05 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kültürel durumlar

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

Halkımızın kitap okumadığı, aklını ve duygularını küçük ve büyük çeşitli ekranlarda kaybettiği bir kez daha keşfedildi. DESAM raporuna göre insanımız GÜNDE 6 saat televizyon izliyor, 3 saat internette kalıyor ve YILDA sadece 6 saat kitap okuyormuş. Dört kişilik aile cep telefonu ve internete AYDA 213 lira, kitaba ise YILDA 6.5 lira harcıyormuş.
Şaşılacak bir şey yok. Bütün dünyada kitap dijital medya karşısında oransal olarak ve ülkelere göre farklılaşarak geriliyor. Bu yüzden batıda kitap okuma oranı % 21, bizde ise % 0.01 diye dertlenmenin anlamı yok. Kaldı ki batılının ne okuduğunu da biliyoruz. Tıpkı bizde en fazla dinî risalelerin, aşk ve komplo anlatan palavra kitapların daha çok okunduğunu bildiğimiz gibi...
Kitapların 19. asırdaki kadar önemli, 20. asırdaki kadar yaygın olmasını, kitap okurluğun insanı yücelten bir ayrıcalık gibi anlaşılmasını artık bekleyemeyiz. Ulaşılması kolay, renkli, hareketli ve üstelik eğlenceli olan dijital medya kaliteli edebiyatın yerini alıyor. Bu medyayla fazla içli dışlı olan gençlerin, söz gelimi Salinger’in “Çavdar Tarlasında Çocuklar”ı, Camus’nün “Veba”sı ya da Malroux’nun “İnsanlık Durumu” gibi yüksek edebiyatı algılamaları giderek zorlaşıyor. Günümüzde düşünsellik insanlığın varoluş sahnesindeki yerini yavaşça görselliğe bırakarak sönümleniyor.
Yirmi yıl sonra edebiyata meraklı genç bir insanın Şolohov’un “Ve Durgun Akardı Don” adlı kitabının yaklaşık 2000 sayfasını kendini kaptırarak okuyacak yerde, bu eserin sinema filmini, hatta animasyonunu bir iki saat içinde tabletinden izleyip kısa tanıtma metinleriyle yetinmesi büyük olasılık.
“Game of Thrones” gibi heyecanlı bir diziye cep telefonundan bile ulaşabilen bir çocuk, “Sinbad’ın Maceraları”nı, “Seksen Günde Devri Âlem”i ya da “Alice Harikalar Diyarında”yı ne yapsın? Okumak insanın hayal gücünü geliştirir; düşünmeye, kıyaslamaya, çözümlemeye yöneltir. Oysa zayıf ve güçsüz olanların öldüğü, sadece kurnaz, güçlü, zengin ve acımasız olanların kazandığı; seks, ensest, tecavüz, ihanet, cinayet dolu, ekrandan insanın yüzüne kan sıçratan palavra diziler insanda sadece yabancılaşma yaratır.
Bu yabancılaştırma işlevini yakın geçmişte “soap opera” denilen, ülkemize Brezilya dizileriyle giren pembe mutluluk görselleri yerine getiriyordu. Oysa şimdiki durum çok daha vahim. Tv dizileri ve bilgisayar oyunlarıyla insanlara alenen katliam dürtüsü aşılanıyor; kalleşlik, kurnazlık, acımasızlık övülüyor. Günde üç dört saat ekran başında kalan, Samuray kılıcı ya da otomatik silahla yirmi dakikada otuz kişiyi kanlı biçimde öldüren, bunu giderek bir bağımlılık haline getiren bir gencin ruhsal dünyasını, giderek geliştireceği “apathy”i (duygusuzluk/duyumsuzluk) hayal edelim.
Kültür emperyalizmi içerik değiştirdi. II. Savaş’tan sonraki görsellik aptalca ama renkli ve eğlendiriciydi. Ginger Rogers ve Fred Astair step dansı yapıyor, Doris Day insanın içini bayan şarkılar söylüyor, “Kahraman Şerif” bütün kötü adamları haklayarak filmin sonunda kasabanın saygısını kazanıyor, “Kwai Köprüsü” gibi filmler şövalye tarzında askeri onur ve şeref duygularını yüceltiyordu. Ardından gelen “baby boom” dönemi bu aptallığa son verdi; insanlar gerçekten okumaya, düşünmeye, geçmişin kültürel mirasını da sırtlayarak yeni bir kültür yaratmaya başladılar ve sonunda 68 gençliğinin devrimci isyanıyla bir kopuş gerçekleşti.
Nükleer savaş sonrasında çeteleşmiş insanların su ve petrol savaşlarını anlatan Mad Max dizisinin kahramanı bile kısa namlulu silahıyla sadece kötüleri öldürüyordu. Oysa şimdi ekranlarda herkes herkesi tam bir ortaçağ vahşeti içinde ve sebepsiz öldürüyor. Kurgu sadece yansıttığı gerçekliği abartmakla kalmaz, onun oluşumuna da katkıda bulunur. Günümüzde insanların zihni nasıl biçimleniyor?
Az okumak elbette bir sorun, fakat çok daha büyük bir derdimiz var. Dijital medya insanlığın kültürel birikimini ve insani değerleri yok olmanın eşiğine doğru itiyor. Umarım bu eşikten geri dönüşün bedeli çok ağır olmaz. Ne demiş Rosa Luxemburg? “Ya sosyalizm ya barbarlık!”

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019