21 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yaradılış sagusu

Begümşen Ergenekon

Begümşen Ergenekon

Gazete Yazarı

A+ A-

“Her şeyden önce su vardı. Yer, gök, ay ve güneş yoktu. İlah Kara Han (Kayra Han) ile insan vardı. Her ikisi de birer kara kaz şeklinde, suyun üstünde uçuyorlardı. Kara Han hiçbir şey düşünmüyordu. O sırada insan rüzgârı icat edip suyu dalgalandırdı. Kara Han’ın yüzüne su sıçrattı. Bunu yapınca da kendisinin ilahlardan daha güçlü olduğunu sandı, daha yüksekte uçmak istedi ama uçamadı. Suya düşüp dibe doğru dalmaya başladı. Neredeyse boğulacaktı. ‘Bana yardım et!’ diye bağırıp Kara Han’dan yardım istedi. Kara Han izin verdi ve insan su yüzüne çıktı. Sonra Kara Han ‘Sağlam bir taş olsun!’ dedi, suyun dibinden bir taş yükseldi. Kara Han ile insan, bu taşın üstüne oturdular. Kara Han insana ‘Suya dal, suyun dibinden toprak çıkar!’ diye emretti. İnsan bu emri yerine getirdi. Suyun dibinden çıkardığı toprağı Kara Han’a götürdü. Kara Han insanın getirdiği toprağı suyun üzerine serpti ve ‘Yer olsun!’ buyurdu. Böylece yeryüzü yaratıldı. Kara Han, insana yine ‘Suya dal ve dibindeki topraktan çıkar!’ diye emretti. İnsan kendisi için gizlice ağzına toprak aldı, iki avucundakini Kara Han’a verdi. Kara Han tekrar su yüzüne toprak serpip büyümesini buyurdu ama insanın ağzındaki toprak da onu boğacak kadar büyümeye başlayınca ağzından çıkan küçük topraklar tepeler meydana getirdi.” (1)

ERLİK HAN

“Bunun üzerine Kara Han ‘Şimdi sen günahlı oldun. Bana karşı geldin. Senden sonra sana uyanlar, senin gibi kötü kişi olacaklar; bana itaat edenler ise iyi ve temiz düşünceli olacak, onlar güneş ve aydınlık yüzü göreceklerdir. Bundan sonra senin adın Erlik olsun. Günahlarını benden saklayanlar senin adamın olsun, günahlarını senden saklayanlar ise benim olsunlar…’ Bu sırada yeryüzünde dalsız budaksız bir ağaç yeşermişti. Kara Han bu dalsız budaksız ağaçtan hoşlanmadı. ‘Bu ağacın dokuz dalı birden olsun!’ dedi. Dalsız budaksız ağacın bir anda dokuz dallı oluverdi. Kara Han bunu görünce ‘Dokuz dalın her birinin kökünden birerden dokuz kişi türesin ve bunlardan dokuz ulus olsun!’ dedi. Erlik, o sırada büyük bir gürültü duydu. Kara Han kendine insan ve hayvanlardan bir millet edinmişti ama ona bir insan bile vermiyordu. Hepsi dokuz dallı ağacın; güneşin doğduğu yüzündeki meyveleri yiyorlar, öbür tarafına, Kara Han yasakladığı için, bir yılanla köpek bekçilik ediyordu. Erlik insanların arasında Doğanay (Törüngey) adında bir adam buldu ve ona ‘Kara Han size yalan söylemiş. Asıl size yasakladığı meyvelerden yemelisiniz, daha tatlıdır’ dedi. Bu sırada uyumakta olan yılanın ağzına girdi ve ağaca çıkmasını söyledi. Yılan ağaca çıkıp yasak meyvelerden yedi. Doğanay’ın karısı Ece (Eje) yanlarına gelmişti. Israr üzerine meyveden yedi, sakınan kocasının da ağzına sürdü. Birden her ikisinin de tüyleri dökülüverdi. Onları gören Kara Han’dan utanıp ağacın arkasına saklandılar. Olanları duyunca ilk cezayı yılana verdi Karahan ve insanları ona düşman etti. Ece’ye verdiği ceza ise eza ve cefa içinde çocuk doğurmak ve ölümü tatmasıydı. Doğanay’a ise söz dinlemediği için 9 kızı ve 9 oğlu olacağını yani insanları türetme cezası verdi. Erlik’e verdiği ceza yerin 3 kat altında güneşin, ayın olmadığı karanlık yerde yaşamaktı.”

SUÇ VE CEZA

“İnsanları cezalandırmak için artık kendi nimetinden mahrum etmek ve insanlara kendi yemeğini kendi gücüyle elde etme cezalarını veriyordu Kara Han. Onlara pek çok şey yapmasını öğreten Gök Oğul’u onlara gönderdi. Arabayı yapmayı, ot köklerini, yenebilecek bir kısım otları yemeyi insanlara o öğretiyordu. Bu sırada Erlik Gök Oğul’a yalvarmaktaydı: ‘Ne olur beni Kara Han’ın yanına götür” diye ama Kara Han aldırış etmiyordu. Bu durum 60 yıl sürdü. Sonunda Kara Han Erlik’e yanına gelmesi için izin verdi. İzni koparan Erlik kendisine gökler yaptı. Adamlarını toplayıp, onları göklere yerleştirdi, kendisi de başlarına geçti. İlah Kara Han (Kayra Han)’ın en sevdiği kullarından olan Ulu kişi bu durumu görüp üzülmüştü. “Bizim öz insanlarımız yeryüzünde cefa çekip yoruluyor, Erlik’in adamları ise göklerde keyfediyor” düşüncesi ile Erlik’e savaş açtı ama onun çaldığı ateşle yenildi. Gitti, Kara Han’a dert yandı. O ‘üzülme, bir gün gelecek senin gücün Erlik’inkinden daha üstün olacak’ dedi.” (Devamı Haftaya).

(1) Altay-Yakut Destanıdır. 19. Yüzyılda Prof. W. Radloff tarafından Altay Türkleri arasında derlenmiştir: Mavi Ada Nur, 2006, Destanlar, İstanbul, Mercan Yayıncılık s. 4-18.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları