08 Aralık 2024 Pazar
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Soykırım yalanıyla mücadelede 10 yanlış 1 doğru

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

Amaç 1915-23 arasını “soykırım dönemi” ilan etmek. Böylece Türkiye’nin temelleri “gayrimeşru” olacak. Biden ayrıca hedeflerinin “tekrarlanmasını engellemek” olduğunu ifade ediyor. Yani “soykırımcı Türkiye”, yeni soykırımlar yapmasın. Anlamlı. Çünkü epeydir Türkiye’nin PKK ile mücadelesi hakkında “Kürt soykırımı” ifadeleri kullanılıyor Batı’da.

Joe Biden’ın 1915 olayları hakkında “soykırım” ifadesini kullanmasının ardından doğru-yanlış binlerce tepki dile getirildi.

TEK DOĞRU SÖYLEM

Aslında bir tek doğru var. O da soykırım kavramının uluslararası ceza hukukunun alanına giren bir suç tanımı olması. Bu nedenle yalnızca yetkili mahkemeler bir fiilin soykırım olup olmadığına karar verebilir. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek neredeyse tek başına yıllardır bu tezi savunuyor. AİHM’de görülen Perinçek-İsviçre davası kararı da buna işaret ediyordu.

Son olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sözcüsü Stéphane Dujarric de la Rivière de gazetecilerin kendisine yönelttiği “Biden 1915 olaylarını soykırım olarak tanımaya hazırlanıyor. “BM Genel Sekreterinin bu konudaki tavrı nedir” sorusuna “buna ancak yetkili mahkemeler karar verebilir” yanıtını verdi. Devrim niteliğinde bir gelişme.

Soykırım iddiası hukuki bir iddia. Dayanaklarımız ise şunlar:

AİHM 2. Daire Perinçek-İsviçre davası kararı (2013)

AİHM Büyük Daire Perinçek-İsviçre davası kararı (2015)

AİHM Ali Mercan, Ethem Kayalı, Hasan Kemahlı - İsviçre davası (2017)

Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (1948)

Uluslararası Adalet Divanı Hırvatistan-Sırbistan davası kararı (2015)

AİHM M’bla M’bla-Fransa davası kararı (2015)

Fransa Anayasa Konseyi, Vincent R. davası kararı (2016)

Perinçek-İsviçre davası ve peşinden gelen kararlarla birlikte oluşan içtihat “soykırım” tartışmasını bitirmiştir.

Özetle,

1915 olayları ile Yahudi Soykırımı farklı kategorilerdir.

1915 olayları ile ilgili bir mahkeme kararı yoktur. Yetkili mahkeme kararı yoksa soykırım yoktur.

1948 öncesi için soykırıma hükmedilemez. Böyle bir suç tanımı yoktur. Kanunsuz suç ve ceza olmaz.

Demek ki kendisi bir hukuki kavram olan soykırıma ilişkin tartışma 2015’deki Büyük Daire kararından bu yana açılmamak üzere kapanmıştır. 1915’te yaşananlar her yönüyle tartışılabilir. Bize göre “vatan savaşı”, başka birine göre “acı” olabilir. Fikir özgürlüğüdür. Ama ‘soykırım’ denilemez.

Türkiye asıl zemin olan hukuk alanında bu işi kökten halletmiş olsa da eski alışkanlıklar terk edilebilmiş değil. Maalesef soykırım yalanıyla mücadele, kazanılan yeni mevzilerden değil, eski savunma mevzilerinden sürdürülmektedir. Özellikle emekli diplomatlar, askerler ve kimi akademisyenler bu yanlışı sürdürüyor. İktidar ve muhalefet de 2015’ten sonra oluşan yeni durumu görmüyorlar. Ezberciler ve hayatı dondurmuş durumdalar. İnanılmaz. Peki nedir bu ezber yanlışlar. Çeşitli başlıklarda grupladık:

1- “Tarihçilere Bırakalım”

Yaygın yanlışların başında geliyor. Mesele hukuken çözüldüğü halde işi uzatan, dahası çözümsüz kılan bir söylem.

