03 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

O günü hiç unutmayacağız!

Hikmet Çiçek

Hikmet Çiçek

Gazete Yazarı

A+ A-

​31 Mayıs 1971. Türkiye devrimci hareketinin yakın tarihindeki en karanlık günlerden biri. O gün, Nurhak’ta Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan katledilmiş, İstanbul Maltepe’de Hüseyin Cevahir öldürülmüş, Mahir Çayan yaralı olarak yakalanmıştır. Aynı gün Tekirdağ’da ise Cihan Alptekin ile Tayfur Cinemre yakalanmıştı.

12 Mart 1971’in Amerikancı faşist diktatörlüğü ülkenin üzerine bir karabasan gibi çökmüştü. 12 Mart’tan hemen sonra Deniz Gezmiş’le Yusuf Aslan Gemerek’te çatışarak yakalanmışlardı. 30 Mayıs 1971 günü ise Mahir Çayan’la Hüseyin Cevahir Maltepe’de bir evde kuşatıldılar.

31 Mayıs günü Cihan Alptekin ve Tayfur Cinemre Trakya’da yakalanırlar. Jipten kelepçeli olarak indirdiklerinde ayakları yere bile basmadan orada bekleyen polis, bekçi, asker kalabalığı üzerlerine çullanır. Allah yarattı demeden tekme, yumruk, cop, dipçik, artık ellerine ne geçerse onunla vurmaya başlarlar. Tam bir linç girişimi. O halde fotoğrafları çekilir. Gazetelerde basılır.

O günü hiç unutmayacağız! - Resim : 1

SANSARYAN HAN’DA 43 GÜN

O yıllarda İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Sirkeci’deki Sansaryan Hanı’nda bulunmaktadır. Cumhuriyet tarihi boyunca İstanbul’da yapılan bütün tevkifatların merkezi, işkencehaneleriyle, tabutluklarıyla ünlü Sansaryan Hanı. Nazım Hikmet'ten Ruhi Su'ya, Şefik Hüsnü'den, Doktor Hikmet Kıvılmcımlı’ya, Mihri Belli'den Deniz Gezmiş’e kadar yüzlerce devrimcinin zulüm gördüğü Sansaryan Hanı.

BU MAHİRİN KANI”

Birinci Şube Müdürü Ilgız Aykutlu Cihan ile Tayfur’un yanına gelir. Aykutlu’nun yanındaki bir polis ellerini Cihan ile Tayfur’un yüzüne sürer. Ne yapmaya çalıştığını anlamazlar. Polis, sırıtkan bir ifadeyle, “iyi bakın; bu elimdeki kan arkadaşınızın kanı, Mahir’in kanı” der. Polisin eli dirseğine kadar kana bulanmıştır!

23 KURŞUNLA

Polisler, Maltepe’de öldürdükleri Hüseyin Cevahir’i Mahir Çayan sanarak öldürmüşlerdir. Sorgular işkencede uzmanlaşmış 2. Şube’de yapılmaktadır. Falaka, elektrik vs… Mahir’le Hüseyin’i Maltepe’deki evde kuşatma altındalarken, gözaltında olan Ulaş Bardakçı, Kamil Dede, İlkay Demir, Necmi Demir gibi THKP/C üyeleri “Mahir’i tarif et” diyen polislere yanlış taraf vermişler ve polisler de Mahir sanarak Hüseyin Cevahir’i 23 kurşunla katletmişlerdir.

O günü hiç unutmayacağız! - Resim : 2
Hüseyin Cevahir

KİRVEM HALLARIMI AYNI BÖYLE YAZ…

Cihan Alptekin ve Tayfur Cinemre’nin yiyecekleri, dışarıdan parayla getirilmektedir. Bakkaldan alınan yiyeceklerin sarıldığı gazete birkaç gün öncesine aittir. Yürekleri kavuran fotoğrafta Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın, kurşunlarla delik deşik olmuş gövdeleri görülmektedir. Kara haberi böyle öğrenirler.

Tayfur Cinemre’nin aklına Nurhaklar’da Sinan’ın gür sesiyle okurken dinlediği Ahmet Arif’in şiiri gelir:

“Vurulmuşum dağların kuytuluk bir boğazında…

Vakitlerden bir sabah namazında…

Yatarım kanlı, upuzun…

Vurulmuşum, düşüm gecelerden kara…

Bir hayra yoranım çıkmaz,

Sığdıramam kitaplara…

Şifre buyurmuş bir paşa,

Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız…

……

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz…

Rivayet sanılır belki…

Gül memeler değil,

Domdom kurşunudur paramparça ağzımdaki…”

Sansaryan Hanı’nda önce hafiften, sonra giderek yükselen bir sesle okunur “Otuzüç kurşun”. Sadece o gün değil günlerce… Coplamalar fayda getirmez, susturamazlar. Polisler de alışır Ahmet Arif’i dinlemeye!