02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Maradona'nın gölgesi

Atilla Özalp

Atilla Özalp

Gazete Yazarı

A+ A-

ARJANTİN futbolunun iki büyük yeteneği, Diego Armando Maradona ve Lionel Messi... İki futbolcu da İtalyan kökenli. İkisinin de babası işçi ve dolayısıyla ailesi yoksul. Küçük Diego yaşam mücadelesine erken yaşlarda başlar... Araba camları siler, karton ve şişe toplayarak para kazanmaya çalışır, maçların devre aralarında top cambazlığı yaparak ailesine destek olur. Ardından yeteneğiyle dikkatleri çeker, 16 yaşında Argentinos Juniors takımına transfer olarak parlar ve 21 yaşında da rekor bir ücretle Barcelona takımına transfer olur...

Küçük Leo'ya ise 13 yaşında büyüme yetersizliği teşhisi konur. Buna rağmen, yeteneğini görmezden gelmeyen Barcelona takımına gelerek aldığı sınırsız destekle fiziksel seviyede de gelişir, milyonları kendine hayran bırakır...

GÜNDEMDEN DÜŞMEYEN KARŞILAŞTIRMA

Biri futbolu kadar çalkantılı özel hayatıyla da iz bırakırken, diğeri özellikle futboluyla gündemde. Dünya futbolundan birçok yıldız futbolcu geldi geçti ama "Maradona mı daha iyi yoksa Messi mi" sorusu hiç gündemden düşmedi.

Arjantinliler için bu sorunun yanıtı hiç düşünmeden "Tabii ki Diego." idi. Çünkü onların Diego'su sadece futboluyla değil, halktan yana söylemleriyle de Arjantinlilerin kalplerini kazanmıştı. 1987 yılında Vatikan'ı ziyaret ettiğinde, Papa; "Herkesin fakir çocuklara yardım etmesi gerektiğini" söylerken, Maradona, Papa'ya Vatikan'ın altın kaplı çatılarını göstererek, "Çok kolay, sat altın kaplamalı çatını, açları doyur." diyor, sadece futboluyla değil sözleriyle de gönülleri fethediyordu.

CESUR BİR DEVRİMCİ

Diego Armando Maradona hep halktan yanaydı. Devrimciydi. Amerika'dan nefret ettiğini sık sık dile getirirdi. Her yerde halkçı söylemleri vardı, çekinmezdi. Meksika'da düzenlenen Dünya Kupası finallerinde İngiltere'ye eliyle attığı gol dolayısıyla sportmenliği sorgulandığında, ülkesinin Falkland Adaları'nı işgal edip halkını katleden İngilizlere karşı atılan bu golü intikam olarak niteleyip "Tanrı'nın eli" diye kutsallaştırarak zaten halkın gönlünde ölümsüz olmuştu.

Maradona bir idoldü. Sadece sergilediği futbolla değil söylemleriyle de milyonlarca kişiye örnek olurken kokain kullanması yüzünden vücuduna ihanet ederek yapılmaması gerekenlere de örnek oldu... Zararı hep kendineydi. Bu yüzden Arjantinliler "Diego kendi hayatına ne yaptığın önemli değil bizim hayatımıza ne kadar etki ettiğin önemli..." diyerek Maradona'ya şükranlarını sundu.

SADECE YEŞİL SAHAYI BAZ ALIRSAK...

Bütün bunları bırakıp sadece futbolculuğuna gelecek olursam yine Diego Armando Maradona'yı tek geçerim. 80'li yıllarda sahalarda henüz FIFA'nın bugün yıldız oyuncuları sertlikten korumak için yürürlüğe koyduğu kararlar yoktu. Futbol öylesine sert oynanırdı ki futbol sahalarında ayağı kırılan futbolculara faul düdüğü çalınmadığına bile tanık olunurdu. Bu yüzden, "Ben hayatım boyunca Maradona kadar çok sertliğe maruz kalan bir futbolcu görmedim." desem asla yalan olmaz. Eğer Maradona'ya yapılan sertlikler futbol sahalarının içinde değil de sokakta yapılsaydı kesinlikle adam yaralamaya teşebbüsten hapis cezası verilirdi.

İstatistiklere göre Maradona Dünya Kupaları tarihinde en çok faul yapılan futbolcu olmasına rağmen yine de muhteşem bir futbol sergiledi. 1986 yılındaki Dünya Kupası'nda hem gol kralı oldu hem de Arjantin kupayı kazandı. Böyle bir üst düzey maçta tüm İngiliz takımını 60 metre boyunca ipe dizer gibi geçerek attığı gol ise otoritelerce 2002 yılında "Asrın golü" seçildi. Ama bence Diego'nun tartışılmaz en iyi futbolcu olduğunun en büyük kanıtı Napoli macerasıdır...

BİR ŞEHRİN FUTBOLDAKİ KADERİNİ DEĞİŞTİRDİ

Napoli Maradona gelene kadar, İtalya Ligi kurulduğundan bu yana, ligin ilk üç sırasına bile girememiş sıradan bir takımdı. Ligin zirvesine hep kuzeyin takımları olan Juventus, Inter ve Milan yerleşmişti. Güney bölgesinin takımı olan Napoli ise sürekli aşağılanan bir konumdaydı, ta ki Maradona gelene kadar...

Diego Armando Maradona İtalya'ya geldi ve Tanrı tarafından kutsanan yeteneğiyle Napoli takımı iki İtalya şampiyonluğu, bir İtalya Kupası, bir İtalya Süper Kupası ve UEFA Avrupa Kupası kazandı.

O KIYASLAMAYA CEVABIM...

Lionel Messi'nin futbolculuğu, sportmenliği ve saha dışındaki yardımseverliği elbette tartışılmaz. O da muhteşem bir futbolcu ve taklit edilmesi imkansız olan Maradona'nın gölgesi gibi diyebileceğim bir yıldız. Ama gölge bilirsiniz ki güneşli havada gözükür.  "Messi mi, yoksa Maradona mı?" derseniz, Messi önce bulutlu bir hava diye adlandırabileceğim, geçmişteki Napoli gibi sıradan bir takıma giderek şampiyonluklar yaşamalı derim. Günümüz futbolunda başarıya sadece takım oyunuyla ulaşılırken, Diego Armando Maradona başlı başına bir takımdı diyerek son noktayı da koyarım...