“Herkes arşivini açsın bağımsız tarihçiler incelesin” deniyor. Neredeyse bütün arşivler çoktan ortalığa döküldü. Ayrıca kim bu bağımsız tarihçiler? Tarihçiler inceleyip “soykırım” hükmü mü verecek? Tekrar ediyoruz. Soykırım bir suç tanımı. Cinayet gibi. Tarihçiler ağır ceza reisi mi?

Hayır. Soykırım iddiası tarihçilerin değil mahkemelerin karar vereceği bir konu. Mahkeme kararı yok, soykırım da yok. Yeni bir mahkemenin kurulması ise mümkün değil.

2- “Ermeni Lobisinin işi”

Bilerek ya da bilmeyerek Amerikancılık yapmanın en özlü biçimidir.

Ermeni Lobisi olmasa ABD bize düşmanlık eder mi hiç! Aslında PKK’ya silah verdiren ABD’nin kendisi değil, PKK lobisi. Irak’ı işgal eden silah lobisi. Ege’ye ABD savaş gemilerini getirten Rum lobisi, 15 Temmuz’u tertipleyen FETÖ lobisi… Hepsi ABD’nin iç siyaseti ile ilgili! Yaşananlar Kaliforniya’daki Ermenilerin oyunu almak için. Ah bizim de lobimiz güçlü olsa durum değişirdi.

Yukarıdakiler ABD’nin emperyalist niteliğini gizlemenin ve suçu Ermenilere atmanın kolay bir yolu bu. Böylece Türkiye’deki öfke ABD emperyalizmine değil Ermenilere yönelecek.

Hayır. Biden’ın açıklaması Ermeni Lobisinin işi değil. ABD’nin Türkiye’ye dönük saldırganlığının bir parçası. Bir tür hücum borusu.

3- “Asıl soykırımcılar Ermeniler”

Bizden yana görünen yaygın bir yanlış. Genellikle iyi niyetle düşülen bir yanlış.

1915 öncesinde Ermeniler Türklere soykırım uygulamıştır deniliyor. Bu tez bizim elimizi zayıflatıyor. Çünkü Ermenilerin Türklere yaptığı katliamları “soykırım” olarak tanımlayan bir yetkili mahkeme kararı da bulunmuyor. “Soykırım” konusunda uluslararası hukuka uymak bizim lehimize. Coşup bunu aşan iddialarda bulunmak milliyetçi duyguları okşasa da aslında zarar veriyor. 1915 öncesi ve sonrasıyla ilgili doğru tarihsel yorum karşılıklı öldürmedir. Soykırım değil.

4- “ABD ve Batı kendilerine baksın”

ABD ve Batı ülkelerinin katliamcı nitelikleri çok açık. Kızılderililerin yok edilmesinden tutun, Irak’taki vahşete kadar.

Ancak bir önceki maddede söylediğimiz hukuki sakıncalar bu madde için de geçerlidir. Bunlara soykırım demek, ava giderken avlanmak gibidir.

5-“Türk Dışişleri çok aciz, bizim lobimiz yok”

Zurnanın zırt dediği başlıklardan birine geldik. Genelde muhalefet bu söylemi benimsiyor. Buna göre Türkiye eskiden ABD’de etkindi. Başkanlara “soykırım” dedirtmiyorduk. “Şimdi Dışişlerimiz o kadar kötü ki ABD’de yalnız kaldık. Başımıza da bu işler geldi.”

Gerçekte ise Türkiye 2013’ten bu yana sistemli bir biçimde ABD’den kopuyor. ABD 17-25 Aralık, 15 Temmuz, PKK’yı silahlandırma gibi yöntemlerle buna yanıt vermeye çalıştı. Türkiye ise Rusya, İran ve Çin gibi ülkelerle yakınlaştı. Biden şimdi bağımsız dış politika izlemeye çalışan Türkiye’yi kendince cezalandırmaya çalışıyor. Emin olun Türkiye S-400’den vazgeçse, cezaevlerindeki FETÖ’cüleri bıraksa, yeniden PKK açılımı yapsa, eskisi gibi ABD’nin karakolu olsa Biden yine “soykırım” demezdi. Şuna karar vereceğiz: Bağımsız mı olacağız, müstemleke mi? Muhalefetin her durumda ABD’yi değil de Türkiye’yi suçlu görmesi kesinlikle bir tesadüf olamaz.

