02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarzan zor durumda!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Değerli okurlarımız geçen haftaki 11 Nisan 2018 tarihli yazımızın son cümlesinin yukarıdaki başlık olduğunu anımsayacaklardır belki.“Hem teşvik açıkla, hem malına çök” başlıklı bu yazımızın son paragrafında şöyle demiştik; “...ben iktidarın yerinde olsaydım, ekonominin bu bıçak sırtı halinde daha fazla gecikmeden erken seçime giderdim. Çünkü bu ekonomik gidişatla 2 yıl sonra bugünden daha parlak olmayacak gibi görünüyor. Ama tarafsız kamuoyu araştırmalarında istenen ve beklenen sonuçların elde edilmemesi karşısında bu yola başvurulması da oldukça riskli görünüyor iktidar açısından. Kısacası ‘Tarzan’ zor durumda...”

Aradan, 1 hafta bile geçmeden D. Bahçeli ülkenin 2019’a kadar ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak dayanamayacağını itiraf ederek adeta bizi teyit etti.

Yol yakınken, zararın neresinden dönülse kardır anlayışıyla, yine “erken seçim” çağrısını yaptı.

Bu satırları kaleme aldığım saatlerde henüz, Bahçeli-Erdoğan görüşmesi sonuçlanmamıştı. Ne karar çıkacağını göreceğiz.

Ama ben, enflasyonda-faizlerde ve işsizlikte aylardır “çift haneli” rakamlarla Avrupa’da birinci, dünyada 5’inci olumsuz duruma sürüklenen ekonominin yakın gelecekte daha iyiye gidebileceğine dair pek bir işaret görmüyorum, göremiyorum maalesef.

450 milyar doları aşan toplam dış borcumuz var ve her 100 kişiden 80’i bankalara (kredi kartı, tüketici kredisi vb.) borçlu bugün. Ülke dolar bazında 5 yıldan beri küçülüyor, kişi başına düşen milli gelir de buna paralel olarak azalıyor. Dünyada 75. sıralara gerilemiş vaziyetteyiz. Kamu ihale ve özelleştirmelerinden yükselen yolsuzluk iddiaları ve şaibeler ayyuka çıkmış vaziyette.

***

Önemli ve tanınmış bir iş adamı, geçen gün yaptığımız sohbette gidişatın 94 krizi öncesi koşullara benzemeye başladığını ve ekonomide bir tsunami endişesini yaşadıklarını söyledi.

Yine bana ulaşan kamusal sermayeli bir bankanın müdürü ise, ısrarla kredibilitesi olmayan, riskli firmalara ve sektörlere kredi açmaları yolunda baskı gördüklerinden yakınarak, bu gidişatla, piyasadaki özel sektör riskinin bankacılık sektörünün üzerine yıkılmak ve zaman kazanmak istenildiğini belirterek, ileride batık ve/veya donuk hale gelen sorunlu kredilerden dolayı şahsi sorumluluk altında kalabileceğinden endişe duyduğunu belirtti.

Piyasalar gergin ve derinliğini yitirmiş durumda. Döviz kurlarının anormal yükseldiğini ve TL’nin benzer durumdaki, -yıllardan beri gelişmekte olan, ama bir türlü gelişemeyen- ülkelere nazaran negatif yönde ayrıştığını, yatırım ikliminin bozulduğunu, turizmde Gürcistan-Bulgaristan ve Katarlılar dışında, ciddi paralı turist akımının durduğunu, sıcak para dışında doğrudan yabancı sermaye girişlerinin yarı yarıya düştüğünü görüyor ve endişeleniyoruz doğrusu.

İşte bu şartlar altında, köklü, gerçekçi ve doğru ekonomi politikaları veya bir anlayış değişikliğinin yapılması da kolay görünmüyor.

Kamuoyu yoklamalarında umulan sonuçların da görülmemesi nedeniyle, iktidar partisi bir açmaza girmiş görünüyor.

Toplumda yükselen huzursuzluk, kamplaşma ve kutuplaşma siyasetinden duyulan rahatsızlık, Televizyonlarda 7 gün/24 saat insanları bıktıran hamasi nutuklar, eğitime ve bürokrasiye giderek partizan ve dinci otoriter bir zihniyetin egemen olması, bir yandan komşumuz ve Müslüman bir ülke olan Suriye’yi emperyalistlerin kimyasal yalanlarıyla “bombalamasına” destek verilirken, öbür yandan, Rusya ve İran’la beraber olarak yürütülen çelişkili dış politika, terörle mücadele amacı dışında iktidarın çıkarları için istismar ve baskı aracı olarak kullanmaya başladığı OHAL şartları, hepsi ama hepsi, ülkede seçim ve seçmen fay hatlarında büyük ve olumsuz bir enerji birikimine yol açıyor.

Her geçen gün aleyhlerine işliyor. O nedenle erken seçime gitmek zorundalar. Ama milletten ve seçim sonuçlarından çekiniyorlar

Ne demiştik Tarzan zor durumda!