02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Masaya yumruk vuramayan sendikacılar

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Ülkeyi tek başına yöneten ve kimseye hesap vermeyen kişi her ne kadar “kriz-mıriz yok” diyorsa da ülkemizde bal gibi bir kriz var ve kriz bu ülkenin yurttaşlarını, işçi, memur, esnaf işveren ayırımı yapmadan kasıp kavuruyor ve kimse önünü göremiyor. Özellikle işçilerimiz ikili bir kıskacın arasında sıkışıp kalmışlardır. Ekonomik kriz nedeni ile işverenler işyerlerini kapatmayı ve işçileri işten çıkartmayı bir kurtuluş yolu olarak görmekte ve hiçbir devlet kuruluşu işyeri kapatmalarının ve işçi çıkarmaların haklı bir nedene dayanıp dayanamadığını kontrol etmek hakkına ve yetkisine sahip değil. Hükümet ve onun başındaki asrın lideri iş güvenliğinin yok edilmesini ve işçi katliamını seyretmekle yetinmektedir. Mirasyediler gibi ülkenin değerlerini har vurup harman savunanlar, Cumhuriyet döneminin ülkeye kazandırdığı sanayi tesislerini yandaşlara, yabancı dostlara haraç-mezat satan, üreten bir toplumu yok ederek ülkeyi ithal mallarına mahkûm eden ve ülkeyi bir dolara bile muhtaç eden AKP anlayışının ülkeyi getireceği bu kriz ortamından başka bir şey olamazdı. Bir hükümetin zorlukla sağlayabileceği bu durumu kolayca başaran AKP hükümetini kutlamak gerek doğrusu. Böylesinin dünyada başka örneği olduğunu sanmıyoruz.

DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ BİR ÜLKEDEYİZ

Hukukun üstünlüğünü yok edip yerine üstünlerin (iktidarın) hukukunu egemen kılanların yarattığı polis devleti sonunda demokrasinin bütün temel kurumları bağımsızlıklarını yitirmiş bulunduğundan ceberut devletin sınırları içinde insanlar seslerini çıkarmaktan korkar hale gelmişlerdir. Örneğin üyeleri ve ülkenin sendikalı olmayan işçilerini de temsil eden işçi sendikaları inanılmaz bir suskunluk ve teslimiyet içindedirler. 6356 sayılı yasanın 41. maddesinde düzenlenmiş toplusözleşme yetkisi verilmesinin Çalışma Bakanlığına verilmiş olması nedeni ile her üç konfederasyonun üyeleri AKP iktidarı karşısında el pençe divan durmayı tek çıkar yol olarak görmektedirler. Sergilenen bu biat sendikacılığının işçiye hiçbir çıkar sağlayamadığını bugüne kadar göremeyenlerin koltuklarını terk etmesi gerekir. Ama nerede o günler?

OLMAZ BÖYLE ŞEY

Ülkemizde 7.5 milyon insan aylık 1604 lira olan asgari ücretle çalışmaktadır. Kayıtdışı çalışan insanlar bunun yarısına bile iş bulabildiklerinde sevinmektedirler. Bu paralar ile bırakın bir aileyi, bir kişinin geçinmesi bile olanaksızdır. Öyleyse asgari ücretin haklı nedenlerle artırılması gerekir. Bunun nasıl yapılacağı açıktır: Çalışma Bakanlığı asgari ücret komisyonunu toplar ve kriz döneminin asgari ücretinin belirlenmesinin yolunu açar. Hükümetin böyle bir niyeti yok. Geçenlerde sendikacılık tarihimizde yaşanmamış inanılmaz bir şey oldu ve Türk-İş Başkanı işverenlerden asgari ücretin 2 bin liraya yükseltilmesini istedi. Öteki iki konfederasyon da “olmaz böyle şey, işçi sınıfı işverenlerden yalvarır gibi yardım isteyemez” diyemedi. Yapılması gereken üç konfederasyonun hükümetten, gerekiyorsa masaya yumruk vurarak, bu komisyonun toplanması istemek ve yapılmadığı takdirde, gerekli izinleri alarak, milyonlarca işçiyi demokratik protesto hakkını kullanmak için meydanlara indirmek hakkı vardır. Gerçek anlamda sendikacılık budur.. Ayakta kalabilmek için hükümetin gölgesine sinmiş sendika yöneticilerinin böyle bir eylemi akıllarına bile getirmediklerinden eminiz. Böyle sendikacılık olmaz! Böyle suskun insanlara sendikacı denemez! Bugün ülkemizde işçiler hem sömürülmekte hem de ezilmektedir. Sendikacılar işsizlik, açlık kıskacında olan işçiler için bugün ayağa kalkmazlarsa ne zaman ayağa kalkacaklardır? Bu bir isyana davet değil sendikacıların yasadan doğan haklarını, sendikacılığa yakışır biçimde, kullanmak çağrısıdır.

Milyonlarca işçi işsizlikle, açlıkla boğuşurken sendikacılar milyonluk arabalara binemez, maroken koltuklarda oturamazlar. Sendikacılığı işçi hakları için siyasi iktidarlarla, sömürgen işverenlerle pençe pençe mücadele yeri olarak kabul edemeyenler sendikalarının anahtarlarını Çalışma Bakanına teslim ederlerse daha hayırlı bir iş yapmış olurlar.