27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ne ümmetçilik-ne ekonomizm, Önce ‘Vatan’!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Yarın genel seçimler için sandığa gidiyoruz. Seçim kampanyası boyunca, iktidar partisi ve yandaşları, ağırlıklı olarak kutsal din değerlerini istismar eden, dinimizi siyasallaştıran son derecede kaba, ilkel ve sığ bir söylem tutturdular. 

Sanki onlardan önce bu milletin yüzde 99’u Müslüman değilmiş, ya da kutsal kitabımız Kur’an onların tekelindeymiş gibi çirkin-haksız ve yakışıksız bir propaganda yürüttüler. Cumhurbaşkanı T. Erdoğan, yurtiçi ve yurtdışındaki bütün objektif gözlemciler tarafından dahi, artık alenen AKP’ye destek vermek olarak nitelenen mitinglerde, aynı yöntemi ve üslubu daha da ileriye götürdü. Din kardeşliği altında ümmet olmaktan dem vurarak, bunun tüm ayrılıkların ve kötülüklerin üstesinden gelecek tek birlik paydası olduğunu vurgulayan konuşmalar yaptı 

Hâlbuki ümmetçilik, İslam coğrafyasında yıllardan beri yaşanan derin ayrılıklar, vahşi savaşlar, mezhep kavgaları, pazar yerlerinde patlatılan bombalar, Sünni-Şii boğazlaşmaları göz önüne alındığında, hiçbir gerçekliği ve hayata geçme şansı olmayan bir söylemden öte geçmiyor. 

Dünyanın en kanlı, en vahşi, en acımasız kavgalarının ve savaşlarının olduğu, en parçalanmış ülkeleri maalesef bugün İslam coğrafyasında bulunuyor. Ümmetçiliğin, birleştirmek bir yana, “Müslüman’ın müslümanı”, her gün vahşice katletmesine mani olmadığı ve olamadığı açıkça görülüyor. 

Öte yandan, özellikle Meclis’teki muhalefet partileri ise, ülkenin ve milletin karşı karşıya kaldığı, yakın-açık ve vahim “beka” sorununu adeta görmezden gelerek, bütün gayretlerini ekonomik vaatler üzerine yoğunlaştırdılar. 

Elbette, yoksulluğun, işsizliğin kol gezdiği, borca batmış, üretimden kopmuş, yolsuzlukların kayırmacılığın ve partizanlığın girdabında dibe doğru sürüklenen ekonomiye yönelik, program ve vaatler mutlaka gerekli. Ama milletin ve toplumun tüm sorunlarını “ekonomizme” indirgeyerek, rejimin, Cumhuriyetin, Türk dilinin, kimliğinin ve bağımsızlığımızın karşı karşıya kaldığı, ağır ve ciddi tehdit ve tehlike karşısında Meclisteki muhalefet partileri kafalarını kuma gömüyorlar nedense. 

VAATLER İÇİN DEĞİL ‘VATAN’ İÇİN  

Neredeyse gökteki yıldızları vaat ederek, bol keseden, ikramiye ve parasal yardım vaatlerinde bulunan Meclis’teki muhalefet partileri, “ekonomizmin” yetmediğini yetmeyeceğini ya görmüyorlar, ya da kasten görmek istemiyorlar. 

Hâlbuki bağımsız milli devletimiz, laik Cumhuriyetimiz, bağımsızlığımız ve sınırlarımız açık, yakın ve ciddi tehdit altındayken, Emperyalizm bir yandan F-tipi örgüt eliyle, öte yandan eli kanlı PKK/HDP vasıtasıyla ve tabii ki mütareke medyasının işbirlikçiliği ile Türk milletine karşı bu seçimlerde de alenen operasyon yürütüyor. 

Kazananın da kaybedenin de, Amerikancı politika ve çıkarlara karşı, bağımsız ve milli duruş göstermeye halinin, cesaretinin ve niyetinin olmadığı ve olamayacağı bir seçim tablosunu ortaya çıkarmaya çalışıyor. İşte bu nedenle, ümmetçiliğin de, ekonomizmin de ilacı ve alternatifi, önce “Vatan” diyebilmekten geçiyor. Kaderde- kıvançta ve tasada bir olan, geçmişten geleceğe beraber yürümek isteyen, kültürü, geleneği ve ortak diliyle, köken-mezhep ayırmaksızın bir arada, barış içinde, bağımsız ve özgürce yaşamak isteyen Türk milleti için, parasal yardım, iş, aş, yoksulluk veya ikramiye almaktan çok daha önemli ve öncelikli olan şey; varlığını-birliğini-değerlerini ve bağımsızlığını koruyup üzerinde özgürce ve haysiyetli bir biçimde yaşayacağı, geleceğe umutla bakacağı “Vatanıdır”... Bana göre, Türk milleti din istismarıyla ya da maaş ve ikramiye alma hevesiyle değil, milli birliği, Cumhuriyetin bekası ve bağımsızlığı için oy verecektir, vermelidir. “Oylar bölünmesin” diye tekrarlanan bayat nakaratı artık kimse umursamamalıdır. Milli duruş ve ulusal çıkarlardan yana olan, Atatürk’te Birleştik diyen, Vatan mevzubahisse gerisi teferruattır anlayışındaki, Cumhuriyetçi, millici demokrat ve yurtseverlerin, sağ-sol demeden “Önce Vatan” demesiyle, bir umut, bir Cumhuriyet cephesi, bir demokratik direniş ve mücadele partisi bu kez TBMM’ye girmeli ve temsil edilmelidir. 

Onun için bir kez daha tekrarlıyoruz, ne ümmetçilik-ne de ekonomizm. 

Önce “Vatan”!