09 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

EYT korona durgunluğuna tek çaredir!

Evren Devrim Zelyut

Evren Devrim Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan Çarşamba günü ekonomide koronavirüs nedeniyle oluşacak zararın telafisi için 100 milyar liralık bir paket açıkladı. Pakete baktığımızda ekonominin arz yönünün, yani üretici kesimlerin öne çıkarıldığı görülüyor. Elbette olumlu yönde atılmış bir adım. Ancak yeterli mi? Değil…

Ekonomi sadece üretimden yani arzdan oluşmaz. Talep yani tüketim olmazsa milyonlarca fabrikanız olsa dahi bir işe yaramaz. Bu bağlamda küresel bir sıkıntının yarattığı iktisadi tahribatı onaracaksak bunun talep yönü de hesaba katılmalıdır.

Talep nedir dediğimizde iktisadi tanımı “Satın alma gücü ile desteklenmiş satın alma isteğidir” denilir. Ancak Türkiye, korona krizi öncesinden beri adaletsiz gelir dağılımı ile geniş halk kitlelerinin satın alma gücünü oldukça düşürmüş bir sisteme sahipti. Şimdi üretimin insanların evlerine kapanması nedeni ile düşeceği bir döneme girerken, firma gelirleri azalacak bu da işsizlik olarak topluma bir maliyet çıkartacak.

İşsizlik toplam talepteki gerilemenin devam etmesini, bu da durgunluğun şiddetinin artmasını gündeme getirecek.

İşte tam bu noktada EYT’lilere haklarının verilmesi talebi uyandıracak, gençlere işten ayrılan emekliler nedeni ile yeni kapılar açacaktır.

Türkiye’de EYT’nin bütçe disiplinini bozacağı safsatadan ibarettir. Bütçenin zaten çivisi çıkmıştır. Önemli olan burun üstü çakılmakta olan ekonomiyi kaldırmaktır. Bunun için ekonomideki iki kanadı da düşünmeliyiz. Üretim kanadına kredi verirken, ihracata yönelik çalışan, iç piyasada ise yaşama umudu olan firmalar seçilmelidir. Sürekli krediye bağımlı, iktisadi umudu kalmayan firmalar ayıklanmalıdır. Ülke ekonomisi bu firmaları 2017 yılındaki ilk KGF uygulamasından beri sırtında taşımaktadır. Oy kaygısı bir kenara bırakılmalı ekonomide temiz bir sayfa açılmalı, herkes gerçekle yüzleşmelidir.

Tüketim kanadında ise EYT yasası çıkarılmalı böylece gelir dağılımının düzelmesi, toplam talebin artması sağlanmalıdır.

Hükümet, belediyeler, merkezi yönetim harcamalarını yakından kontrol eder tasarruf tedbirlerini gönülden uygularsa kaynak sorunu kesinlikle yaşanmayacaktır. Zaten Türkiye’de sorun kaynak da değildir. Kaynağın dağılımıdır…

Türkiye, ekonomisi ve insanıyla büyük bir ülkedir. Doğru insanların desteklenmesi ile yaz aylarında dünya koronanın iktisadi tahribatı ile uğraşırken ülkemiz kendisine yeni bir başarı hikayesi yazabilir. Bu bağlamda EYT Cumhuriyetin ilk yıllarındaki AŞAR vergisinin kaldırılması gibi üretime doping etkisi yapacaktır.

Sözün özü: Ekonomi paketleri arz ve talep kanadındaki doğru kişilere ve firmalara göre hazırlanmalıdır…