27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Rojava' kimin politikası?

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

A+ A-

ABD, 2011 yılında Esad'ı yıkmak amacıyla başlatılan terör operasyonunun sahibidir. Amaç etnik ve dinsel temelde bölünmüş bir Suriye yaratmaktır.

Kuzey'de Kürt bölgesi, Batı'da Akdeniz kıyında Nusayri, Ortada Sünni bölgesi. Bugün "Rojava'da devrim yapıyoruz" diye ortaya çıkanlar bu planın ürünleridir.

Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. ABD'nin Ilımlı İslamcıları, alanda hakimiyeti El-Kaide bağlantılı gruplara kaptırdılar. ABD ve İsrail'i tedirgin eden bu gelişme kaçınılmaz olarak Suriye politikasında bazı değişiklikler getirdi.

Bu arada PKK'nın inisiyatifinde ve Şam'ında yol vermesiyle Kürt yerleşim yerlerinde denetim kuran PYD'nin, "90'lardan bu yana ilk kez ABD ve İsrail dışında bir inisiyatifi temsil ettiği" görüşü son zamanlarda Türkiye solu içinde dillendiriliyor.

Bu görüşlerin yaşanan gerçeklikle en ufak bir ilgisi yoktur.

BOP yolunda birinci adım

Suriye'nin kuzeyinde olup bitenler ABD'nin bölgeye ilişkin planları içindedir. Bu gerçeği anlayabilmek için öncelikle 1990'lı yıllarda hazırlanan ve 2000'li yılların başında ilan edilen Büyük Ortadoğu Projesi içinde yer alan Irak'ın kuzeyindeki kukla devlet (Barzanistan) olgusuna bakmak gerekiyor.

"Barzanistan" BOP'un en önemli hamlesi oldu. Çünkü bu hamle ile;

- ABD, tıpkı İsrail gibi varlığı ve yaşaması tamamen kendisine bağlı "sadık" bir müttefik kazanmaktadır.

- Türkiye, İran, Irak ve Suriye'ye yönelik bir "terbiye" sopası elde bulundurulmaktadır.

- İsrail'in güvenliği açısından 1960'lı yılların başından beri peşinden koşulan bir hedefe ulaşılmaktadır.

- Ve nihayet koşullar uygun olduğu zaman Bölgenin haritasını tamamen değiştirmede kullanılacak önemli bir etken elde bulundurulmaktadır.

'Koridor'un belirleyici olması

Ama "Barzanistan"ın ABD'ye sağlayacağı fayda bir yere kadardır. Her şeyden önce denize kapısı olmayan "Barzanistan", yaşamak açısından Bölge devletlerine "mâhkum"dur.

ABD daha en başından bu gerçeği saptamış ve planlamasını buna göre yapmıştır. 1992 yılında hazırlanan bir CIA raporunda bu gerçek olanca açıklığı ile belirtiliyor:

"Irak'ın kuzeyinde bir özerk Kürt Devleti, muhtemelen Türkiye, İran ve Suriye topraklarını kapsayacak bir Kürt devletinin çekirdeğini oluşturabilir. Ancak böyle bir yapı, ayakta kalmayacak, gelip geçici olacaktır. Çünkü geniş bir dağlık alanla çevrili ve en önemlisi denizle kıyısı olmayan bir Kürt devleti, ticaret güzergâhlarına, ticaret ortaklarına ve güvenli sınırlara erişim anlamında komşularına bağımlı olacaktır ve daha sofistike silahlar olmaksızın ve sınırlarına dair uluslar arası güvence olmaksızın savunulması ve yaşaması çok zor olacaktır." (Ömer Özkaya, Amerikan İstihbarat Belgeleriyle Kürtler, Pegasus Yayıncılık, 1.b. İstanbul, Mayıs 2013, s. 258)

Demek ki ABD açısından tayin edici olan Irak'ın kuzeyindeki oluşum değil, bu oluşumu denize ulaştıracak bir koridorun olup olmamasıdır.

'Aksi takdirde Barzanistan gelip geçici olmaya mahkumdur.' Olaya böyle bakıldığı için ilk BOP haritalarında, düşünülen "Free Kurdistan"a, neden Artvin üzerinden Karadeniz'e açılan bir "koridor" ihsan edildiği daha iyi anlaşılır.

Ama daha sonra devreye Suriye girdi. Yeni Osmanlı" rüyaları gören AKP hükümeti, "koridoru", Suriye veya Türkiye üzerinden Akdeniz'e doğru açmanın önündeki engelleri temizlemek için gönüllü olarak öne atıldı.

Patron ile 'enstrüman'ın birbirlerine ihtiyacı

ABD açısından sorun; "kukla devlet, hangi kuvvetle denize açılabilir?" olarak tarif edildiği zaman Barzani devreden çıkar ve PKK kaçınılmaz olarak denkleme dahil olur.

Çünkü Barzani'nin KDP'si esas olarak Irak'tadır. Muhtemel koridorların söz konusu olacağı Türkiye ve Suriye'de ise KDP değil PKK vardır.

PKK, düşündüğü hedeflere ulaşmanın yolunu ABD ile birlikte hareket etmekte görmektedir. 1991 yılından bu yana stratejik yönelimi bu temel tercihe uygundur.

ABD politikasının enstrümanları

ABD'nin kukla devleti denize ulaştıran bir koridor açma gibi bir sorunu olmasaydı, ne bugün Suriye'yi yakıp yıkan terör sorunu, ne de bu ülkenin kuzeyinde PKK'nın "özerklik" ilan ettiği alanlar olacaktı!.

PKK ile KDP, PKK ile AKP arasındaki çelişmeler bu temel gerçeği görmemize engel olabilir mi?.

AKP, Suriye'nin etnik ve mezhepsel temelde yeniden "yapılandırılmasını" istiyor mu? İstiyor!

KDP, Suriye'nin kuzeyinde Akdeniz'e kadar uzanan bir Kürt koridorundan yana mı? Evet, yana!

PKK'nın bugün Suriye'de fiilen yaptığı iş bu mudur? Evet...

Dolayısıyla başta PKK olmak üzere AKP de, KDP de bugün "Kürt koridoru" politikasında ABD'nin "enstrümanı" durumundadırlar.

Kısacası "Rojava Devrimi" diye propagandası yapılan olay, ABD'nin "Kürt koridoru" hamlesini allayıp pullayıp başta Kürtler olmak üzere Türkiye'ye kabul ettirme operasyonundan başka bir şey değildir.