16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yandaş Kavgası

Çetin Susan

Çetin Susan

Eski Yazar

A+ A-

8-10 metre gerisinde avaz avaz bir kavga var; saldıran, ayıranlar, bir hengâme, bir arbede ve o, bunun hiç farkında değil! VİP Fatih Terim, fark etmediğini söylüyor onca patırtıyı, inanmamızı bekleyerek. Sanki olay uçak kabininde değil de stat tribününde yaşanmış… Arkasından takımı alıp götürseler, farkına varmayacak belli ki, Hababam’daki Badi Ekrem misali…
Duymayan kalmamış olsa da özetleyeyim. Milli Takım uçağında, kaptan Arda Turan, gazeteci Bilal Meşe’ye, hakkında yazdığı yazılar nedeniyle küfredip saldırıyor. Bu arada, hakaretlerinden dolaylı olarak Federasyon Başkanı ve aynı zamanda Meşe’nin patronu Yıldırım Demirören’le, zor durumların “üç maymunu” Fatih Terim de nasibini alıyor.
Failden başlayalım. Dünya onu Barcelona’lı Turan olarak bilse de, o aslında Bayrampaşalı Arda! 10 yıldır futbolun tepelerinde gezdiği halde, kendine yatırım yapmadığı, çağdaş, uygar, donanımlı bir insan olmaya evrilemediği ortada. Bu olayda da kültürel kodlarının onu, kendisini hukukun yerine koymaya yönelttiği anlaşılıyor. Belki de, yargının nasıl işlevsizleştiğini gördüğü, konumlandığı yere göre yaptığının yanına kâr kalacağını hissettiği için güdülerine teslim olmayı seçti. Hesabı bizzat kesmek; ilkel ama bünyeyi ferahlatan, ucuz ve kestirme yol! Nitekim, “kuş gibi hafiflediğini” açıkladı olaydan sonra, umre yolculuğundan önce.
Bugüne dek futbolumuzdaki onlarca garabet için kılını kıpırdatmayan, dudağını oynatmayan Milli Takım Kaptanı, geleneğini bozmadı ve -ilkesel değil- kişisel meselesi üzerinden sebep olduğu skandalla, “canını verecek kadar sevdiği” milli formayla vedalaşmayı göze aldı. Peki, nerede kaldı o “milliyetçiliği”?.. Hamasî söylemlerinin, takımdaşlık duygusunun koca bir palavra olduğunu; gerçek doğrusunun, “egosundan”, “gururundan” geçtiğini gösterdi hepimize.

GAZETECİLERİN DEFOLARI

Oysa “Arda Turan” markasının gücüyle, tıpkı Terim otoritesinin karşısına dikildiği gibi, akılcı bir yol izleyerek, gazetecilerin en önemli defolarını gözler önüne serebilir, böylelikle hem önemli bir hizmette bulunmuş, hem de ismine yakışanı yaparak rol model olduğu gençlere şahane bir örnek teşkil etmiş olurdu.
Nedir gazetecilerin defoları? Say say bitmez lâkin güncel örnekten yola çıkalım. Milliyet muhabiri Bilal Meşe’nin, Fatih Terim’e yakın ve hayran bir isim olduğu bilinir. Hem de, adamın milli takım uçağında kariyeri boyunca kaç kez arka tarafa gittiğini bile yazacak kadar yakın, anlayın. Geçen yıl patlayan ve Terim’in, Arda’yı dışlamasına yol açan “milli prim” olayıyla ilgili Meşe’nin yazdıkları Arda’nın içine oturmuş. Varsayım olarak, bu haberinin kaynağı Terim diyelim. Diğer tarafsa, her an ulaşabileceği Arda. Gazeteciliğin temel kurallarından değil midir, her iki tarafın da görüşünü almak? Yılların Meşe’si bilmez mi bunu?
Bilir elbet de; niyetine bağlıdır neyi, nasıl yazacağı gazetecinin. Federasyon Başkanı’nın gazetesinde, başkana rağmen yazı yazılabilir mi? Ya da tersten soralım; yazılmasını istediği şey, yazılmayabilir mi? (Bakınız: Mehmet Demirkol’un, Milliyet’ten istifası) Sıcak bir örnek vereyim; Önceki gün Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Aşçıoğlu, Demirören’e ağır ithamlarda bulunarak istifa etti. Bu haber detayıyla her yerde var, Demirören’in gazetelerinde yok!
Bu durum, editoryal bağımsızlığı olmayan, patron buyruğundaki veya “angaje” yayınların hemen hepsi için geçerlidir, inkâr etseler de herkesin malumudur. Acaba, Arda’nın da görüşünü almış olsa, yazılarını yine böyle mi yazardı Meşe? O takdirde Arda, kendisine bu denli bilenir miydi?

ARDA'NIN GİZLİ HEDEFLERİ

Gelelim Arda’nın gizli hedeflerinden Demirören’e… 5 yıldır, rakipsiz girdiği seçimlerde Futbol Federasyonu Başkanlığı görevini sürdürecek kadar değerli bir yönetici olduğunu çoktan kanıtladı(!) Merakım şu ki; gerçek aidiyeti iş dünyası olan Yıldırım Demirören’i, bu üstün performansını da dikkate alarak neden TÜSİAD’a başkan yapmıyorlar? Niçin oralarda hiç mi hiç adı anılmadı, anılmıyor da; günden güne çivisi çıkan futbol âleminde yıllardır at koşturabiliyor?
Bence uçak saldırısının, gerçek müsebbibi hoca efendidir. Bahse konu hoca, her dönem, her şartta erkin yanında konuşlanma yetisi gelişmiş birisidir. Üstündekine el pençe, altındakine aslan parçasıdır. Dobra görünümlü, sinsi kişiliklidir. Kumpasa yatkındır. Çifte standart uzmanıdır.
İşin buralara varacağını tahmin etmese de, sistematik yıpratma politikası uygulayarak Arda’yı çıldırtacak gelişmeleri inceden inceye kurgulayan, fitili ateşleyip, olay mahallinden uzaklaşmaya çalışırken yakayı ele veren birisi var gibi görünüyor. İmparatorluğunun sınırlarını korumak için Arda’yla güç savaşına, bilek güreşine girişen bu kişi kim olabilir sizce?
Arda bunu gayet iyi bilmektedir. Tepkisi, temsilcileri yerine alenen hoca efendiye yönelmediyse, bu, onun işin içinden sıyrıldığı anlamına gelmez. Hoca bir kez daha suçüstü olmuş, ipliği pazara çıkmış, suyu iyice ısınmıştır.
Şu işe bakın ki, hikayenin bütün kahramanları yandaş!.. Koskoca sektörün elle tutulur tarafının olmaması normal değil mi?