17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sığınmacı meselesi, milliyetçilik ve seçim sonuçları

Fikret Akfırat

Fikret Akfırat

Gazete Yazarı

A+ A-

14 Mayıs seçimleri öncesinde başlayan, Türkiye’de bulunan sığınmacıların seçimlere etkisi, ikinci tura giderken daha fazla tartışılır bir konu haline geldi. Özellikle seçim propagandasının merkezine “sığınmacıları göndermeyi” yerleştiren Ata İttifakı’nın milletvekili seçiminde yüzde 2,4’lik oya  ulaşması ve Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’ın yüzde 5 oy alması, yüzeysel bir yaklaşımla “demek ki seçmen sığınmacıları göndermek istiyor, o zaman ikinci turda bunu dikkate almak lazım” şeklinde yorumlara neden oldu. Yine, Batı merkezlerinden apartma “yabancı düşmanlığı ile milliyetçiliği eşitleyen” analizler döktürüldü. Bu sözde analizlerin arka planı şudur: ABD ulusal güvenlik belgesinde ve NATO Stratejik Konsepti’nde, gelişen dünyada toplumsal ve siyasal düzlemde milli devleti savunma/güçlendirme refleksi tehdit olarak görülmekte ve milliyetçilik yabancı düşmanlığı olarak damgalanmaktadır.

E tabii şu anda Türkiye’de siyaset yapmanın yegane yolu haline gelen sığlık ile Batı merkezlerine bağlı akıl birleşince, daha düne kadar sahte de olsa “kalp işareti” mesajıyla oy toplamaya çalışan Altılı Masa’nın adayı Kılıçdaroğlu durur mu, sahneye fırlayıp, ırkçılık kokan sığınmacı karşıtı açıklamalar yaptı. Vay efendim “Erdoğan seçilirse, 10 milyon sığınmacı daha gelecekmiş, şehirler sığınmacı çetelerin eline geçecekmiş, kadınlar, kızlar sokakta dolaşamayacakmış, vs. vs.” Bu komplocu zırvalıklara inanacak aklı başında tek bir insan var mıdır acaba?

SIĞINMACI KARŞITLIĞI MI, PROTESTO MU

Oysa Oğan’ın aldığı oyu, sadece sığınmacı meselesi üzerinden okumak gerçek durumu doğru tahlil etmeyi engelliyor. Sığınmacılardan rahatsızlık konusunu küçümsemiyoruz. Evet, sığınmacılar meselesi dolayısıyla bir toplumsal rahatsızlık olduğu gerçek. Ancak, Oğan ve Özdağ’ın programının merkezine oturttuğu ABD ve İsrail’den mülhem sığınmacı/yabancı düşmanlığının toplumsal zemini, hem tarihsel hem de güncel koşullar ışığında söyleyebiliriz ki, Türkiye’de yoktur. İşin esası şudur: Oğan’a oy verenlerin içinde doğrudan sığınmacıların bir an önce her ne şekilde olursa olsun gönderilmesini isteyenler bulunmaktadır. Ancak bunun ötesinde her iki ittifaka da şu ya da bu nedenle oy vermek istemeyen seçmenler, Oğan’a oy vermiştir. Bunların arasında milletvekili seçiminde İYİ Parti’ye ya da CHP’ye oy verip Kılıçdaroğlu’na oy vermek istemeyenler olduğu gibi, MHP’ye oy verip Erdoğan’a oy vermeyenlerin de olduğu anlaşılmaktadır. Yani Oğan’a verilenleri, bir anlamda protesto oyları olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.

HANGİ MİLLİYETÇİLİK

Evet, milliyetçilik bu seçimde belirleyici olmuştur. Ama yabancı düşmanlığı olarak tezahür etmek şeklinde değil. Gerçek anlamıyla, emperyalizme karşıtlık biçimiyle ortaya çıkmıştır. Yani, birincisi bölücülüğe karşı, ikincisi Amerikancı İslam’ın memurları FETÖ’ye karşı tutum, toplam olarak ABD ile kafa kafaya gelmiş Türkiye’de ABD ve Batı emperyalizmine karşı bağımsızlık anlamında milliyetçilik belirleyici olmuştur. 21 yıllık yıpranmışlığa rağmen, ABD’nin devirmek istediğini açık açık ilan ettiği Erdoğan’ın birinci turu 5 puan fark atarak önde tamamlaması ve ABD’nin aparatları PKK ve FETÖ’nün doğrudan desteklediği Altılı Masa’nın adayı Kılıçdaroğlu’nun muhalefet için son derece elverişli şartlarda kazanamamasının asıl izahı burada yatmaktadır. Aynı zamanda her iki adayın da birinci turda kazanamamasının nedeninin bu olduğu da söylenebilir.

ABD tehditleriyle mücadele eden Türkiye’de siyasal/toplumsal koşulların ortaya çıkardığı durum şudur: Atatürk Devrimi’nden uzaklaşan, emperyalizmle uzlaşan ve bölücülükle birleşenler yenilmeye mahkumdur.