ABD’nin Suriye’de hamle yaptığı boşluk

ABD’nin Suriye’deki yasadışı işgalinin bekçisi askerleri ile PKK/YPG terör örgütünün ortak tatbikatı, Washington’un son birkaç aydır bölgede izlediği yeni stratejinin uygulaması. Bu tatbikatta, uçaksavarlar, ABD yapımı Bradley zırhlı muharebe araçları ve ağır silahlar kullanıldı. Açıkça ortadadır: 15-17 Ağustos günlerinde Türkiye’nin Nusaybin ilçesinin karşısındaki Kamışlı’nın kırsalında, ağır silahlarla yapılan ABD-PKK/YPG ortak tatbikatının hedefi doğrudan Türkiye’dir. Üstelik bu, ABD’nin PKK ile birlikte düzenlediği ilk tatbikat da değil, 2022 yılı başından itibaren düzenlenen bir dizi tatbikatın en son yapılanı. ABD, IŞİD’e karşı mücadele bahanesiyle binlerce tır silahla donattığı PKK’lıları 2015 yılından beri eğitiyor. PKK’lıların bağlı olduğu ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) başındaki General Michael Kurilla da bu son tatbikattan birkaç gün sonra Suriye’de “güvenilir ortakları” PKK/YPG unsurları ile fotoğraf verdi.

SON 5 AYDIR ARTAN HAREKETLİLİK

Son beş aydır ABD’nin Irak-Suriye eksenindeki operasyonlarında giderek artan bir hareketlilik dikkat çekiyor. Arap basınına yansıyan haberlere göre, temmuz-ağustos aylarında hem Suriye-Irak sınırındaki Deyrizor-Anbar sınır hattında, hem de ABD’nin Irak üzerinden PKK’ya ve kendi askerlerine lojistik sağladığı Yarubiya sınır kapısında ABD askeri konvoyları görüldü. ABD’nin Suriye ve Irak’taki yeni operasyonları için bölgeye askeri takviye yaptığı temmuz ayında basına yansımıştı. ABD yönetimi resmi olarak kabul etmese de bölgede görevlendirmek üzere 2 bin 500 civarında ek asker konuşlandırıldığı bölge ülkeleri istihbaratlarınca saptandı.

Öte yandan iki önemli gelişmeyi de önemle not etmek gerekiyor: ABD Genelkurmay Başkanı’nın mart ayında Suriye’de ABD-PKK işgali altındaki bölgeye gitmesini, bölgedeki operasyonların sorumlusu Merkez Kuvvetler Komutanı’nın PKK’lılarla operasyon planlamaları yapmak için Suriye’yi komşu kapısı yapması.

STATÜKO VE OLUŞAN BOŞLUK

Bölge ve dünyadaki son gelişmeler değerlendirildiğinde Suriye’deki mevcut statükonun değişeceği şartların ortaya çıktığı görülüyor. Meselenin esası, bu statükonun nasıl değişeceğinde düğümleniyor. 2017 yılından itibaren adım adım gelişen Astana sürecinin sonunda Suriye’nin toprak bütünlüğünü yeniden sağlamasının koşulları olgunlaştı. Bu sürecin sonunda ABD’nin Suriye’de inisiyatifi büyük ölçüde kaybettiği bir ortam oluştu. İş geldi, bu süreci nihayete erdirecek olan Türkiye-Suriye normalleşmesini ve işbirliğini gerçekleştirmeye dayandı. İki ülke arasındaki normalleşme görüşmeleri başladı fakat son birkaç aydır zamana yayılmış durumda. 14 Mayıs seçimleri öncesinden başlayarak Ankara’nın Batı’ya göz kırpan bir politikayı benimsemesinin yanı sıra, Rusya’nın dikkatini Ukrayna’ya yoğunlaştırmak zorunda kalmasını fırsat bilen ABD’nin bölgede Astana sonrasında kaybettiği mevzileri yeniden kazanmak için hamle yaptığı görünüyor. ABD son hamleleriyle, Suriye’yi, Rusya’yı ve İran’ı açıktan, son tatbikatta görüldüğü gibi Türkiye’yi de üstü örtülü olarak tehdit ediyor. Hatta tehditle kalmayıp, bölgede mevcut statükoyu kendi lehine değiştirecek operasyon hazırlıkları yapıyor.

KİM DOST KİM MÜTTEFİK?

Peki Ankara’nın bu gelişmelere bir yanıtı yok mu? ABD Genelkurmay Başkanı’nın Suriye’de PKK bölgesini ziyaretinden itibaren artan ABD hamleleri karşısında cılız tepkiler vermek dışında bir adım atılmış değil. Yazının girişinde sözünü ettiğimiz son tatbikat konusunda Dışişleri Bakanlığı’ndan ya da Hükümet’in başı konumundaki Cumhurbaşkanlığı’ndan herhangi bir tepki gelmiş değil. Sadece Milli Savunma Bakanlığı’ndan şu açıklama geldi:

“15-17 Ağustos tarihlerinde ABD ve PKK/YPG terör örgütü Haseke/Kamışlı’da ortak silahlı tatbikat yapmıştır. ABD’nin, DEAŞ’la mücadele bahanesiyle PKK/YPG terör örgütüne desteği devam etmektedir. Bir terör örgütüyle başka bir terör örgütü kullanılarak mücadele edilemez. Yani, terörle mücadele teröristlerle yapılmaz. Dost ve müttefik ülkelerden beklentimiz; PKK/YPG terör örgütüne yapılan yardım ve desteğin durdurulması ve terörle mücadelemize samimi destek verilmesidir.”

Washington’un Türkiye’ye olan düşmanlığını, attığı her adımda gösterdiği koşullarda, “dost ve müttefik” ezberine sarılarak yapılan bu açıklamanın ABD’ye yönelik bir tepki olarak görülmeyeceğini anlamak için uzman olmaya gerek yok. Daha vahim olan durum, Ankara’da hakim olan genel yaklaşımın, Washington’un PKK’ya desteği konusunun ABD-Türkiye ilişkilerindeki çeşitli anlaşmazlık konularından biri olarak ele alınmasıdır. Oysa ABD PKK’ya destek politikasıyla Türkiye’nin bekasını hedef aldığını, daha önceki dönemlerdekinin aksine hiçbir örtüye gerek duymaksızın açıkça ortaya koymaktadır. Her geçen gün Ankara’nın bu yaklaşımın telafisi zorlaşmaktadır. Yapılması gereken, derhal Suriye ile işbirliğine girerek ABD’yi devre dışı bırakacak süreci yeniden canlandırmaktır.