05 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Unutmayın!

Koray Gürbüz

Koray Gürbüz

Eski Yazar

A+ A-

“Tarih boyunca anasına sarılır gibi vatan toprağına sarılan Mehmetçiklerin her biri tertemiz ve her biri alabildiğine fedakârdır. Her birinin mücadelesi en az bir diğeri kadar destansıdır. Belki de bu yüzden Türk milleti; unvanı, yaşı, rengi, ismi ne olursa olsun hepsine birden ‘Mehmetçik’ deyip bağrına ve ruhuna basmıştır evlatlarını.

Aliler, Ahmetler, Hasanlar, Ömerler olarak doğup, yaşayanlar; vatan ve millet uğruna bir adım öne çıktığında topyekûn Mehmetleşmişler, milyonlarca damlanın birleşip okyanus olması gibi onlar da “Mehmetçik” olmuşlardır.

Gerçekten de Mehmetçik; evlattır, ağabeydir, amcadır, dayıdır, babadır ama hepsinden öte ‘Mehmetçik; ulusun tamamıdır.’”

Ben de “Unutmayın!” adını taşıyan ve 19 Eylül Gaziler Günü itibariyle Kırmızı Kedi Yayınlarından çıkan kitabımda Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyenlerin maşası olan kukla PKK’yla yaklaşık 40 yıldır canlarını ortaya koyarak mücadele edenlerin yani kahraman gazilerimizin hikâyelerine yer verdim.

“Çatışmada beş asker de yaralandı!” diye duyduğumuz haberlerin aslında “Beş evlat; kolunu, gözünü, bacağını, dalağını, böbreğini, gençliğini kaybetti!” demek olduğunu yazmaya çalıştım. “Analarının kına yakıp asker eylediği kuzuların, vatan savunmasında nasıl aslanlaştıklarını anlattım. Patlayan mayınların alıp götürdüğü organları, gürleyen bombalar altında silah arkadaşına uzanan elleri, gözler ufuk çizgisindeyken yürekleri ana-baba sevgisiyle ısınanları kendi ağızlarından kaleme aldım. Fakat vatan için tüm hayatlarını feda eden kahramanların kırık kalplerine de şahit oldum. İş bilmez siyasetçilerin ve bayrak uğruna bedel ödemenin anlamını bilmeyenlerin sebep oldukları acıları da anlatmaya çalıştım.

Karadağlar’ı, Besta Dereler’i, Dağlıca’yı, Tendürek’i ve sınırın öte yanını anlatırken; basılan karakolları, patlayan mayınları, şehit düşen silah arkadaşlarımı yazarken sadece “gerçekleri” bilin istedim.

Dağlarda nöbet tutan askerlerden birinin en büyük hayalinin “bir Anadol pikap alıp, yaşlı babasıyla kâğıt toplayıcılığı” yapmak olduğunu öğrenince gerçeği hiç değiştirmeden, olduğu gibi yazdım. Aylarca dağlarda yattığı için “beyaz toprak bitlerinin” istilasına uğrayan bir başka Mehmet’in çektiği çileyi bilin diye ne anlattılarsa aynen naklettim. Hiçbir zaman şiirsel olayım, anlatımı güçlendireyim, kelimelerle oynayayım diye düşünmedim. Çünkü en büyük şiirselliğin kahraman Mehmetçiklerin saf ve temiz duyguları olduğunu defalarca yaşayarak gördüm.

“Biz vatan uğruna fedakârlık yaptık!” demek için değil, “Bu topraklarda Mehmetçikler bitmez!” demek için yazdım bunları. Umarım ki tarihleri yırtıp sonsuzluğa ulaşacak olan Mehmetçikleri bir nebze olsun sizlere anlatabilmişimdir.

Kitabın kapağında her ne kadar benim ismim yazsa da, ben kitabın “ortak bir eser” olduğuna inanıyorum. En başta tüm gazilerimizin desteği, katkısı ve emeği var. 26. Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ komutanımız önsöz yazarak her zaman Mehmetçiğin yanında olduğunu bir kez daha gösterdi. Bekir Coşkun, Tansel Çölaşan, Cem Gürdeniz, Soner Polat, Umut Oran ve Ümit Özdağ kitap baskıya girmeden önce okuyup düşüncelerini yazdılar. Hepsine çok teşekkür ederim.

Tabi bir de kitabın isminden tanıtımına kadar her aşamada en az Gaziler kadar emek veren, sanki kendi kitabıymış gibi büyük bir özveriyle bize yol gösteren sevgili dostum ve ağabeyim Yılmaz Özdil var. Sizler onu belki sadece gazeteci ve yazar olarak tanıyorsunuz ama biz şehit aileleri ve gaziler onu aynı zamanda bir büyük “dost” olarak biliyoruz. Zira Gazi Yılmaz Yiğit, Ankara’da bir belediye otobüsünde darp edilip, hakarete uğrayınca kalp kırıklığımızı o yazdı. Gazilere yapılan ayrımcılıkları duyurmak isteyip de duyuramadığımızda bizlerin gür sesi oldu. Boyuyla kilosu arasında 3 kilo fazla var diye bir şehit evladı subay yapılmayınca bizden önce o isyan etti. Ama hepsinden önce tüm kalbiyle ve ruhuyla nerde bir şehit ailesi ve nerde bir gazi varsa onlara kulak kabarttı, dertlerini dinledi.

Ve son olarak da “Unutmayın!” diyerek kitabımıza omuz verdi. O, “Adam”ların ve “Kadın”ların kitabını yazdı, biz Gaziler de onu “kalbimize” yazdık. Desteğin ve dostluğun için candan teşekkürler Yılmaz Abi.