ABD 6’lı masanın cumhurbaşkanı adayını tayin etti

Öncelikle “ahmak” kelimesinin Yargıtay kararlarında suç teşkil edip etmediği konusunda kararı olup olmadığına bakalım. Yargıtay Ceza Genel Kurulu (2009/4-196 K:2009/248 T:27.10.2009) sayı ve tarihli kararında “ahmak” kelimesinin açıkça hakaret sayıldığını yazıyor. Bu kelimenin hakaret sayılıp sayılmayacağı konusunda yargı açısından şüphe yok. Hiçbir hâkim bunun tersine karar veremez. Aşağıda örnek olayda Yargıtay Ceza Kurulunun aldığı karar bulunmaktadır.

***

“Somut olayda; dosyada yer alan CD içerisindeki görüntüler incelendiğinde, klipte herhangi bir hakaret unsurunun yer almadığı, buna karşılık müzik parçasında geçen ve T.C. Başbakanı R.T. E.'ye yönelik olarak söylendiğinde kuşku bulunmayan, nakarat şeklindeki 'T.. uyan, ülke elden gidiyo lan” sözleri ile, '…Gazetelerde baş sayfa: Kansız ahmak!', 'Başbakan’ın has mürettebatı, piç ihtilali, Elleriyle hazırlarlar pis istikbali', '…Yangın var, ancak; Ses çıkarma dört tarafta, Yaksınlar sancak. Kastın var alçak!' ve '…O… çocuğu İmralı’da yatsın lan asma!' dizelerinde geçen, 'lan, kansız ahmak, piç ihtilali, pis istikbali, alçak, lan asma' kelimelerinin, gerek tek başlarına, gerekse parçanın bütünü içerisinde ihtiva ettikleri anlamları itibarıyla kamu görevlisi olan katılanı toplum içerisinde küçük düşürücü nitelikte olduklarının kabulü gerekmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı eyaletlerindeki çetelerin birbirlerini ıslah etmek amacıyla oluşturdukları 'Hiphop Kültürü’nün' müzik kolunu teşkil eden 'Rap', kelime olarak 'ağır sözlü eleştiri' anlamına geliyor olsa dahi; eleştiri ve sitem, kişilerin şereflerini, onurlarını, namuslarını, toplum içindeki itibarlarını incitmeye ve diğer fertler nezdindeki saygınlıklarını zedelemeye yönelik olarak hakaret içeren sözcükler kullanılmak suretiyle yapılamaz.

Açıklanan nedenlerle, sanık tarafından yazıldığında kuşku bulunmayan ve çeşitli internet sitelerinde yayınlanan Ses Çıkarma' isimli müzik parçasında geçen, 'lan, kansız ahmak, piç ihtilali, pis istikbali, alçak, lan asma' sözcükleriyle, kamu görevlisi olan katılana görevinden dolayı hakaret edildiğinin ve bu suretle 5237 sayılı TCY’nın 125/3-a maddesinde düzenlenmiş bulunan kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunun unsurlarının oluştuğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.”

***

Bu kelimenin nasıl kullanıldığı ise Sn. Ekrem İmamoğlu Avrupa parlamentosunda yaptığı konuşmada “31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır.” diyerek o kelimeyi kullanıyor. Hakaretin muhatabı da Yüksek Seçim Kurulu olarak alınıyor. Buraya kadar olan kısım işin hukuki boyutu.

***

Asıl olan ise farklı. 6’lı masanın Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen CHP Genel Başkanı Sn. Kılıçdaroğlu son aylarda bu konudaki iddiasını kanıtlamak ve CB adaylığı için pozisyonunu güçlendirmek amacı ile ABD ve İngiltere’yi ziyaret etmişti. Dünyanın büyük fonlarından iktidar olduklarında kullanılmak üzere 500 milyar dolar borç alacağına dair söz aldığını kamuoyuna açıklamıştı. Son derece şaşaalı, Amerikan seçim kampanyalarına benzeyen “CHP’nin Vizyon Belgesi” adı altında bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda Kemal Kılıçdaroğlu ekonomi kurmayları ve Türkiye’de adı duyulmuş neoliberal kanat ekonomistler bol tablolu ve vaatli sunumlar yaptılar. Kılıçdaroğlu en son Almanya’da, Avrupa Birliğinin adaylığını desteklemesi için vize konuşmasına gittiğinde aniden bir bomba patladı. Bomba, Kılıçdaroğlu açısından öyle şiddetli bir bombaydı ki, kendi ifadesi ile tarifeli uçak bulamadığı için, bir özel uçak bulunarak zaman kaybetmeden yurda dönüş yapmıştı.

