02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Süveyş savaşından Yemen Mendeb savaşına

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Birçok yazımızda Siyonist İsrail devletinin Filistin’i işgal etmesinin nedenlerini paylaşmıştık. Özetleyelim; 1869’da açılan Mısır-Süveyş Kanalı Batı Emperyalist devletlerin Doğu Afrika, Arabistan, Yemen, Hindistan, Çin ve çevre ülkelerin sanayi ham maddelerine, çayına, afyonuna, tarım ürünlerine, mücevheratına hızlıca ulaşmak ve bu coğrafyada Avrupa milletlerine yeni yerleşim kolonileri inşa etmek amacıyla inşa edildi. Başta Rothschild hanedanlığı olmak üzere, Londra ve Batı Avrupa merkezli “Yahudi” sermayesinin semirerek irileşmesi, dünyanın her yerini ahtapot kolları misali saran Katolik ve Protestan meşrepli sermaye grupları misali küresel sistemin içinde yer kapmak ve bir efendisi olmak arzusundaydı. Rothschild hanedanlığının, stratejik bir güzergâh olan ve ekonomik getirimi yüksek olan Süveyş Kanalındaki Mısır devletinin hisselerini İngiltere adına satın alması bu tamahın ve niyetin ilk göstergesiydi.

Süveyş Kanalının korunması adına 1878’de Kıbrıs, 1882’de Mısır ve 1916-1946 sürecinde Filistin işgal edildi. Filistin’in işgali ile Anadolu, Şam ve Mısır coğrafyasının karasal bağının nasıl koparıldığını görmek için bölgenin haritasına bakmamız yeterlidir. Siyonist İsrail askeri karakolunun asli kuruluş görevi en başta Avrupa ve ABD merkezli Siyonist sermaye temsilcileri ile İngiltere, Fransa, ABD ve uydu müttefiklerinin Emperyalist ekonomik ve askeri çıkarlarını korumak ve kollamaktır. Dikkate değer bir husus da ne vakit Siyonist Rothschild’in Süveyş Kanalı tamahı ve ardından Filistin’e bir Siyonist askeri karakol ve polis-istihbarat devleti inşa etmek projesi nüksetti, o vakit tüm Avrupa’da Yahudi düşmanlığı yeniden hortladı.

SUÇLULARIN ARASINDA YAHUDİLER DE VARDI

İlginç olan ise Avrupa’nın o dönem içinde debelendiği iflas etmiş sistemin suçlusu olarak başta Yahudiler, sosyalistler, komünistler, çingeneler, greve giden işçiler, sendikalar gösterilirken ve bunlara yönelik terör ve baskılar şiddetlenirken ahtapot Siyonist sermaye gruplarının ne malına ne canına zarar verilmemiş olmasıdır. Aksine bu kesim savaştan önce olduğu gibi savaştan sonra da Avrupa’nın en zengin ve en nüfuzlu sermaye grupları olmaya devam ettiler. Avrupa’da Nazilerle, faşist rejimlerle, ABD’de anti-komünist çevrelerle, Latin Amerika’da, Afrika’da, Asya’da diktatör rejimlerle, radikal dinci çevrelerle, etnik ve mezhep bölücü hareketlerle, sapık cinsel temayülü olanlarla aşna ve fişne münasebetleri gayet derin ve sağlam olmaya devam etmiştir.

SİYONİSTLERİN AZILI DÜŞMANLARI

Çünkü Siyonizm, tekelci finans kapitalist sistemin (Emperyalizmin) mayasıyla yoğrulmuştur. Bu alanda çalışma yapan uzmanların tersi iddiaları da önemlidir; Siyonizm, kapitalizm ve emperyalizmin içinde büyüdüğü rahmin adıdır. Siyonizm, Musevilik veya Yahudilik değildir. Siyonistlerin en azılı düşmanları kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele eden Yahudiler ile Siyonizm’i küfür ve iblisi bir hareket ve zihniyet olarak telakki eden, Hz. Musa’nın itikadında olan ve On Emrine uyan Musevilerdi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları öncesi, esnasında ve sonrasında Avrupa ve Amerika’da etkin olan anti-kapitalist ve anti-emperyalist sosyalist ve komünist hareketlerin öncü ve motor gücünü oluşturanlar arasında Yahudi veya Yahudi kökenli şahsiyetler önemli bir yer tutmaktadır.

Burada bir hususun altını kalın çizelim; El-Kaide, IŞİD, El-Nusra, Adnan Oktar, Jeffrey Epstine, Gülen Cemaati, Bilderberg, CFR ve emsali yapılar, tarikatlar, örgütler ve partiler ne kadar Müslüman, Musevi ve Mesihi ise Siyonistler o kadar ehli kitap, Müslüman, Mesihi ve Musevi’dir. Bunların asli görevi Emperyalizm ve Siyonizm’in sömürü, zulüm, işgal, silahlanma, savaşlar, talan, yalan ve dolan nizamını baki ve daim ettirmektir. Kazanmak için her şey meşru ve mubahtır zihniyetini hâkim kılmak ve normalleştirmektir. Vicdan, sevgi ve merhamet kaynağı olan Allah’ı habis amaçlar için suiistimal etmek ve kıymetlisi insanı fuhuş, kumar, bahis, terör, uyuşturucu girdabında tutmak ve kullanılmaya, güdülmeye uygun bir mahlûka dönüştürmektir.

