05 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sivas Kongresi dersleri

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Sivas Kongresi bundan 104 yıl önce, 1919 yılının 4-11 Eylül tarihleri arasında toplandı. Kongre sırasında yaşananlar tarih kitaplarında yazıyor. Ancak tarih bir masal olarak okunmayacağı gibi geçmişte olup bitenler, geçmişte kalmış ve günümüzle alakası olmayan olaylar gibi de görülemezler. Kişiler ve olaylar geçmişte kalır fakat bireylerin davranışlarını, olayların gelişimini ve süreçleri belirleyen toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel şartların bir kısmı nesnellik olarak sürer. Bu durum, nesnel şartlar birbirine benzediği ölçüde -değişen koşulları dikkate almak ve indirgemeci davranmamak şartıyla- tarihteki olayların günümüz koşullarını açıklamakta ve geleceği öngörmekte işlevsel olarak değerlendirilebileceğini gösterir.

Tarihsel bir tecrübe olarak Sivas Kongresi’nden günümüzü anlamamızı kolaylaştıran pek çok ders çıkarılabilir. Bunların hepsini tüketmek daha kapsamlı bir çalışmanın işi. Ben sadece birkaç tanesini seçtim.

1- Erzurum’dakinden farklı olarak, ulusal çapta kararlar almak üzere toplanıyordu. Fakat Kongre’ye sadece 38 delege katıldı. Mustafa Kemal, katılımın azlığını görünce “Büyük Anadolu Kongresi” adıyla yeni bir kongre daha toplamaya karar verdi. Fakat başlangıçta katılım sayısı nedeniyle başarılı olamamış gibi gözüken Sivas Kongresi, tamamlandığında beklenenden daha başarılı olmuş, yeni bir kongre toplamaya gerek kalmamıştı.

Ders: Siyasi mücadele belli bir strateji takip etse de, anlık gelişmeler ve öngörülemeyen durumlar nedeniyle sürekli taktikler geliştirmek zorundadır. Milli Mücadele kimilerinin zannettiği gibi tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla olmamış, Mustafa Kemal’in karşısına sürekli engeller çıkmış, zaman zaman geri çekilmeler, tavizler, pazarlıkları gerektiren bir taktik manevralar süreci olarak ilerlemiştir.

2-Kongre’ye katılımın beklenenden az olmasının başlıca nedeni, Ege ve Marmara bölgelerindeki Kuvayı Milliye örgütlerinin tutumundan kaynaklanıyordu. Bu bölgelerdeki bazı Kuvayı Milliye örgütlerinin yöneticileri, Milli Mücadeleyi ulusal çapta tek bir merkezin disiplini altına sokmayı gerekli bulmuyordu. Hatta içlerinde Yunanistan’ın işgali yerine İngiltere’nin işgalini tercih edilebilir bulanlar vardı.

Ders: Siyasi mücadele boyunca en kahramanca tavırları alan, öne çıkan, sorumluluklar üstlenen öncüler arasında da bilinç düzeyi farkları hep sürer. Cesaret, sorumluluk ve hırs başka şeylerdir, tahlil, öngörü ve stratejik akıl başka şeyler… Üstelik bu hasletler, çoğu zaman bireylerde iç içe geçmiş, kaynaşmış vaziyette görülürler. Hangisinin üstün geldiği ve bireyin nihai kararlarını etkilediği kişiden kişiye değişir. Toplumsal koşullar ile bireylerin bilinçleri ve davranışları arasında mekanik bir belirlenme yoktur.

3-Kongre’de de Amerikan mandası fikrini savunanlar vardı. Bunlara göre, Osmanlı Devleti topyekûn Amerikan mandası altına girerse, parçalanmaktan kurtulur, Arap coğrafyasındaki topraklarını bir bütün olarak koruyabilirdi. Üstelik Amerika emperyalist bir devlet olmadığı için, Osmanlı toplumunun modernleşmesine ve kalkınmasına rehberlik edebilir, yol gösterebilirdi.

Ders: Yanlış fikirler, kendilerini her zaman en rasyonel çözümlermiş gibi çeşitli haklılaştırma gerekçeleri ile birlikte sunarlar. Mandacılığı savunanların yanından baktığınızda, Mustafa Kemal savunduğu milli devlet görüşü ile koskoca Osmanlı İmparatorluğu’ndan hemen vazgeçmeye hazır, aceleci ve küçük düşünen biri gibi görünür. Oysa tarihsel bakımdan haklı olan odur. Üstelik hayalperest mandacı aydınların emperyalizm hakkında da, ABD tarihi hakkında da hiçbir entelektüel birikimleri yoktur. Osmanlı Devleti’nin gelecekte Amerikan mandasından nasıl çıkacağı hakkında hiçbir fikir ve çözüme sahip değillerdir. Yine de o saçma fikirlerini savunmak için kalkıp da Sivas’a kadar gelmişlerdir. Bu nedenle siyasi mücadele her zaman en geçerli çözümün hangisi olduğuna ilişkin bir fikir mücadelesinin eşliğinde yürütülen bir güç toplama kavgasıdır.

4-Mandacılar Kongre boyunca Amerikan mandasının gerekliliğini anlattılar. Halide Edip, Amerika’nın Filipinler’i nasıl adam ettiğini anlatıyor, verdiği somut örnekler delegeleri etkiliyordu. Kimsenin gerçekte Filipinler’de neler olduğundan haberi yoktu. Hayaller ve gerçekler birbirine karışıyordu.

Ders: Öncüler içinde zor olandan kaçma, sonuca olabilecek en az maliyetle ulaşma eğilimi her zaman olacaktır. Doğru çizginin tespit edilebilmesi işi, somut durumun doğru tahlil edilebilmesine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu nedenle özellikle devrimci mücadele, bilme eyleminden, okuma, inceleme, analiz etme, somut durumun somut tahlilini yapma işinden ayırt edilemez.

Bizler aradan uzun yıllar geçince Sivas Kongresi’nin “manda ve himaye kabul edilemez” kararını, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasını, Kuvayı Milliye’nin tek bir örgüt disiplini içinde birleştirilmesini, Milli Mücadele’nin siyasi otoritesinin inşa edilmesini hatırlıyoruz. Ancak sorun, o kararların hiç de dışarıdan göründüğü gibi kolaylıkla alınmamış, siyasi irade hiç de kolay inşa edilmemiş olduğunu bilerek, Atatürk’ün hakkını teslim etmek veya daha derin bir saygı duymak da değil. Sorun, o tecrübelerin, bugünü anlamak ve açıklamakta nasıl işe yarayacağını bilmek, tarihi bir eylem kılavuzu olarak değerlendirmek.

Bizde tarihsel olayların yıldönümleri bu mantıkla ele alınmadığı için, heykel-çelenk durağanlığına, dostlar alışverişte görsün tarzı basın açıklaması rutinine sıkıştırıldı. Tabi, o da sebepsiz değil. Netice itibariyle ders çıkarılan, günümüze kılavuz yapılan bir tarih herkesin işine yaramaz. O, devrimciye lazım olan tarihtir. Arkada kalan Küçük Amerika sürecinin idare-i maslahatçı politikacısına lazım olan ise, tarihin masal ve efsane kısmıydı.