***

Aslına bakarsanız; İmamoğlu’nun görevden alınması, tutuklanması gibi bir durum söz konusu değildi. Ertesi gün rahatlıkla ya da Almanya’daki görüşmelerini tamamlayarak yurda dönmesi mümkündü. Onu zaman kaybetmeden dönmeye zorlayan bir neden vardı. Bunu Vatan Partisi çok daha önce tespit etmişti. ABD, seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olarak Ekrem İmamoğlu’nu tayin etmişti. Meral Akşener burada tayin edici rol oynayarak, alınan bu hukuk kararını, Ekrem İmamoğlu (belki de ileride kendisi) için bir fırsata dönüştürerek vakit kaybetmeden İstanbul’a, Ekrem İmamoğlu’na destek görüntüsü adı altında siyasi bir şova çevirmek için gelmişti. Kılıçdaroğlu meydanı boş bırakamazdı. Hemen müdahale etmek için acele olarak geri döndü.

***

Şunu açık olarak görmek gerek, ABD gerek siyasi gerek ekonomik gerilemesini durdurmak ve zaman içinde iktidardan uzaklaştırılan elemanlarının yerine tekrar iktidar koltuklarında bulunmak için elindeki tüm kozları oynuyor. ABD’nin içinde bulunduğu zor durumu görmek gerek. ABD artık siyasi tercihini güzellikle ve el altından değil, açıkça ve kendisine zaten biyat etmiş olanlar arasında dahi sert müdahale ederek kendi adayını dayatıyor.

Biden muhalefetinin seçim kazanma şansı yok. 6’lı masanın Türk milletine “Tayyip Erdoğan olmasında kim olursa olsun” gibi her türlü içerikten yoksun bir söylem haricinde söyleyebileceği hiç bir şey yoktur. Bir benzetme yapıldı. Ekrem İmamoğlu “Türkiye’nin Zelenskisidir.” 6’lı masa Cumhurbaşkanı adayı için güzel ve doğru bir benzetme.

Burası ekonomi sayfası. Ben konuyu ekonomi üzerinden okuyarak yorumlamayı tercih ediyorum.

***

Ak Parti halen, ekonomi konusunda önemli ve doğru adımlar atmasına karşın, tam olarak doğru çizgiye girmedi. Yalpalıyor. Yalpaladıkça eskiden gelen hatalar daha fazla kan kaybına neden oluyor.

Ancak Kemal Kılıçdaroğlu ya da Ekrem İmamoğlu veya Meral Akşener hangisi iktidara gelmek için 6’lı masanın önüne geçerse geçsin. Halkın gözlerinde umut ışığı olabilecek ekonomik programa sahip değiller. Aksine 40 yılı aşkın süredir denenen, halkın artık hiçbir şey beklemediği ekonomik programlara bel bağlamış, batan Atlantik sisteminden medet umar durumdalar.

ABD ve Atlantik artık, belki silah zoruyla kısa bir süre, ama bundan böyle Türkiye’de iktidar koltuğunu göremeyecektir. Zaten kısa zaman içinde, vücudu saran kanser hücrelerinin bedeni yok etmesi gibi içine girdikleri yapısal ekonomik hastalıktan kurtulamayarak sistemlerinin sonunu göreceklerdir.

Türkiye önümüzdeki dönemde, Vatan Partisi “Üretim Devrimi Programı” ile vücudunu saran kanserli hücreleri tedavi edecek ve geleceğin refah içinde, gelirin adil olarak dağıtıldığı insanların yaşamını sürdürdükleri bir ülke olacaktır.