ÖZGÜR SUBAYLAR HAREKETİ

Ancak bu sistem ve zihniyetine karşı mücadele hiç eksik olmamıştır. Emperyalizm ve Siyonizm’in en acımasız ve en barbar yüzünü ekonomik çıkarlarına basıldığı zaman görürsünüz. Bunun en bariz örneğini Ekim 1956 Süveyş Kanalı Krizi ve savaşı esnasında yaşadık. Arabi milli mücadelenin önemli önderlerinden kabul edilen Mısır ordusundaki Özgür Subaylar Hareketi 23 Temmuz 1952’de İngiltere dostu Kral Faruk yönetimindeki iktidarı devirir. Bu hareketin liderlerinden olan Cemal Abdül Nasır Mısır ve Arap aleminin Atatürk’ü olarak görülür. Arabi milletin üzerindeki ölü toprağın kaldırılması, küllerinden doğması, yeniden dirilişi ve bağımsız ve egemen Arabi Mısır öncülüğünde tüm Arap milli mücadelesine ilham kaynağı oluşturan bu olay Emperyalist-Siyonist cephede derin bir kaygı yarattı.

Özgür Subaylar Hareketinin gündemine aldığı Arabi milli programı yalnızca Mısır’ın milli menfaatlerini kapsamıyordu. Başta İngiliz askeri üsleri olmak üzere, tüm yabancı askerlerin ülkeyi terk etmeleri, yabancı şirketlerin millileştirilmesi, Siyonist İsrail’in işgal ettiği Filistin’in özgürleştirilmesi ve tüm Arabi milletinin tek bayrak, tek devlet ve tek millet olması için kabul edilen mücadele planı İkinci Dünya Savaşının muzaffer devletleri İngiltere, Fransa ve eserleri olan Siyonist İsrail’de ciddi bir korkuya yol açtı. Bununla birlikte, Süveyş kanalının millileştirilmesi ve tüm Fransız ve İngiliz haklarının “onlarca yıldır sömürüyordunuz yeter” mottosuyla Mısır’a devredilmesi savaş sebebi olarak görüldü. Zira 1888 İstanbul Sözleşmesine binaen Osmanlı Sultanı tarafından, Mısır Süveyş Kanalını İngilizlerin hâkimiyetinde, savaş ve ticaret gemilerinin engelsiz giriş-çıkış yapabileceği bir kanal olarak kabul edilmişti. Avrupa’nın ihtiyacı olan petrolün yüzde 35’nin ve emtianın yüzde 60’nın bu kanal üzerinden taşınması sebebiyle Kanalın kapatılması Avrupa’da ciddi bir kriz yarattı.

40 GEMİYİ BATIRIR

Cemal Abdül Nasır, kendisine Londra, Paris ve İsrail’den gelen tehditlere cevaben Süveyş Kanalını 40 gemi batırarak giriş çıkışlara kapattı. 9 Ekim 1956’da Fransa, İngiltere ve İsrail Mısır’a saldırdı. Mısır toprakları işgal edildi. Menderes Hükümeti Adana İncirlik Hava Üssünü Fransız ve İngiliz savaş uçaklarının kullanımına açtı. Sovyet Rusya’nın devreye girmesi, Mısır direnişi, Arap ve Müslüman milletlerin ayağa kalkması, ABD’nin bölge hâkimiyeti için İngiltere ve Fransa ile yaşadığı rekabet ve sorunlar sebebiyle Mısır’a saldırıyı kendi çıkarları için kullanması, bu rekabetin idrakinde olan Cemal Abdül Nasır’ın ABD’ye yakın durması sebebiyle Washington BM’de Fransa, İngiltere ve İsrail’e karşı tavır alması sonucunda İngiltere, Fransa ve İsrail geri çekilmek zorunda kaldı.

Farklı zaman ve koşullarda ancak benzer sebeplerle bugün Süveyş Kanalı krizi ve savaşını Kızıldeniz ve Yemen’de yaşıyoruz. Yemen’in Filistin halkı ile dayanışma ve İsrail ile katliamlara, yıkıma sessiz kalan, destek veren müttefiklerini cezalandırmak üzere Mendeb Boğazının savaş ve ticaret gemilerine kapalı olduğunu ilan etti. Uymayan gemilere müdahale etti. Bu ülkeler ile bağlantılı olmayan gemilerin geçişi serbest kaldı. Mendeb Boğazı Kızıl Denize oradan Süveyş kanalına açılan kapıdır. Bu güzergâh İsrail ve müttefiklerinin can damarıdır. İsrail’in ekonomik olarak cezalandırılması mahvına yol açar. Siyonist İsrail karakolunun çökmesi, onu kuran Emperyalist devletlerin ölüm fermanıdır. Bu sebeple Yemen’e saldırdılar. Bu saldırılar ABD, İsrail ve İngiltere’nin başta Irak ve Suriye’deki bölgedeki tüm çıkarlarına karşı saldırıları artıracaktır. Bu süreçte Türkiye ne yapacak sorusu önemlidir.

Yemen İsrail Filistin ABD