21 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Etrüskçe Türkçesi

Begümşen Ergenekon

Begümşen Ergenekon

Gazete Yazarı

A+ A-

Turlar ve Sakalar; şimdiki adıyla Yunanlılardan önce bulundukları Anadolu, Balkan ve Mora Yarımadalarından göç ile Etrurya (Toskana/İtalya) bölgesinde Akdeniz’e hâkim bir uygarlık kurdular (1) Hepsi birer arkeolog olan Etrüskologlar, Etrüsklere ait vazo, ayna, mücevher, resim, heykel ve diğer eserlerini çok iyi incelemiş, üzerinde arkeometrik çalışmalar yaparak, dönemini, malzeme bilgisini, hammaddesinin ve sanatçısının nerden geldiğini (2) bile ortaya çıkartmıştır. Ancak ne Etrüsklerin kullandıkları harfleri ne de bu harflerin seslendirmesini bilmeyerek veya kasten çözmek istemediği için gizem(li) anlamına gelen “Run/e) adını vermişlerdir. Toskana’nın önemli şehirlerine (2003, 2007, 2015) ve Roma’daki dahil bazı müzelerine yaptığım gezilerden Roma Elçisi Ayda’nın vurguladığı gibi Etrüskolagların “bilmekten uzak olduğu alan Etrüsk dilidir” kanaatına ben de vardım. Öyleki Ayda’ya göre” Etrüskçeyi ve onun az değişik hali Pelasgcayı (Bulakça) bilinen dil gruplarından birine sokmaktan kurtulmak için yeni dil grupları icat ederek, o dilleri “Hint-Avrupalı öncesi”, “Helen öncesi”, “Akdenizli” ve “Asyani(lı) olmayan” diye adlandırdıkları dil gruplarına dahil etmişlerdir. Oysa A. B. Ercilasun “Türkçe’nin Dünya Dillerindeki Yeri” adlı makalesinde, ABD’de Greenberg’in Türkçe dahil uzaktan akraba saydığı “Avrasyatik Büyük Dil Ailesi Kuramının” ilk sırasına Etrüskçeyi yerleştirirmiştir (3). Ve bu dil Tursakaların yaşadığı Limni/Ilımlı adasındaki bir mezar taşındaki Tamgaların Türkçe seslendirilme ve dilbilgisi yardımıyla çözülür.Etrüskçe Türkçesi - Resim: 1

TÜRKÇE – ETRÜSKÇE BENZERLİĞİ

Bu ortak özellikler şöyledir: 1) Ses uyumu, 2) Cinsiyet yokluğu, 3) Artikel yokluğu (harfi tarif/tanım edatı) 4) Fiil çekiminin sondan eklerle yapılması; 5) Ad çekiminde iyelik/mülkiyet ekinin kullanılması; 6) Fiil şekillerinin zenginliği; 7. Hint-Avrupalı dillerdeki ön eklerin olmaması; 8) Sıfatların adlardan önce olması; 9) Sayılardan sonra çoğul kullanılmaması; 10) Kıyaslamada -den halinin kullanılması; 11) yardımcı fiil olarak “olmak” yani -imek fiilinin kullanılması; 12) Olumsuz anlam ifade eden özel fiillerin bulunması; 13) Bir soru ekinin olması; 14) Bağ vazifesi gören fiil şekillerinin varlığıdır (A. Ayda; 2020:167 ve Bkz. Dipnot 3). Kelimelere gelince, Tursakaların Türkçe yazıp konuştuklarının kanıtlarından biri olarak Ayda (2) “Latince “augur” kelimesinin aslınının, Kaşgarlı Mahmut’un Türkçe sözlüğünde 11. yy.da Oğuz Türklerinin yola çıkanlara “yol oğur bolsun” diyerek “uğur” yani “mutluluk” diledi demek olduğunu açıklar (2020:194. Etimolojik sözlükler ve kullanarak açıkladığı terimler arasında iki kelimelik “haru-speks” (kurbanların karnındaki uzuvlardan karaciğer falı bakan bilici) terimindeki haru’nun Etrüskçe olup “harun = karın” olduğunu anlar. Latince “spex” kelimesinin yerine Türkçesini koyarak tam Etrüskçesi “harunbakar” olmalıdır der. “Camillus” kelimesinin ise “kam-ilus” olduğunu gösterek yani “kam”=din adamı, -“ilus” çocuk/genç anlamına geldiğini; aynı şekilde “templ(um)”= tapınak; ölülere ait “atrium”= ata yiri = atair’dir (yuvarlamayla); “maçta/makta” kelimesinin Türkiye dışındaki Türk lehçelerinde Tanrıya dua ederken onu “yüceltmek” = “maktamak” olduğunu anlatır (Bkz A. Ayda 2020:192-244).