6- “Müttefikliğe yakışmadı”

Akıl almaz bir söylemdir bu. 76 yıllık Amerikancı dönemin tamamını değil şu son 10 yılda yaşadıklarımızı bile değerlendirsek ortada zaten bir müttefik olmadığını kolaylıkla görebiliriz. ABD’nin yaptıklarının yarısını başka bir ülke yapsa çoktan düşman ilan etmiştik. “Müttefikliğe yakışmadı” söylemi, 76 yıllık Amerikan boyunduruğun tortularıdır.

7- “Sorumlu Osmanlı ve İTC, Cumhuriyet değil”

Bazı saf Kemalistleri tavlamak için ortaya atılmış kullanışlı bir söylemdir. Bu söylemin sahipleri neredeyse Biden’a teşekkür etmektedirler. Onlara göre Biden İstanbul’a Konstantinopolis diyerek soykırım sorumlusu olarak Osmanlı dönemini ve tehcir kararını alan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni işaret etmiş, böylece Cumhuriyet’i suçlamamayı tercih etmiş. Sağ olsun.

Hâlbuki soykırım iddiasının ideologları bilinçli bir şekilde soykırım tarihini 1915-23 olarak göstermektedir. Yani bizim milli mücadele dönemimiz aslında bir soykırım tarihidir. Kendileri açısından tutarlıdır da. Eğer 1915 tehciri olmasaydı, 1919’da Erzurum ve Sivas kongrelerinin yapılabilmesi bile mümkün olmazdı. İstiklâl Savaşı’nda bütün gücümüzü ve dikkatimizi Batı cephesine verebilmemiz, başında kahraman Talât Paşa’nın bulunduğu İTC hükümetinin 1915 kararının eseridir.

8- “ABD karışmasın, ortak acılarımızla biz yüzleşiriz”

Türkiye’deki bölücü ve liberal kimi kesimlerin utangaç söylemidir. ABD’nin topa girmesi Türk milletini kenetlediği için, onlar bu yolu önermektedir. “Soykırım” diyemezler de “adı ne olursa olsun” derler. Amaç her halükarda 1915’i lanetlemektir. Her halükarda İTC ve Cumhuriyet düşmanlığı yapmaktır. Türkiye özür dilemelidir. Hayır kardeşim. 1915 Türkiye’nin vatan savunmasıdır.

9- “Ermeni İddiaları”

AİHM’deki zaferin bir nedeni de Doğu Perinçek’in “Ermeni İddiaları” yerine “Emperyalist Yalan” ifadesini kullanmış olmasıdır. Böylelikle nefret suçunun unsurları oluşmamış oldu. İşin gerçeği de bu. Bizim hedefimiz Ermeniler değil, bu yalanı 1916’dan itibaren üreten ve Sevr’den başlayarak her fırsatta Türkiye’ye karşı kullanan emperyalistlerdir. Ermeniler, milletimizin parçasıdır.

10- “AİHM kararı soykırım yok demiyor”

Perinçek-İsviçre davasının itibarını düşürmek isteyen çevreler ve maalesef bizim bazı diplomat eskilerimiz bu iddiayı dile getiriyor. Onlara göre Perinçek kararı sadece bir düşünceyi açıklama hürriyeti kararı. Perinçek “Ermeni Soykırımı Yalanı Emperyalist Bir Yalandır” dediği için İsviçre’de mahkûm edilmiş, Perinçek davayı AİHM’e taşımış, AİHM’de Perinçek’in eylemini “fikir hürriyeti” kapsamında değerlendirmiş.

Ancak mesele şu: Aynı AİHM Yahudi Soykırımını reddettiği için cezalandırılan kişilerin başvurularını hep reddediyor. Çünkü ortada Nürnberg Savaş Mahkemesinin kararı var. 1915 olayları söz konusu olunca ise Perinçek ve Ali Mercan/Ethem Kayalı/Hasan Kemahlı örneklerinde olduğu gibi tersi yönde karar veriyor. Çünkü ortada Yahudi Soykırımının aksine “Ermeni Soykırımına” hükmedilen bir mahkeme kararı yok! Üstelik AİHM kararında tam da bundan bahsediyor.