19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Düşümde Hipokrat’ı gördüm -(TAMAMI)

Ferhan Şensoy

Ferhan Şensoy

Eski Yazar

A+ A-

Kemer’de beş yıldızlı bir otelin hiç yıldızsız lobisinde kahve içmekteyim. Resepsiyon kalabalık, herkes odasının anahtarına kavuşmanın derdinde. Bir tartışma ve curcuna egemen resepsiyona. Oda anahtarına kavuşma kavgası verenlerin hepsi doktor, İstanbul’dan aynı uçakla geldik. Yeni çıkacak bir ilacın tanıtım toplantısı söz konusu. Odasını beğenmeyen doktor var, süit oda isteyen doktor var.

-O orda kalıyorsa, benim kral dairesinden kalmam gerekir! diyen doktorların kralı var.

İlaç üretici firmanın temsilcileri hepsiyle tek tek ilgilenerek gönüllerini etmeye uğraşıyorlar. Bir an önce odama çıkmak, odayı beğenmezsem değiştirmek gibi bir telaşım yok, kahvenin yanına konyak söyledim. Burada bulunmamın nedeni yarın doktorlara bir gösteri yapacak olmam. İlaç firması temsilcisi bir bayan benimle ilgileniyor, herkesin aynı anda gelmesinden kaynaklanan bu karışıklıktan ötürü özür diliyor.

- Ayrı ayrı gelmemiz zordu, aynı uçakla geldik! İstanbul’dan tek kişilik uçaklarla onbeşer dakikalık aralıklarla havalansak hiç sorun olmazdı.

Özel bir isteğim olup olmadığını soruyor, ilaç firması temsilcisi bayan.

-Yarın sabah bütün gazeteleri rica ediyorum.

Birkaç gün sürecek yoğun toplantılar arasında doktorların kafaları değişsin, biraz tıbbi dünyalarından uzaklaşsınlar diye düşünülmüş bir çerez olarak bulunuyor olayların içinde Ferhangi Şeyler!

Resepsiyon ferahlayınca yanaşıp oda anahtarımı aldım, çantamı yüklenen bir komiyle arkadaş, bindik asansöre.

Odam apartman dairesi gibi. Uçsuz bucaksız Akdeniz’e bakıyor duvardan duvara sürgülü pencere. Yatağımın üstünde siyah, şifreli kilitli bir çanta. Biri unutmuş gibi değil, yatağın üstüne özenle konulmuş, konuğa sunulmuş bir çiçek gibi. Zaten kullanılmamış gıcır bir çanta. Şifre üç sıfırı gösteriyor. Tıkladım kilidi, açıldı. Çantanın içinde altın dolmakalem ve tükenmez seti, altın kol saati, deri cüzdan gibi hediyeler var. Doktorlar için düşünülmüş bir hediye paketi. Sayın doktor o saati koluna taksın, o altın kalemlerle, reçetelere yeni çıkan ilacımızın adını yazsın diye. Bir adet de benim odama koymuşlar, ince bir düşünce. Dolmakalem güzel.

Soyunup dökünüp duşa girdim. Duştayken oda kapısının zili çaldı, ilgilenmedim. Banyodaki telefon çaldı yüzüm gözüm sabunluyken, hiç oralı olmadım. Duştan çıktım, daha tam kurulanmamışım gene odanın kapı zili çaldı. Havluyu belime dolayıp açtım kapıyı. Bir otel görevlisi.

-Özür dilerim, rahatsız ettim. Odanızda yatağın üstünde siyah bir çanta var mı?

-Evet, var. Teşekkür ederim, dolmakalem çok güzel. İnsan bir fırt da mürekkep koyar. Dolmakalemi deneyemedik.

-Bir yanlışlık olmuş efendim. O çantalar doktorlar içinmiş, sizin odanıza yanlışlıkla koyulmuş!

-Olsun, güzel bir yanlışlık olmuş, benim bir şikayetim yok, sizin bu kadar ezile büzüle özür dilemeniz gerekmiyor.

-İlaç firması yetkilileri çantaları doktorların sayısına göre getirmişler, doktorlardan birine verilememiş, o doktor çok sinirlenmiş, yetkililer çantayı rica ediyorlar.

diye boynunu büktü otel görevlisi.

-Vermiyorum

dedim sırıtarak. Görevli kısa bir şaşkınlıktan sonra:

-Çantalar sadece doktorlar içinmiş efendim.

diye söylendi. Hararetle elini sıktım.

-Doktor Ferhan Şensoy! Memnun oldum.

Elimi elinden kurtarıp hızla kapattım odasının kapısını.

Akşam yemeğine inerken belki çantayı çalarlar diye düşünerek, içinden dolmakalemi alıp kendi çantama koydum. Yemekte çanta edinemeyen doktorun kavga gürültü oteli terkedip bir taksiyle havalimanına gittiğini öğrendim. Tamamen tıbbi konulara yönelen akşam yemeğinden vakitlice kalkıp odaya sığındım. Otelin ikramı şarabı içip sızdım.

Gece düşümde Hipokrat’ı gördüm. Bir eliyle sakalını kaşıyor, öbür elinin işaret parmağını usul usul sallıyordu bana, sanki bir suç işlemişim gibi.