. Uyurken zor nefes alıyormuşum. Sık sık çişe kalkıyormuşum. Sabaha dek düzenli aralıklarla sifon sesi onu uykudan uyandırıyormuş, bölük pörçüklüyormuş uykusunu, düşlerini. Düşünde ne görüyorsa, araya reklam istemiyor! Sifon sesini izleyen ve daha uzun süren sifona su dolum sesi çıldırtıyormuş onu. Doktora gitmemin şart olduğu konusuna gereksiz ısrarını ayyuka çıkardı. Benim doktora gitmemin ona ne gibi bir yararı olacak? Geceleri daha az sifon sesi duymak için mi, beni bu tıbbi ve ciddi maceraya sürüklüyor? Ben sifon çekmeye bayılıyor muyum? Her çektiğimde sekiz litre su akıp gidiyor? Suyun litresi kaç para, bilmiyor muyum?

Hiç doktor sevmem. Hanımın baskısıyla; ne diyecek lan bakalım, diye, gitmeye karar verdim hekime. Ne diyebilir ki, turp gibiyim! Randevu alındı.

Doktor randevusunu iptal etmek çok tehlikelidir. Doktorun o dakikaları boş geçer, parası yanar! Bir daha zor randevu verir size “sakıncalı hasta” olarak. Sabah erken kalkıldı, duş, tıraş eda edildi ve fakat kahvaltı edilemedi, tahliller için aç karınına gitmek gerekiyormuş.

Muayenehane kalabalık ve loş, ölümü anımsatıyor insana. Hiç ölmemek istercesine hayata kenetlenmiş insanlar sıra bekliyorlar, gözlerinde ölümcül endişeler, derin hesaplar. Benim hiç öyle bir halim yok, turp gibiyim, hanımın zoruyla gelmişim.

Sıram geldi, doktorun huzuruna alındım.

-Neyiniz var?

-Bi şeyim yok. Hanımın zorlamasıyla geldim. Aslında çok iyiyim.

-Gelmişken sizi bir kontrolden geçirelim!

diye başlayan ve iki haftaya yayılan incelemeler sonucu karaciğerimin ve böbreklerimin pek iyi durumda olmadığı, kimi kalp damarlarımın tıkanmaya eğilimli olduğu anlaşıldı. Guatrdan şüphelenildi.

-Prostata da bir baktırsanız!

denildi.

Baktırıldı, gelmişken bir tomografi, sonografi, momografi! Ne momografisi lans? Onun hanıma yapılması lazım!

-Evet evet, gelmişken ben de momografi yaptırayım!

dedi, hanım.

Bir aya yayılan doktorengiz seferler sonucu; onun memesel bir sorunu olmadığı, benim hiçbir sorunumun olmadığı, turp gibi olduğum sonucuna varıldı.

Fatura anneannesinin dini. Turp gibi olmak turptan çok pahalı.