LATİN DEĞİL TÜRK ALFABESİ

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1928’de ki Harf Devriminde “Bizim uyumlu, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir.” ifadesinden de anlaşılacağı gibi bu yazı şeklinin aslı Türk Alfabesidir. Antik Türkiye ve Avrasya’dan İtalya’ya bu harf ve yazıyı götüren Etrüsklerin (Tursakaların) sınır komşuları Latinlere öğretir bu ABC’yi. İtalya’dayken işittiğim “Latinler yazmayı Etrüsklerden öğrendiler ama onlar zaten Latin idiler” açıklaması oldu. MÖ. 2.yyda Başkent Tarkunya (Tarkanya) Latinler tarafından yıkılıp, kütüphaneleri yakıldıktan ve halkı katledildikten sonra onlardan öğrendikleri yazılar, Etrüsklerden Latin’lere kalan paha biçilmez bir mirastır (4) Bizanslılar ise Eski Türk yazısına “İskit Yazısı” der. Ama Danimarkalı Vilhelm Thomsen (1842-1927) özellikle Orhon yazısı üzerinde çalıştığı için Orhon Alfabesi demesine rağmen “Göktürk Alfabesi” terimini kullanan bilim adamları da vardır. “Göktürk Alfabesinin, Türk dehası ürünü olduğu kesin bir şekilde ortaya konmuştur. Dilbilimci Caferoğlu, Orhon alfabesinin analizini bilimsel bir şekilde harfleri teker teker incelemek suretiyle, bu alfabenin ancak ve ancak Türklerin icat ettiğini kesin bir şekilde ortaya koymuştur (Ayda, 2020:172) (5)”. Atatürk Harf ve Dil Devrimi yapmakta haklı ve uzak görüşlüdür çünkü der ki: “Bu memleketin gerçekten mutlu olmasını kalpten arzu edenler, bunca başarılarına rağmen hâlâ bu milletin dilini ve yazısını ilkel kavimlerin işaretleri gibi görerek ona hiçbir önem vermek gereğini duymayanları gerçeğe getirmeli, yeni harflere ve bu harflerle oluşacak duruma bütün heyecanları, ümitleri ve dikkatleriyle önem vermeli ve uğraşmalıdırlar. Eğer bugün beynimizi demir çerçeve içinde bulunduran bu kıskacı parçalamazsak, bütün ihtilâl ve devrim başarılarının mutlu sonuçlarına rağmen parçalanırız. Kazandıklarımızla avunmayı ve özellikle gururlanmayı asla düşünmemeliyiz. Bundan sonra yapacaklarımızdan teselli nedeni aramalıyız” der. (6)

(1) B. Ergenekon 14.8.21 Etrüsk Çekişmesi a)https:// aydinlik.com.tr/haber/etrusk-cekismesi253909; b) 21.8.2021 https:// www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/tanrica-turan-254642 c)28.8.2021 https://www.aydinlik.com.tr/trsk-tursakalar-255307;

(2) Türk Kırmızısı/Edirne Kırmızısı: 2015 yılında Tarkanya şehrindeki kurganları gezerken mezar odasında kullanılan kırmızı boyanın Foçalı ressamların getirdiği Kök boya ( Bostan otu, Boyacı kökü, Boya çili, Boya kökü, Boya pürçü, Çubuk boya, Gök boya, Kırmızı kök, Kızıl boya, Kızıl kök, Yumurta boyası). Manisa, Kırkağaç ilçesi, Bakır köyünde ve ülkemizin çeşitli yerlerinden bitkiden elde edilir (https://www.haber.com/dunyaliteraturune-turk-kirmizisi-olarak-gecen-boya-284668/). Türk Bayrağının kırmızısı da o bitkiden elde edilir. Rubia Tinctorum Latince adıdır. 18. yy.da nasıl üretildiğinin bulunması için casuslar görevlendirilmiştir https:// kocaelibitkileri.com /rubia-tinctorum/).

(3) Farklı dilbilimcilerin Türkçe’yi yerleştirildiği dil aileleri için Bkz: Ahmet Bircan Ercilasun, Türkçe’nin Dünya Dilleri arasındaki yeri, Dil Araştırmaları: Sayı 12, Bahar 2013, ss. 17- 22. (Google Akademik).

(4) Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Harf ve Dil Devrimi, 1928, Atatürk’ün M.D. s. 26 (https://ataturktoday.com/RefBib/HarfVeDilDevrimi.htm) ve Bloch, Romanın Kökenleri, 1946).

(5) Türk Dili Tarihi !-II, S. 130)

(6) 1928 (Yeni Türk Yazısı ile İlk Kıraat, 1928 s.7)

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları