27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dünyayı sarsan gıda güvenliği sorunu

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Önceki hafta içinde ABD Hazine Bakanlığı tarafından, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, IMF Başkanı Kristaline Georgieva, Dünya Bankası Başkanı David Malpass ve IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu) Başkanı Gilbert Houngbo’nun katıldığı gıda güvenliğine ilişkin bir video konferans etkinliği düzenlendi. Söz konusu konferansta dünya gıda güvenliğine ilişkin önemli açıklamalar yapıldı. ABD Hazine Bakanı Yellen burada yaptığı konuşmada, artan küresel gıda güvenliği sorunu ile karşı karşı olunduğunu ifade etti. Özellikle gelirlerin büyük kısmını gıdaya harcayan aileleri etkileyen bu sorunun ‘birbirine bağlı küresel gıda sisteminden’ kaynaklandığını belirtti. Halen dünyada 800 milyondan fazla insan kronik gıda güvenliği sorunu yaşıyor; bu miktar dünya nüfusunun yüzde 10’una denk geliyor. Yetersiz beslenme ve gıda güvenliği sorununun ekonomik refah, sosyal ve politik istikrar üzerinde ciddi etkileri olduğunu anlatan Yellen ‘Rusya’nın eylemlerinin’ bu durumdan sorumlu olduğunu ifade etti. Hem bu iddianın doğru olup olmadığını hem de gıda güvenliğinde risklerin boyutlarını daha iyi anlamak için Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren FAO (Gıda ve Tarım Örgütü)’nun verilerine bakalım.

GIDA FİYATLARINDA ŞİŞEN BALONUN ÖNÜ ALINAMIYOR

FAO her ay düzenli olarak gıda emtialarındaki fiyatları bir sepette birleştiren endeks yayınlıyor. FAO GFE (Gıda Fiyatları Endeksi)olarak adlandırılan endeks ağırlıklı olarak beş ayrı gıda emtiaları grubu ile oluşturulmuştur. Son olarak 8 Nisan 2022 tarihinde yayınlanan endeks bize küresel gıda emtialarında şişen balonun boyutlarını gösteriyor.

Bu ay yayınlanan rapor FAO GFE’nin 1961’den beri görülen en yüksek seviyeye ulaştığını ifade ederek başlıyor. Son fiyat artışları bitkisel yağlar, tahıllar ve et fiyat endekslerini tarihi rekor seviyelere taşırken şeker ve süt ürünlerinde fiyat artışları devam etti. Endeks değerinin grafik olarak seyrine baktığımız zaman 2019 yılının başında 90 seviyelerinde bulunan GFE’nin tempoyu hemen hemen hiç düşürmeden 159.3’e ulaştığı görülüyor.

GIDA FİYATLARI ENDEKSİ  1961’DEN BERİ EN YÜKSEK SEVİYEDE

Daha uzun vadeli grafikte nominal ve reel değerlerle ölçüm yapılmış. Reel değerler enflasyon etkisinden arındırılarak, nominal değerler ise sadece gerçekleşen fiyatlarla oluşturulur. FAO’nun oluşturduğu grafikte hem reel hem de nominal olarak gıda fiyatlarının 1961’den beri görülen en yüksek seviyeye ulaştığı görülüyor. Yani gıda fiyatları son 61 yılın en yüksek seviyelerine ulaşmış bulunuyor. Uzun vadeli grafikte dikkati çeken diğer bir nokta, 2015’ten beri fiyatların düzenli olarak artmaya başlaması ve son iki yılda çok sert bir yükselişin gerçekleşmesidir. Yani sık sık ileri sürülen bir argüman olan Kovid 19 salgınının etkisi sanıldığı kadar büyük değildir.

EN YÜKSEK ORANLI ARTIŞ  BİTKİSEL YAĞLARDA

Raporun sonraki başlıklarında karşılaştırmalı olarak gıda emtiaları gruplarının fiyat değişimleri incelenmiş. Karşılaştırmalı olarak konulan grafiklerin seyrine baktığımızda özellikle bitkisel yağlarda aşırı fiyat artışı dikkat çekiyor. Son aylarda görülen fiyat artışı Ukrayna Operasyonuna bağlanabilir fakat operasyondan bir yıl önce yaşanan yüzde 50’lik artışın tutarlı bir açıklaması yapılmamış. Yaşanan fiyat artışının nedeni ‘arz sıkıntısı’ ifadesi ile geçiştirilmiş. Benzer şekilde tahıllar, süt ürünleri, et ve şeker fiyatlarında yaşanan artışlar arz yönlü sorunlara bağlanmış. Anormal fiyat artışlarına dair ikinci bir neden olarak yükselen petrol fiyatları ve ona bağlı olarak maliyetlerde görülen artış öne sürülmüş. Raporda ‘Serbest piyasanın’ sebep olduğu fiyat manipülasyonlarını gizleme eğilimi görülüyor. Neoliberal ekonomistlerin ve kurumların sık sık kullandığı, sorunların asıl nedenlerinin etrafından dolaşma yaklaşımı ‘tavuk yumurta’ paradoksu, bu raporda tekrar ortaya konuluyor.

GIDA GÜVENLİĞİMİZ İÇİN  PLANLAMA, ÜRETİM VE  KAMU MÜDAHALESİ ŞARTTIR

Sonuç olarak gıda güvenliği sorununu Ukrayna Operasyonuna bağlayanların açık bir şekilde kara propaganda yaptığı görülüyor. Ukrayna Operasyonunun son aylarda görülen artışın sebebi olduğu doğrudur fakat neoliberal ekonomistler yıllar önce başlayan anormal artışların tutarlı bir açıklamasını yapamamaktadırlar. Öte yandan yükselen gıda ve emtia fiyatları Türk ekonomisine artan oranda yansımaya devam ediyor. Hem enflasyonu tetikleyen hem de Türkiye’nin gıda güvenliğini tehdit eden bu sürece kamu müdahalesi şarttır. Türk ekonomisinde gıda sektörünün tekellerin elinden kurtarılması, tarım sektörünün verimli ve yüksek üretim gücüne kavuşturulması elzemdir.

Kaynakça; https://www.fao.org/worldfoodsituation/foodpricesindex/en/