21 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

TANGAROA

Begümşen Ergenekon

Begümşen Ergenekon

Gazete Yazarı

A+ A-

Okyanusya adalarında yaşayan insanlarla doğa arasındaki sıkı ilişki inançlarına yansır. Geçimlerini temin etmek için uyum sağladıkladıkları adalar üzerinde bahçe tarımı, balıkçılık ve ulaşım gereksinimleri icat ettikleri araç-gereçler sayesinde yerine gelir. Ama manen karınlarını doyuranların yaratıcı tanrı ve yarı tanrılar olduğunu düşünürler. Polinezya adalarında yaşayan pek çok toplumun en yüce tanrısı Yaratıcı Tangaroa’dır. Ön-Asya arkeolojisi uzmanı ve Anadoluda Ön-Türkler Projesinde kazılar yapan Çığır Doğu Zorlu’nun Dünya Mitolojisi (2006) kitabında belirttiği üzere Okyanusya halkları yaşamın temelini o yüce tanrının attığına inanır. İmana göre gökyüzünün ve yer yüzünün doğuşu, onun “dünya yumurtası”ndan çıkışının bir sonucudur. Bu yumurtayı çatlatarak kırmasıyla birlikte üst taraf gökyüzüne, alt taraf yeryüzüne dönüşmüştür. Kendisinin, toplumun üst tabakasının ilk atası olduğu kabul edilir. Yarı tanrıların ise bu toplumlara daha iyi tekne yapma bilgisi ve ulaşım becerilerini kazandırdıklarına inanılır. Seçkin kabile reisleri yüksek mevki ve toprak sahibi kimselerdir. Dolayısıyla halk arasında yüksek mevkide olanların ‘mana’ denen manevi bir güç taşıdıkları kanısı hakimdir. Yani etkili ve yararlı olan, amaca ulaşmakta başarılı olan ve gerçekleştirme yetisine sahip olan kimsedir o ve herkes sahip olduğu makamı atasına dayandırmalıdır(1).

MAORİLER

Tiki, Maorilerin ilk tanrısal ataları olan Gök Baba Rangi ile Toprak Ana Papa’nın evlenmesinden doğan ilk insandır. “Başlangıçta tek başınadır. Kendi imgesini gölcükte görünce hemen üzerine atlar, fakat hayal kırıklığına uğrar. Ardından Tiki şişerek bir kadının doğmasına sebep olur.” Oysa Maori’ler Türklerin yabancısı değillerdir. ANZAK adı verilen ve hala İngiltere’nin sömürgesi olup, Kanada gibi vali mertebesindeki başbakanlarla idare edilen “Australian and New Zealand Army Corps’un” yani Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusunda bulunan yerli askerlerdir. Dünyanın tanınmış lirik sopranolarından olan ve 1982’de Kraliçe II. Elizabeth’in doğum gününde, opera alanındaki hizmetleri için Britanya İmparatorluğu Nişanı olan “Dame Commander” (Hanımefendi Komutan) ünvanı ile ödüllendirilen Maorilerin Reisi “Te Kanawa” İstanbul Kültür Vakfı Genel Müdürü Melih Fereli ile haberleşerek “İstanbul’a gelince Çanakkale’ye gitmek ve orda bulunan Maori askerlerini ziyaret etmek istiyorum” der. Mezar ziyareti sırasında Maori dilinde söylediği Nininin Çanakkale sırtlarındaki yankısı yürek burkar (2). “Geleneksel dünya görüşleri bu dünyayla öbür dünyayı, yani maddi gerçeklikle doğaüstü manevi ortamı kesin çizgilerle birbirinden ayırmaz. Çünkü ataların, koruyucu ruhlar olarak dünyada önemli bir rol oynadığına inanılır, yardım istenir, kızmamaları için törenler düzenlenir ve saygı gösterilir. Atalara sanki ailenin yaşayan bir üyesi gibi davranılması gerekir, bu sayede halkını koruyacakları düşünülür. Ölen kişinin dünyadan ayrıldığını söylemek yerine, varoluşun daha yüksek bir katına yükseldiği söylenir” (Bkz 1).

KON TİKİ - TANGAROA

İlk insan olduğuna inanılan ‘Tiki’ adını, Norveçli kaşif Thor Heyerdahl eşiyle birlikte zooloji doktorası araştırması yaptığı Okyanusya’nın Markiz adalarında, yerlilerden ilk atalarının Doğu’dan geldiğini halk-arkeolojisi yoluyla öğrenir (3,4). 1947 yılında Kon Tiki adlı balsa kütüklerinden yapılma sal ile Peru’dan deniz akıntısı üzerinde kendiliğinden yüzerek, Polinezya adalarına ulaşması 3 ay süren arkeolojik deneyin adını Kon (Doğu) Tiki (Ata) koyar. Kendisinin 2002 yılında vefatından sonra Norveç, Larvikdeki Heyerdahl Enstitüsü bu deneyi tekrarlar. Yine Balsa ağacından yeni salın ismi ise Tangaroa’dır. Beş tayfadan biri torun Olav Heyerdahl’dir. Bu kez 28 Nisan 2006’da Peru’nun başkenti Lima’dan 100 gün de, 8500 km akıntıyla üstünde yüzerek Polinezya’ya varılır. İnanca göre insanlarda bulunan mana öldükten sonra bile vardır. Afrika’dan çıkıp oradan Türkiye yoluyla batıya, kuzeye ve doğuya göç eden insan soyu; Bering Boğazı’nı geçerek Amerika kıtalarına, oradan da Büyük Okyanusu geçerek Okyanusya adalarına vararak inançlarını sürdürmüşlerdir. Tiki tengri kelimeleri akrabadır (5).

(1)Çığır Doğu Zorlu, 2016, Dünya Mitolojisi, Kamer Yayınları, İstanbul, s. 163,164
(2)https://www.youtube.com/watch?v=ldm1QgsHGjw
(3)Begümşen Ergenekon 13.4.2019 Deneysel Arkeoloji, aydinlik.com, 2012 Sinema filmi Kon Tiki’yi seyrediniz.
(4) Sosyal arkeolog olarak Kültür Bakanlığı tarafından Kerkenes-Sorgun/Yozgat, Çatalhöyük-Çumra/Konya ve Datça-Burgaz/Muğla kazılarında görevlendirildim ve bildirilerimi Kazı Sempozyumları Arkeometri oturumlarında sundum (1995-2009).
Halk arkeoloğunun görevi kazıda elde edilen bilgi ve bulgular konusunda civardaki yerleşkelerde oturan insanlarla görüşerek arkeoloğa, ne olduğu çözülmeyen buluntular konusunda halkın maddi ve manevi mirası yoluyla bilgisine başvurarak açıklama getirmektir. Yani eski ve yeni yerleşim arasındaki maddi ve manevi benzerlikler ortaya çıkartılır.
(5) Begümşen Ergenekon, https://aydinlik.com .tr/koseyazisi/gok-yer-tin-259451
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları